UNUTULAN TÜRKLER-5
POMAK TÜRKLERİ
1.GİRİŞ :
Balkanlar’da Türklüğün ayrılmaz bir parçasını teşkil eden Pomak Türkleri’nin esas çoğunluğu Bulgaristan’da, bir kısmı ise Batı Trakya’da Rodop Dağları üzerinde “Yasak Bölge” de yaşamaktadır.
Çeşitli dönemlerde, toplu katliamlara varan yöntemlerle Bulgarlar tarafından asimile edilmek istenen Pomak Türkleri, 1960′lı yıllardan bu yana da Batı Trakya’daki kısımları itibarıyla Yunanlıların aynı amaçlı sistematik planlarıyla karşı karşıya bulunmaktadır.
Balkanlar’da, özellikle 1877-78 yıllarında Rus-Bulgar ikilisi tarafından uygulanan mezalimi en yoğun şekilde yaşayan bu Türk boyu; Bulgaristan’daki ve Batı Trakya’daki azınlıklarımızın “dinamik unsuru”nu oluşturmaktadır.
2. TARİHÇE :a. Trakya :Adını, ilk sakinleri olarak bilinen Traklar’dan aldığı kabul edilen Trakya, tarih boyunca savaşlara ve önemli gelişmelere sahne olmuştur. M.Ö. 2000′lerde kuzeyden gelerek bölgeye yerleşen Traklar ile Persler, Makedonlar, Romalılar ve Yunanlılar arasındaki mücadeleler uzun süre devam etmiştir.
Trakya’da, zorla Hristiyanlaştırmanın başladığı III ncü yüzyıl ve barbar Got saldırılarının başladığı IV. Yüzyılla birlikte Hun Türkleri, V. yüzyılda Avar ve Bulgar Türkleri bölgede dinamik birer güç olarak ortaya çıktılar. Tarihte Tuna Bulgar Devleti olarak bilinen devlet, 864 yılında Bulgar Türkleri’nin lideri Bogoris(Boris) Han’ın, Ortodoksluğu resmen kabul etmesiyle birlikte son buldu.
Balkanlar’a, 860′lı yıllarda başlayan Peçenek, Uz(Oğuz) ve Kuman-Kıpçak göçleri ile buralarda yerleşerek hakimiyet kurma çabaları XI. yüzyıla kadar sürmüştür. Tarih; Balkanlar’da ve dolayısıyla Trakya, Makedonya ve Dobruca’da, V. yüzyıldan itibaren varlıklarını ve etkilerini en yoğun biçimde hissettirenlerin Türkler olduğunu ortaya koymaktadır.(1)
Bölgedeki Bizans hakimiyeti esnasında, Bizans tahtı için ortaya çıkan karışıklıklar, Aydınoğlu Umur Bey’in Bizans’a yardımları ile bertaraf edilirken, bu faaliyetler bölgedeki Osmanlı hakimiyeti için gerekli zemini de hazırlamıştır. Osmanlı Türkleri, 1360′lı yıllarda başlattıkları Trakya ve Balkanlar’a yönelik fetih hareketlerini kısa sürede tamamlayarak yüzyılımızın başına kadar devam ettirdiler.
b. Pomak Türkleri :
Bulgarlar’ın “Müslüman Bulgarlar”, Yunanlılar’ın “Müslüman Grekler” olduğunu iddia ettikleri Pomak Türkleri; Orta Asya’dan kuzey göç yolunu (Hazar Denizi ve Karadeniz’in kuzeyini) takip ederek Ukrayna ile Besarabya’ya giden, buradan da XI nci yüzyılda Balkanlar’a inen ve Peçenekler’in yardımıyla 1034′den itibaren Rodoplar, Batı Trakya, Pirin ve Vardar Makedonyası’nı hakimiyetleri altına alan Kıpçaklar’ın veya Avrupalıların Kuman olarak adlandırdığı Türk boylarının devamıdır.(2)
860′lı yıllardan itibaren Ukrayna ve Romanya üzerinden Balkanlar’a gelen Kuman-Kıpçak Türklerinin soyundan gelen Pomaklar, ilk olarak Bulgaristan’ın Tuna Boyu ve Dobruca Bölgelerine, daha sonra güneye inerek Rodoplar ve Makedonya’nın Doğu kesimlerine yerleşmişlerdir. Pomaklar’ın atası olan Peçenek ve Kuman Türkleri, önce Bizans’ın, ardından da Bulgarlar’ın egemenliğine girmişlerse de yok edilememişlerdir.
POMAK TÜRKLERİ
1.GİRİŞ :
Balkanlar’da Türklüğün ayrılmaz bir parçasını teşkil eden Pomak Türkleri’nin esas çoğunluğu Bulgaristan’da, bir kısmı ise Batı Trakya’da Rodop Dağları üzerinde “Yasak Bölge” de yaşamaktadır.
Çeşitli dönemlerde, toplu katliamlara varan yöntemlerle Bulgarlar tarafından asimile edilmek istenen Pomak Türkleri, 1960′lı yıllardan bu yana da Batı Trakya’daki kısımları itibarıyla Yunanlıların aynı amaçlı sistematik planlarıyla karşı karşıya bulunmaktadır.
Balkanlar’da, özellikle 1877-78 yıllarında Rus-Bulgar ikilisi tarafından uygulanan mezalimi en yoğun şekilde yaşayan bu Türk boyu; Bulgaristan’daki ve Batı Trakya’daki azınlıklarımızın “dinamik unsuru”nu oluşturmaktadır.
2. TARİHÇE :a. Trakya :Adını, ilk sakinleri olarak bilinen Traklar’dan aldığı kabul edilen Trakya, tarih boyunca savaşlara ve önemli gelişmelere sahne olmuştur. M.Ö. 2000′lerde kuzeyden gelerek bölgeye yerleşen Traklar ile Persler, Makedonlar, Romalılar ve Yunanlılar arasındaki mücadeleler uzun süre devam etmiştir.
Trakya’da, zorla Hristiyanlaştırmanın başladığı III ncü yüzyıl ve barbar Got saldırılarının başladığı IV. Yüzyılla birlikte Hun Türkleri, V. yüzyılda Avar ve Bulgar Türkleri bölgede dinamik birer güç olarak ortaya çıktılar. Tarihte Tuna Bulgar Devleti olarak bilinen devlet, 864 yılında Bulgar Türkleri’nin lideri Bogoris(Boris) Han’ın, Ortodoksluğu resmen kabul etmesiyle birlikte son buldu.
