Ağustos 28, 2008
ULUSLARARASI BALKAN KONFERANSI -DEVLET BAKANI YAZICIOĞLU:
-ULUSLARARASI BALKAN KONFERANSI
-DEVLET BAKANI YAZICIOĞLU:
-''BALKANLARDA GELECEĞE UMUTLA BAKMAK SANIRIM
HEPİMİZİN ORTAK DİLEĞİDİR''
-''21. YÜZYILDA BALKAN KELİMESİNİN ARTIK HUZURU,
REFAHI VE İSTİKRARI SİMGELEYEN BİR ANLAMA KAVUŞMASINI
İÇTENLİKLE DİLİYORUM''
-YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ MÜTEVELLİ HEYETİ BAŞKANI DALAN:
-''OSMANLI'YA SADECE TÜRKLERİN GİBİ BAKMAK, TARİHE ŞAŞI
BAKMAKTIR. BU MÜŞTEREK BİR TARİHTİR, DEVLETTİR''
İSTANBUL (A.A) – 28.08.2008 - Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu,
Balkanlar'da geleceğe umutla bakmanın herkesin ortak dileği olduğunu
ifade ederek, ''21. Yüzyıl'da Balkan kelimesinin