Balkanlar’a, 860′lı yıllarda başlayan Peçenek, Uz(Oğuz) ve Kuman-Kıpçak göçleri ile buralarda yerleşerek hakimiyet kurma çabaları XI. yüzyıla kadar sürmüştür. Tarih; Balkanlar’da ve dolayısıyla Trakya, Makedonya ve Dobruca’da, V. yüzyıldan itibaren varlıklarını ve etkilerini en yoğun biçimde hissettirenlerin Türkler olduğunu ortaya koymaktadır.(1)
Bölgedeki Bizans hakimiyeti esnasında, Bizans tahtı için ortaya çıkan karışıklıklar, Aydınoğlu Umur Bey’in Bizans’a yardımları ile bertaraf edilirken, bu faaliyetler bölgedeki Osmanlı hakimiyeti için gerekli zemini de hazırlamıştır. Osmanlı Türkleri, 1360′lı yıllarda başlattıkları Trakya ve Balkanlar’a yönelik fetih hareketlerini kısa sürede tamamlayarak yüzyılımızın başına kadar devam ettirdiler.
b. Pomak Türkleri :
Bulgarlar’ın “Müslüman Bulgarlar”, Yunanlılar’ın “Müslüman Grekler” olduğunu iddia ettikleri Pomak Türkleri; Orta Asya’dan kuzey göç yolunu (Hazar Denizi ve Karadeniz’in kuzeyini) takip ederek Ukrayna ile Besarabya’ya giden, buradan da XI nci yüzyılda Balkanlar’a inen ve Peçenekler’in yardımıyla 1034′den itibaren Rodoplar, Batı Trakya, Pirin ve Vardar Makedonyası’nı hakimiyetleri altına alan Kıpçaklar’ın veya Avrupalıların Kuman olarak adlandırdığı Türk boylarının devamıdır.(2)
860′lı yıllardan itibaren Ukrayna ve Romanya üzerinden Balkanlar’a gelen Kuman-Kıpçak Türklerinin soyundan gelen Pomaklar, ilk olarak Bulgaristan’ın Tuna Boyu ve Dobruca Bölgelerine, daha sonra güneye inerek Rodoplar ve Makedonya’nın Doğu kesimlerine yerleşmişlerdir. Pomaklar’ın atası olan Peçenek ve Kuman Türkleri, önce Bizans’ın, ardından da Bulgarlar’ın egemenliğine girmişlerse de yok edilememişlerdir.
Pomak ismi ise; XIV. yüzyılda, Anadolu’dan Balkanlar’a gelen soydaşlarına maddi ve manevi yönde büyük destek sağlayan Kıpçak-Kumanlar’a, “yardım eden”, “yardımcı” anlamında olarak Slavlar tarafından verilmiştir. Nitekim bu kelime, Slavca “Pomaga”, Pomagaec” yani “yardımcı, yardım eden, işbirlikçi” anlamında olan kelimelerden türemiştir.(4) Bulgarlar, aşağılayıcı bir tavırla “Osmanlı’nın Pomak’ı” yani “Osmanlı’nın yardımcısı / uşağı” adını vermişlerdir. Ancak söz konusu “Pomak / Yardımcı” sıfatı, son derece benimsenmiş ve Osmanlı’nın Pomak’ı olmak, gurur duyulan bir statü haline dönüşmüştür. Aynı şekilde, Batı Trakya’da, Yunanlılar; “Polio Tourke - eski, geri Türk” hitabını kullanmışlardır. Bu kapsamda Pomak kelimesinin bir kavim adı olmadığı anlaşılmaktadır. Kıpçak Türkleri’nin, Osmanlılar’a yardım ettikleri için, bu hareketlerini ifade etmek üzere Slavlarca kullanılan bir sıfattır.
Pomaklar’a ilişkin Yunan tezlerine göre; Pomaklar, Büyük İskender’in torunları olup Türkler tarafindan zorla Müslüman yapılmışlardır. Pomak ismi; cephe ya da savaş dışı kalmış anlamına gelen “apomahos” ya da çok içki içen anlamındaki “poma” kelimelerinden türetilmiştir. Öte yandan bazı Yunan kaynakları da Pomakların; Traklar’dan geldiğini ya da Büyük İskender’in Asya Seferi esnasında yanında bulunan Yunan kabilesi “Agriyanlar”ın torunları olduğunu ileri sürmektedirler. Tarihi gerçeklere aykırı olan Yunan iddiaları, “Pomaklar, zorla Müslüman yapılan Elenlerdir” iddiasını ispata yöneliktir.
XIX. yüzyılın başlarında Pomaklar; Rodoplar ile Doğu Makedonya arasında; bunun haricinde bugünkü Bulgaristan’ın kuzeyinde (Lofça, Plevne ve Rahova), Orta Bulgaristan’da; Filibe civarlarında ve eski Selanik, Manastır, Kosova ile İşkodra vilayetleri dahilinde de küçük gruplar halinde oturmakta idiler. 1877- 1878 Osmanlı-Rus Harbİ nedeniyle Osmanlı Devleti, Tuna boylarındaki şehirlerde bulunan müslümanların bir kısmını tahliye ederek, İstanbul, Edirne ve Selanik civarına nakletmiş, bu arada kuzeyde bulunan Pomaklardan bir kısmı da güneye, Rodoplara, Makedonya’ya ve diğer bir kısmı da Anadolu’ya geçmiştir.
Osmanlı kaynaklarında, Türklerin Balkanlar’la temasa geçmesinden itibaren, burada yaşayan en küçük topluluklara (Bulgar, Sırp, Arnavut, Ulah vb.) varıncaya kadar bir çok isme rastlanmaktadır. Buna rağmen, Pomak adı, bu kayıtlar arasında yer almamaktadır. Ayrıca Batılı ve diğer kaynaklarda da aynı durum gözlenmektedir. Ancak, ilginç olan husus, Pomak adının, XIX. yüzyılda ortaya atılmış olmasıdır.(5) Aynı dönemde, doğudaki soydaşlarımıza “kürt” adı ile hitap edilerek Türkler arasında bölücülüğün yapılması, “Pontus Rum Devleti’nin kurulması fikrinin ileri sürülmesi”, “Ermeni Meselesi”nin gündeme getirilmesi” ve İslam alemine “Türk düşmanlığı”nın telkin edilmesi yönündeki yoğun faaliyetlerin başlaması dikkat çekicidir. Bu kampanya ve propagandaların, planlı ve sistemli bir şekilde ortaya çıkması elbette bir tesadüf değildir. Pomak ve kürt tabirleriyle, farklı coğrafi bölgelerde yaşayan Türklerin, birer ayrı toplum olarak ileri sürülmesi, Türk milletinin bütünlüğünü bozmak, Pontus-Rum, Ermeni, Arap vb. meseleler ile Osmanlı Devleti’ni parçalayabilmek maksadıyla batılılar tarafından icat edilmişlerdir. Aynı ve benzeri tabirleri, kendi menfaatlerine uygun gören Rusya ve Balkan devletleri de aktif olarak kullanmaya başlamışlardır. Bu kapsamda, Pomak tabiri, Rodop ve Batı Trakya Türklerini, diğer Türklerden ayırmak üzere, özellikle Bulgaristan ve Yunanistan tarafından milli politika gereği olarak kullanılmış ve günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir.
c. Batı Trakya :Osmanlı hakimiyetinin Balkanlar’a yerleşmesiyle birlikte bölgedeki Peçenek ve Kuman Türk toplumları da, yeni devletin getirdiği yeni dini topluca kabul ederek, Osmanlı’nın uç boylarındaki önemli görevleri yerine getirmeye başladılar. Şahin dahil, Rodoplar’daki pek çok yerleşim biriminin yeri, kendilerine daha sonra “Pomak” adı verilen Türklerin durumunu teyit etmektedir. Şahin, ilk fetih yıllarında Lala Şahin Paşa tarafından kurulmuştur. Ancak, Şahin isminin bu büyük kumandandan ziyade, buraya iskan ettiği Pomak Türkleri tarafından verilmiş olması daha kuvvetli bir ihtimaldir.(6)
Batı Trakya; Trakya’nın; kuzeyde Rodop dağ silsilesi, güneyde Ege Denizi, doğuda Meriç nehri, batıda ise Drama ve Kavala illeri ile Mesta-Karasu arasında kalan ve Yunanistan’ın başlıca bölgelerinden birini oluşturan kısımdır. 8578 kilometrekarelik yüzölçümündeki Batı Trakya; Türk-Yunan sınırından batıya doğru Dedeağaç, Gümülcine ve İskeçe illerinden müteşekkildir.
Batı Trakya topraklarının büyük bölümü dağlardan oluşmaktadır. Bulgar Trakyası’ndan güneye doğru uzanan, İskeçe kentinin, eteklerinde kurulu olduğu Güney Rodoplar ile, Gümülcine kentinin yaklaşık 1 km. kuzeyinden itibaren doğu ve güney istikametinde uzanarak Dedeağaç ilinin tüm orta ve güney kısımlarını kaplayan Doğu Rodoplar bölgenin önemli dağlarıdır.
Batı Trakya’daki acı gelişmeler, özellikle 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi ile birlikte başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgileri ve gerilemesi karşısında bölgede, kısa süreli de olsa “Türk” ismi taşıyan devletler kuruldu. Balkan Türkleri’nin bu dönemlerde, güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla kurdukları bu devletlerin en önemlisi ise “Batı Trakya Türk Cumhuriyeti”dir. Bölgede görülen Türk devleti kurma deneyimlerinde, Pomak Türkleri de önemli katkılarda bulundular. Pomak Türkleri’nin, böyle bir gelişime destek olmaları, ataları Peçenek ve Kumanlar gibi, özgürlük ve bağımsızlığı benimsemiş olduklarını göstermektedir.(7)
Osmanlı Devleti’nde önemli görevler üstlenen ve Osmanlı ordusuna gönüllü olarak katılan, bölgedeki ayaklanmaları anında bastıran (1876′daki Bulgar Batak Ayaklanmasının Bastırılması) Pomak Türkleri’ne, tarihte bugün kısmen Bulgarların da kullandığı dilden türetilerek “yardımcı,destekçi” anlamına gelen “Pomak” sıfatının verilmesi, yukarıda belirtilen niteliklerinden dolayı Osmanlı Devleti döneminde gerçekleşmiştir.
Osmanlı Devleti’nin çöküşüne giden yolda, Balkan Savaşları ve I nci Dünya Savaşı, Balkanlar’daki sınırlarda değişikliklere yol açtı. Bulgarlar, 1913 tarihli Bükreş Anlaşması ile Pomak Türkleri’nin yoğun olarak yaşadığı Rodoplar, Ropçoz ve Kırcaali bölgeleri de dahil olmak üzere Batı Trakya’da 1919 yılına kadar sürecek egemenlik kurdular. Bulgarlar’ın bölgede Pomak Türkleri’ne yönelik olarak yürüttükleri kıyım, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasında etken oldu. Bulgarlar’ın din ve milliyet değiştirme çabalarının ise, işgal sona erdiğinde hiç bir sonuç vermediği, Pomak Türkleri’nin kültürel yapılarını korumayı bildikleri görüldü.(8)
1920′de, Batı Trakya’yı Neuilly Antlaşması ile (27Kasım 1919) Bulgarlar’dan teslim alan müttefik kuvvetler, Sevr’de Yunanistan ile imzaladıkları Trakya Antlaşmasıyla (10 Ağustos 1920) bu toprakları Yunanistan’a devrettiler.
Bilindiği gibi, Mustafa Kemal’in önderliğinde başarıya ulaşan Kurtuluş Savaşı neticesinde Lozan’da başlayan barış görüşmeleri esnasında Batı Trakya’nın durumu da gündeme getirildi. Fakat, Türkler’in Batı Trakya’daki nüfus ve toprak oranının ezici üstünlüğüne rağmen, görüşmelere katılan büyük devletlerin, Türk heyetinin başına başka sorunlar açma uyarıları üzerine bu topraklar Yunanistan’a verildi.(9)
24 Temmuz 1923′te imzalanan Lozan Antlaşması’nın “Azınlıkların Korunması” bölümündeki 37-45 nci maddelerle; Batı Trakya’da önemli bir bölümü Pomak Türkleri’nden oluşan, esasen bir çok Türk kavim ve boyunun karışımından ibaret Müslüman-Türk azınlığı ile İstanbul’daki Ortodoks-Rum azınlığın hakları ve statüleri garanti altına alındı.
II. Dünya Savaşı sırasında, Bulgaristan’ın Pomakları Bulgarlaştırma girişimine ağırlık vermesi üzerine Yunan Hükümetleri, Pomakları, Bulgaristan’ın Yunanistan’daki bir uzantısı olarak değerlendirmiş ve oturdukları bölgeler askeri bölge ilan edilmiş ve Pomak çocukların Bulgar kimliğinin yok edilmesi maksadıyla çalışmalara başlamıştır. Yunanistan’da, 1967′de yönetime el koyan Albaylar Cuntası, Türk varlığını eritmeyi amaç edinmiş ve Türk azınlığın haklarını ve özgürlüklerini kısıtlayarak bölgeden göçe zorlamıştır.1974 yılında sivil yönetime geçildikten sonra da Cunta’nın azınlıklar üzerindeki tüm uygulamaları devam ettirilmiştir. Neticede Yunan Yargıtayı “Batı Trakya’da Türk yoktur. Elen asıllı Müslümanlar vardır” şeklindeki karar vermiştir.
Yunanistan’daki Pomaklar, genellikle Batı Trakya’da yaşamaktadırlar. Pomaklar, Batı Trakya’nın üç ili’nde, çoğunlukla Bulgaristan sınırı yakınlarındaki köylerde, İskeçe, Gümülcine ve Dimetoka’da yaşamaktadırlar. Pomakların yaklaşık 40.000′i (İskeçe’de 27.000, Gümülcine’de 13.000) Yunan Hükümeti’nin “Yasak Bölge” haline getirdiği ve Batı Trakya’nın yaklaşık %50’sini oluşturan, İskeçe, Gümülcine ve Dedeağaç illerinin dağlık kesimlerini içine alan ve Yunan-Bulgar sınırı boyunca uzanan bölgede yaşamaktadırlar. Batı Trakya Türk azınlık nüfusunun da 1/3′ü yasak bölge içindedir. Pomakların konuştuğu ve “Pomakça” olarak ifade edilen dil “Pomak Türk Lehçesi”(diyalekti) olarak adlandırılmaktadır. Pomakça’da %60 oranında Türkçe kelime bulunmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, Atatürk İnkılaplarının etkisi ile Türkiye Türkçesi’nin yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır. Fakat bu faaliyetler her zaman Yunan hükümetlerinin engelleyici, baskıcı yaklaşımlarına maruz kalmıştır. Son yıllarda Yasak Bölge’deki Pomaklar üzerinde yapılan çalışmalardan da anlaşılmaktadır ki, Yunan yönetimlerinin uyguladığı “Türkçe’ye set çekme” uygulamalarından dolayı gençler arasında zayıflamasına rağmen, Pomaklar Türkçe konuşmaktadırlar.
Bölgede yaşayan insanların Türklük vasfı bir gerçektir. Özellikle Pomak Türkleri arasında Peçenek, Kuman, Avcı, İhtiyar, Kahraman, Pehlivan, Zeybek, Yörük Çavuş, Boz, Onbaşı, Yüzbaşı, Binbaşı, Paşa, Kahya, Karadayı, Haseki, Oruç, Subaşı vb. soyadları yaygın olarak kullanılmaktadır. Yerleşim birimlerinin isimleri de Türkçe’dir. Şahin, Elmalı, Otmanlı, Sinikova, Sarıyar, Karaoğlan, Hamidiye, Hemetli, Hisarkaya, Kanberler, Bekeobası, Demircik, Karagözlü, Otmanören, İnhanlı, Dinekler, Sakarkaya, Gökçeler, Atmacalı, Gökçepınar, Balabanlı, Saltıklı, Yassıören… Batı Trakya’da bazıları yeniden kurulan, bazılarına da ekleme yapılan Sinikova, Atmacalı, İsice, Hemetli, Kozluca, Kanberli ve Hebilköy gibi köyler, Pomak Türkleri’nin günümüze dek uzanan yerleşim birimlerinden bir kaçıdır.(10)
Bu yerleşim birimleri içerisinde, Şahin, İskeçe ili Rodop dağları üzerinde, yaklaşık 3500 nüfusuyla “Yasak Bölge”deki en büyük yerleşim birimidir. İskeçe’nin yaklaşık 35 km. kuzeydoğusunda, 913 metre yüksekliğindeki Dobrivor Dağı’nın önünde güneye doğru uzanan yaklaşık 500 metre yüksekliğindeki tepenin eteklerinde kuruludur.
Osmanlı kayıtlarına göre Şahin, 1360′lı yıllarda bölgeyi fetheden Lala Şahin Paşa tarafından kurulmuştur. Şahin Paşa, Ropçoz ve Nevrokop bölgelerinde, “Şamanist Kıpçak-Kuman ve Peçenek” Türklerinin sekenesi olarak 6-7.000 kadar Pomak Türkü ile karşılaşmış ve onlar topluca Müslüman olunca da Rodoplar’da yeşil ve ağaçlık bir yere iskan etmiş ve buraya kendi adını “Şahin” adını vermiştir. Şahin Bey’in arkadaşı Balaban Bey’in de aynı tarihlerde kurduğu köye ise “Balabanlı” ismi verilmiştir.
Şahin, Pomak Türkleri’nin Rodop Dağları üzerindeki kültür merkezi durumundadır. Bölgenin tek ana yolu üzerinde bulunmasından dolayı, kuzeyindeki yerleşim birimlerinde yaşayan Pomak Türkleri, dış dünyaya açılan İskeçe’ye gidiş-gelişlerinde Şahin’i kullanmaktadır. Şahin ile Pomak Türkleri’nin diğer yerleşim birimleri arasında, Şahin’in coğrafi konumu ve yapısının fonksiyonları itibarıyla, bir sosyal yapı meydana getirilmekte ve varlık devam ettirilmektedir. Yunan devletinin, yasak bölge içindeki Pomak Türkleri’nin dolaşımını 30 km. ile sınırlaması, bölgedeki oluşumları engelleme çabasına yöneliktir. Pomak Türkleri’nin kaderi ve yaşam koşulları, bütünün kaderi ve yaşam koşullarından ayrı ve farklı değildir. Ancak çok daha ağır ve acımasızdır. Bütün; 130.000 civarındaki Batı Trakya Türk Azınlığı’dır.
Batı Trakya’daki İskeçe kentinin hemen kuzeyinden başlayarak Yunan-Bulgar sınırına kadar uzanan dağlık kesimde yaşayan insanların %99″u, çoğu Pomak olmak üzere Türkler’den oluşmaktadır. İskeçe kentinin 8 km. kuzeyinden başlayarak, Yunan-Bulgar sınırına dek uzanan geniş topraklar, “Yasak Bölge” ilan edilmiştir. Yasak Bölge, Gümülcine ve Dedeağaç illerinin de tüm dağlık kesimini kapsamakta olup, Türklerin bu bölgedeki nüfusu yine %99 civarındadır. “Güvenlik Kuşağı” olarak anılan ve Yunanistan’ın, Bulgaristan, Yugoslavya ve Arnavutluk ile olansınırlarında bu genişlikte bir bölgeyi aynı uygulamaya dahil etmemesi, bu ülkenin bölgedeki Türk azınlığa uyguladığı baskı, ayrım ve eritme politikalarının göstergesidir.
Pomak Türkleri, tüm “Yasak Bölge”de yaklaşık 40.000 civarındaki nüfuslarıyla (İskeçe’de 27.000, Gümülcine’de 13.000) bölgedeki Türk nüfusun yoğunluğunu teşkil ederler. Bölgedeki diğer Türklerin sayısı 15.000 civarındadır.
1998 yılında Yunanistan, Bulgaristan ile olan sınırında 25 km.lik bir serbest bölge oluşturulması çalışması başlatmıştır. Henüz sonuçlanmayan bu girişimin, Pomaklara ilişkin Bulgar eleştirilerini nötralize etmek ve bir ölçüde Bulgar kimliği kazanmasına yardımcı olmak maksadıyla yapıldığı değerlendirilmektedir.
Yunan devletinin, yasak bölge uygulamasıyla, Pomak Türklerinin, diğer Türkler ve dış dünya ile ilişkilerini ve kültürel bağlarını koparmak ve bölge dahilindeki Türklere dolaşım kısıtlaması uygulamak suretiyle uzun dönemde, birbirinden kaderleri ve durumları ayrı ve farklı koloniler yaratmaya, sonuçta Pomak Türkleri’ni Yunanlılaştırmaya çalıştığı değerlendirilmektedir.
ç. Bulgaristan ve Pomak Türkleri :
Bulgarlar’ın, Türk nüfusunu az göstermek için kullandıkları metotlardan biri de, Kuman soyundan gelen Pomak Türkleri’nin lehçelerindeki farklılıklardan istifade ederek bu toplumun Bulgar olduğunu iddia etmektir.
Bulgarlar, Bulgaristan’daki Türk varlığını tamamen inkar etmeden önce, bu ülke sınırları dahilinde yaşamakta olan Türkleri daha küçük topluluklara bölmek için sistemli bir politika izlemişlerdir. Bazı lehçe farklılıklarından istifade ederek, Bulgaristan Türkleri’ni Pirin Makedonyası, Rodoplar, Kuzey Trakya, Deliorman ve 1940′lardan sonra Dobruca halkları gibi gruplara ayırmaya ve bunlar arasındaki dil, din ve kültür bütünlüğünü bozmak için çaba göstermişlerdir. Bu meyanda, dil faktörünü öne sürerek Pomak Türkleri’ni de Bulgar menşeli olarak göstermeye gayret etmişlerdir. Bulgar resmi makamlarının iddialarına göre, “Osmanlı Türk kolonizatörleri, Rodop ahalisini (Pomak Türkleri) zorla İslamlaştırmışlardır.” (11)
Ancak, bu iddia, söz konusu ülkenin belirlediği hedeflere ulaşabilmek için iç ve dış politikasında kullandığı bir propaganda unsurudur. Tarihi kayıtlar, Türkler’in, Balkanlar’da kendi hakimiyetleri altında yaşayan tüm unsurlara dil, din ve her türlü hürriyeti verdiğini ortaya koymaktadır.
Pomak Türkleri ile ilgili olarak, Bulgarlar’ın en çok istismar ettikleri konu, bu toplumun konuştuğu dilin içinde yüksek oranda Slavca menşeli kelimelerin bulunmasıdır. Buradan hareketle de, Pomak Türkleri’nin Bulgar olduğunu iddia etmektedirler. Ancak Pomak Türk lehçesi; %30 Ukrayna Slavcası, %25 Kuman-Kıpçakça, % 20 Oğuz Türkçesi, % 15 Nogayca ve % 10 Arapça’dan oluşmaktadır.(12)
Pomak Türk lehçesinde Ukrayna Slavcası’nın % 30 nisbetinde bulunmasının başlıca sebebi, Kıpçak Türkleri’nin X ve XI nci yüzyıllarda Ukrayna, Lehistan ve Besarabya steplerindeki Slavlar ile olan temaslarından kaynaklanmaktadır. % 10 oranındaki Arapça ise, Pomak Türkleri’nin İslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte dillerine girmiştir. Diğer taraftan Kıpçakça, Oğuz Türkçesi ve Nogayca Türk lehçeleridir. Buradan da Bulgarlar’ın iddia ettiği gibi, Pomak Türkleri’nin dilinin Bulgarca olmadığı görülmektedir.
Bulgaristan’daki Türkler’in ve Kuman menşeli olan Pomak Türkleri’nin “Müslümanlaştırılmış Bulgarlar” olduğu şeklindeki Bulgar tezi ise, Bulgarlar’ın menşeine ilişkin araştırmalar neticesinde sonuçsuz kalmaktadır. Yapılan araştırmalar ve tarihi kayıtlar, Bulgarların köken itibarıyla Türk olduklarını, Bulgar adının, Türkçe bir kelime olan Bulgamak fiilinden türediğini ortaya koymaktadır. V-VII. yüzyıllar arasında, Doğu’dan başlayan göç hareketleri neticesinde, İtil Bulgar Türk Devleti ve Tuna Bulgar Türk Devleti kurulmuştur. (13) İtil boylarına giden Bulgar Türkleri, “Kazan Türkleri” adıyla günümüze kadar Türklüklerini muhafaza ederken, Tuna boylarına giden Bulgar Türkleri ise, zamanla Türk kültürü ile medeniyetinden uzaklaşıp, Hristiyan dünyasına girmiş ve Slavlarla karışarak yeni bir “Hristiyan-Bulgar-Slav” kavmi haline gelmişlerdir.
Pomak Türkleri ile Bulgarlar arasındaki temel fark, Pomak Türkleri’nin benliklerini muhafaza etmek için verdikleri mücadeleye karşılık, Bulgarların kendilerini Slav sayarak Ogur-Türk menşeli olduklarını unutmaları ve Türkleri Slavlaştırmak için gayret sarfetmeleridir. Netice itibarıyla Türklük vasfından uzaklaşan Bulgarlar, Bulgaristan’daki soydaşlarımızı yok etme yolları aramışlardır. Uzun vadeli planlara dayanan bu maksatlarını gerçekleştirebilmek için de başlangıç olarak Türk miktarının tespit edilmesini önlemek üzere düşük rakamlı nüfus istatistikleri yayınlamışlardır. Bunun yanı sıra, Türklerin ırki ve dini varlıklarını gerçeklerden uzaklaştırmak ve bir mefhum kargaşası yaratmak amacıyla Türkeler çeşitli terimle ve isimler verme metodunu takip etmişlerdir. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı neticesinde, Bulgaristan toprakları içinde kalan Türkler, önce azınlık statüsüne alınmış ve 1950 yılına kadar “Türk Azınlığı” terimi ile adlandırılmışlardır. Komünizmle birlikte terim, 1950-1965 yılları arasında “Türk Ahalisi”, 1965′den 1976′ya kadar “Türk Kökenli Bulgaristan Vatandaşı”, 1976′dan sonra “Bulgar Türkleri” olmak üzere sık sık değiştirilmiştir. 1984 yılından itibaren ise Türk kelimesi tamamen kaldırılarak “Bulgar Müslümanları” veya “Müslümanlaştırılmış Bulgarlar” terimi kullanılmaya başlanmıştır.
(1) Balkan Savaşları Yıllarında Türklere Yönelik Faaliyetler:Türk varlığını küçük parçalara bölerek daha kolay yok etmeyi amaçlayan Bulgar Yönetimi, Pomak Türklerinin Türk olmadıkları propagandasını artırmakla işe başlamıştır.
Balkan Savaşları sonucunda, Bulgaristan Edirne Vilayeti’nin dokuz kazasını topraklarına katmıştı. Katılan bu topraklar arasında, Bulgarların”Bulgar Batı Trakyası” dedikleri aslında Türk toprakları olan Rodoplar ve Batı Trakya’da vardı. Buralarda yaşayan nüfusun çoğunluğunu Türkler oluşturmaktaydı. Kırcaali, Eğridere, Koşukavak, Ortaköy, Darıdere, Paşmaklı, Mestanlı, Nevrekop, Dövlen, Dospat, Hasköy, Harmanlı gibi bölgelerde Müslüman Türklerin nüfus oranı %90′a varmaktaydı.(14) Bazı istatistiklerde ise, Balkan Savaşları’ndan sonra dahi Kırcaali, Koşukavak,Ortaköy, Paşmaklı, Nevrekop, Darıdere, Eğridere ve Rodopcuk illerinde 333.321 Türk, 50.967 Bulgar ve 10.720 Rum nüfusunun yaşadığı belirtilmektedir.(15) Bu durum, Bulgarların tek bir Bulgar-Slav topluluğu yaratmak düşüncelerine engel teşkil etmekteydi. Bu yüzden Bulgar idarecileri, 1910 yılında baskıları artırmaya başlamışlardır. Pomak Türkleri’ne, “gayri Türk” ile “gayri Müslüman” düşüncesini aşılamak ve diğer Türklerden ayırmak amacıyla;
a. Müslüman Pomak Türkleri’nin yaşadığı köy, bucak, ilçe ve vilayetlerde Türkçe tedrisatın yapılmasına müsaade etmemişler,b. Türkçe tedrisat yapılan okullara Pomak Türklerinin gitmesini yasaklamışlar,c. Pomak Türklerinin folklorunu tahrif ederek Bulgar folkloru ile birleştirmek istemişler,ç. Ayet, hadis ve hutbeleri Bulgarca okumaya zorlamışlar,d. Anavatan Türkiye sevgisi yerine, Anavatan Bulgaristan fikrini telkin etmeye çalışmışlar,e. Türk ve İslam düşmanlığının aşılanması için kreş, ilkokul, ortaokul ve diğer okullara Bulgarasıllı öğretmenler tayin ederek Türk-İslam düşmanlığını telkin edici temalar işlemişler,f. Pomak Türklerini, Bulgarların yaşadığı köy, kasaba ve şehirlere zorla iskan ettirerekBulgarların içinde eritmeye gayret etmişlerdir.(16)
Balkan Savaşları sırasında, Bulgar General Sarafof, Pirin Makedonyası ve Rodoplardaki mahalli işgal komutanlıklarına gönderdiği talimatla, bütün Türklerin “Bulgarlaştırılması”nı, kabul etmeyenlerin ise imha edilmesini emretmiştir.(17) Bu emir;
a. Türklerin Müslümanlığı terk ederek Hristiyanlaştırılması,b. İsimlerinin değiştirilerek Bulgarlaştırılması,c. Türk-İslam kültür ve medeniyetinin yok edilmesi,ç. Türklerin tehcire zorlanması,d. Türklerin soykırıma tabi tutulması vb. tarzlarda uygulanmıştır.(18)
Böylece, 1913 yılında, Bulgaristan’ın diğer yerlerinde olduğu gibi, Pirin Makedonyası ile Rodoplar’da da binlerce Türk Hristiyanlığı kabule, Bulgar giysisi giymeye ve Bulgarlaşmaya zorlanmıştır. Kaynaklarda, bu hususa dair şu bilgiye rastlanmaktadır:
“…Yüzelli bin Pomak ırkdaşımızı dahi cebren kahren Hristiyan yapıp, başlarına şapka giydirdiler…”(19)
Belgelerden bir diğerinde ise şu ifadeler mevcuttur:
“…Eski Bulgaristan’da ve şimdiki istila etdiği yerin kaffesinde elhasıl eski Bulgaristan’da ve yeni Bulgaristan’da her nerede Pomak köyler var ise Pomakları kamilen Bulgar yapdılar ve herkese Bulgarca isim koydular…Dolaştır’da, Babasıoturdu ve Elcandra’da, Eğreli’de, Ilıca’da, Kozluca’da, Vahriyan Örbek’de, Davut Köyü’nde, Anbardere’de ve sair Pomak köylerine papazlar geldiler…”(20)
Bu ifadelerden de, Rodoplar’da yaşayan Pomak Türklerinin Bulgarlaştırılmaları amacıyla, isim ve dinlerinin değiştirildiği ve Hristiyanlığı kabule zorlandıkları anlaşılmaktadır.
Mustafa Kemal’in Sofya’da ataşemiliter olarak bulunduğu 1914 yılında da, Pomak Türkleri’ne din değiştirmeleri ve Bulgarlaşmaları için baskılar yapılmıştır. Bu olayları izleyen Mustafa Kemal, Fethi Bey (Okyar) ile birlikte durumu Bulgaristan Hükümeti nezdinde protesto ederek, bir nota vermişlerdir. Notada, sürdürülen baskılar durdurulmaz ise, Osmanlı Devleti’nin misillemede bulunacağı belirtilmiştir. Notayı hazırlayan Mustafa Kemal, daha sonra olay yerine giderek tetkikler yapmış ve kararlı girişiminin olumlu sonuçlarını görmüştür.(21)
Ancak, bundan sonra da Türkler başka bölgelere sürülerek Türk nüfusun yoğunluğu azaltılmıştır. Bütün baskılara rağmen, Türk nüfus yerlerinde kalmaya gayret etmiştir. 1950′lere kadar, Türkiye’ye dikkate alınacak bir göç olayı olmamıştır.
(2) 1945 Yılından Sonra Sürdürülen Faaliyetler:1945′lerden sonra da azınlıklara, özellikle Müslüman Türklere karşı soykırım tatbikatı sürdürülmüştür. Söz konusu baskılar önce Paşmaklı’da, sonra Cuma-i Bala (Yukarıcuma)’da sahnelenmiştir. Sonraki yıllarda Tırnova, Selvi, Plevne, Karaağaç vs. kentlerde yaşayan Türklerin, Pomak Türklerinin, Gagavuz Türklerinin, Çingenelerin yani bütün Türk soylular ile Müslümanların adları değiştirilerek Bulgarlaştırılmaları yoluna gidilmiştir. Bulgarlaştırmayı sağlamak maksadıyla, 1948,1951, 1964, 1969 yıllarında Bulgarlar tarafından alınan kararlar ile “Bulgar-Slav” toplumu yaratma yönünde faaliyetlere devam edilmiştir.(22)
17 Temmuz 1970 tarihinde BKP Merkez Komitesi ve Politbüro yetkilileri 549 sayılı “Gizli tedhiş ile Milliyet ve din değiştirme kararı” almışlardır. 3 Ağustos 1970′de Paşmaklı’da düzenledikleri Kongre’de ise; Pirin Makedonyası ile Rodoplar’da yaşayan Türklerin Bulgarlaştırılmasına dair verilen teklif kabul edilmiştir. Bulgarlaştırma icraatı için ise ilk pilot bölge Cuma-i Bala (Yukarıcuma), Tatarpazarcık ve Paşmaklı seçilmiştir.(23) Alınan karar, 6 Ağustos 1970 tarihinde, BKP’nin Paşmaklı mahalli yayın organı olan odopski Ustrem (Rodop Hamlesi) adlı gazetede neşredilerek aleniyet kazanmıştır.(24)
1968-1972 yılları arasında sürdürülen Bulgarlaştırma kampanyası sırasında, bütün bölgelerde aynı işlemler yapılmıştır. Bunlar arasında;
a. İsim ve milliyet değiştirme dilekçelerinin tamamen matbu olduğu,b. İşlem tarihi olarak eski tarihlerin yazıldığı,c. Her Türkten, 100 Leva işlem parası adı altında haraç alındığı,ç. Bulgarlığı ifade etmekte olan isim,sıfat ve ünvan listelerinin mahalli BKP I. Sekreteri,Belediye Başkanı ve Meclis Başkanı tarafından düzenlendiği,d.İsim değiştirme ve Bulgarlaşmayı reddedenlerin işkenceye tabi tutulduğu,e. Pirin Makedonyası ile Rodoplar’da meydana gelen toplu mukavemet, bu bölgelerdeki Türklerin Bulgarlaşmayı kabul etmediği gibi ortak özellikler dikkati çekmektedir.
Gizli karardan sonra Bulgarlaştırma faaliyetleri hız kazanmış, kanlı katliamlara dönüşmüştür. Milliyet ve dinlerini değiştirmeyi kabul etmedikleri için Pirin Makedonyası, Rodoplar, Deliorman, Dobruca gibi bölgelerde binlerce Türk öldürülmüştür. Sadece Meriç Baraj gölünde, 1000 kişinin cesedi toplu halde ortaya çıkarılmıştır. Olayı dünya kamuoyuna, Yugoslavya Televizyonu duyurmuştur.(25) 1968-1972 yılları arasındaki olaylar neticesinde, 8-10.000 Türk öldürülmüş, 558.325 Müslüman Türk’ün isimleri değiştirilmiş, isim değiştirmemekte direnen 48.073 kişi iştenatılmış, öğrencilerin Bulgar okullarındaki kayıtları silinmiş ve nüfus cüzdanları iptal edilmiştir.(26) 1968-1972 yılları arasında, Pomak Türkleri’ne Bulgar adları verilerek ve dinlerine müdahale edilerek tatbik edilen bu olaylardan sonra, 1984′ten itibaren ise kesin sonuç almak üzere aynı uygulama bir kez daha hayata geçirilmiştir.(27)
3. POMAK TÜRKLERİ’NDE SOSYO-KÜLTÜREL YAPI oğum, tüm Türk dünyasında olduğu gibi Pomak Türkleri’nde de önemli bir yer tutar. Anne, lohusalık döneminde, geleneksel olarak tüm Türk dünyasında görülen 40 gün kuralına uyarak kendini ve çocuğunu nazardan korumak için evde oturur. 40 ncı günde, anne ve çocuk yıkanarak dışarı çıkarlar ki, bu da Türk kültüründe önemli yer tutan uygulamalardan biridir.
Rodop dağ silsilesindeki Pomak Türkleri’nde sünnet kuralının çok erken yaşlardan itibaren yerine getirildiği görülmektedir. Çocuklar 15 yaşından itibaren delikanlı olarak kabul edilirler. Evlilik yaşı 17-22 arasıdır. Genç kızlar için evlilik yaşı 17′dir. Kızlar ve delikanlılar için köylerdeki düğünler ile bayramlar ve yağmur duaları (Mahya)nın önemi büyüktür.
Pomak Türkleri ve genelde Batı Trakya Türkleri’nde akraba içi evlilikler yapılmamasına özen gösterilmektedir. Tek evlilik esastır. Bu durum, Pomak Türkleri’nin ataları Peçenekler ile Kafkasya Türk boyları ve Altay Türk boylarında çok net görülen bir husustur.(28)
Bayramların önemi ve değeri büyüktür. Pomak Türkleri’nin sahurda yemekle birlikte ekmek yerine “Kaçamak” ismi verilen bir yiyeceği yedikleri bilinmektedir. Kaçamak, yüzyıllar öncesinde, Türk boylarında görülen mısır ununun ateş üzerinde suyla karıştırılarak pişirilen ve sıcak olarak yenen bir tür ekmektir. Kurban Bayramı’nda da İslam dünyasındaki uygulamalar görülmektedir. Pomak Türkleri’nde cenazeye, tüm İslam dünyasında görülen işlem ve kurallar uygulanır.
Pomak Türkleri’nin yaşadıkları Rodop dağları üzerinde, doğa yapısı, modern makina ve üretim araçları kullanımına müsait değildir. Tütün ekimi ve hayvancılık görülmektedir. Kendi tüketimleri için ürettikleri tek tarım ürünü, “kumpir” dedikleri patatestir.
Yaşamın her alanında, dini duygu ve inancın güçlü olduğu görülmektedir. Hıdırellez kutlamaları yapılmaktadır.
Günlük hayatlarında, hemen hiç bir ülkede konuşulmayan Pomakça adını verdikleri Türk lehçesini konuşurlar. İkinci olarak ise modern Türkçe, mecbur kaldıkça da Yunanca konuşmaktadırlar.
4. SONUÇ :Yunanistan ve Bulgaristan’ın, azınlıklar üzerindeki baskıları çerçevesinde, Pomak Türkleri’nin de asimilasyona tabi tutulmalarına yönelik çabaları halen devam etmektedir. Yunanistan’ın, Slav kaynaklı olarak belirttiği Pomak dilini ve kültürünü kendi menfaatleri doğrultusunda geliştirme çabaları ve Pomakların Türklük ile ilgilerini kesmeye yönelik yasaklamaları yanında Bulgar yönetimi de, Pomak Türkleri’ne mensup çocukların Türkçe derslere devam etmesini engellemektedir. Bulgaristan Türkleri, 1990 sonrası, çeşitli Hristiyan misyonerlerin etkisi altındadır. Bu konuda Pomak Türkleri ve Müslüman Çingenelere, Bulgar hükümetinin desteği ile özel bir önem verilmektedir. Ayrıca Bulgar Hükümeti, Pomak Türklerinin, ayrı bir dini kurum altında teşkilatlanmasını sağlamak suretiyle Türk birliğini bozmaya çalışmaktadır.
Bulgarlar’ın, Pomakların zorla müslümanlaştırıldıklarına ilişkin tezlerinin asılsız olduğuna dair bilgilerin yer aldığı, “Balkanlar’da ve Bulgaristan’da Müslüman Topluluklar” isimli bir kitap, Sofya’da kurulu bulunan “Azınlıklar ve Kültürel Etkilenmeleri Uluslararası Merkezi” tarafından 1997 yılında yayınlanmıştır. Söz konusu kitapta yer alan “Bulgar Toplumbiliminde Rodop Ahalisi” adlı incelemeyi kaleme alan Bojidar Alevsiev, Rodop bölgesinde yaşayan insanların zorla müslümanlaştırıldığına dair tarihi belge olarak ileri sürülen bilgi ve belgelerin hayal mahsulu ve abartılı bir edebiyat ürünü olduğunu ortaya koymaktadır.
Yunanistan’da, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın birlik ve beraberliğini bozmaya yönelik faaliyetler çerçevesinde, 1991′de, Konstantin Mitçotakis, “Batı Trakya’daki “Müslüman Azınlığı”, “Türk kökenli, Pomak ve Çingene” olarak ilk kez kendisinin tanımladığını belirtmiştir.(30) Aynı yöndeki çabalar kapsamında, Pomakça Alfabe kitabı olarak hazırlanan “Okuma Kitabı”, 12 Haziran 1997 tarihinde Atina’da tanıtımı yapılarak yayınlanmıştır.(31) Ancak söz konusu alfabe çalışmalarının istenilen neticeyi vermemesi üzerine, 1998′de Zagalisa adlı bir gazete piyasaya sürülmüştür. Söz konusu alfabe ve gazetenin finansmanı, Enfiyecioğlu adındaki bir şahsın başkanlığındaki şirketler tarafından sağlanmaktadır. Yunanistan D Kolordusu Komutanı, “Pomaklarla ilgili çalışmaları biz yürütüyoruz” şeklinde demeç vermiştir. Söz konusu demeçte, Pomaklar’dan, “Elen Pomaklar” olarak söz eden Kolordu Komutanı, Pomak dilinin Üniversite düzeyine getirileceğini, üniversitede bir kürsünün ihdas edilmesini düşündüklerini söylemiştir. Pomakça Sözlük ve Gramer çalışmaları yapıldığını, Selanik’te kurulu bulunan Pedagoji Akademisi’nde Pomakça’nın ders olarak okutulmasının gerektiğini söyleyen Kolordu komutanı, bu tip faaliyetlerin askeri faaliyetlerini etkilemeyeceğini de sözlerine eklemiştir.
1998′de, Şapçı’da yapılan bir başka toplantıda konuşan, Doğu Makedonya ve Trakya Bölge Genel Sekreteri Stavros Kabelidis, bölgenin kalkınmasında 10 yıllık bir planlama uygulanacağını söylerken, Desine Pantazi tarafından hazırlanan ve “Trakya’nın Pomakları” adını taşıyan bir video gösterisinde, Batı Trakya’nın Balkan kolundaki Pomak Türklerinin zorla Müslümanlaştırıldıklarını, halbuki yaşama tarzlarında Hristiyan tarzına uyan hareketlerin bulunduğunu, Lozan Antlaşması’na göre bu köylerde Pomakça eğitim görmeleri gerektiğini vurgulamıştır.(32) Ayrıca günümüzde, İnternet ortamında Yunan Gizli Servisi tarafından hazırlanan Web sitesi ile Pomakların Yunanlı olduğuna dair bilgiler ortaya konulmaktadır.(33)
Yunanistan’ın, Batı Trakya Türk Azınlığını parçalamak amacıyla uygulamaya koyduğu, dağlık bölgede yaşayan azınlık mensuplarının Türk olmadığını iddia eden politikası doğrultusunda sözde Pomak dilini ve kültürünü geliştirme çalışmaları, Bulgaristan tarafından, suni bir “Pomak Ulusu” yaratma çabalarının önemli bir aşaması olarak değerlendirilmiştir. Yunanistan’ın Pomaklar üzerindeki uygulamaları, Bulgar Dışişleri Bakanlığı’nda da rahatsızlık yaratmış ve bu tepki pek çok kez dile getirilmiştir.
Bulgaristan’daki Pomak Türkleri’nin, Yunanistan’da yaşayanlardan daha fazla oldukları dikkate alındığında, Yunanistan’ın çeşitli yollarla Pomak kimliği yaratma çabaları karşısında Bulgaristan’ın tepkisiz kalmaması doğaldır.
Yunan Dışişleri Bakan eski yardımcısı Romeos, Bulgar milletvekillerinin bu konudaki endişelerine karşılık olarak, “söz konusu girişimin özel bir girişim olduğunu ve buna siyasi bir boyut getirilmemesi gerektiğini” ifade etmişse de, Bulgar tarafı, Pomakça kitapların tanıtım töreninde Yunanlı bürokratların yer almasının, Yunanistan’ın Pomak ulusu yaratma politikasına resmiyet kazandırdığı gerçeğinden hareketle, bu gerekçeyi yeterli bulmamış ve kitaplardaki, Pomakların, “Müslümanlaştırılmış Elenler oldukları” tezini, tarihin tahrif edilmesi olarak değerlendirmiştir.
Bulgar basınında, durum, “Pomak Ulusu Yaratılıyor” şeklinde ele alınmıştır. Bulgaristan’da yayınlanan milliyetçi “Makedonya” gazetesinde yer alan bir haberde ise, “Yunanistan’da bazı çevrelerin Helenizm temelinde Pomak ulusu icat etmek çabasında oldukları, oysa ki Yunanistan’da resmen tanınmış tek azınlığın Türk azınlığı olduğu” ifade edilmiştir.
Yunanistan’da “Yasak Bölge” hususunda basına yansıyan “Yasak Bölge’ye giriş çıkışların yumuşatıldığına” dair haberler ve uygulamaların, Yunanistan’ın asıl politikasında gerçek bir değişikliğe yol açmadığı görülmektedir.
Türkiye’de; çeşitli dönemlerde - özellikle 1950′den sonraki göçler ile - Türkiye’ye gelen Pomak Türkleri de bulunmaktadır. 1927-1965 yılları arasındaki nüfus sayımlarından ortaya çıkan bilgilere göre, Bulgaristan’dan gelen göçmenlerin 23.000′i Pomak Türkü’dür. Günümüzde, Türkiye’de Pomaklar, yerleşim itibarıyla Çanakkale, Edirne, Eskişehir, Bursa ve Balıkesir’de yoğunluk göstermektedir.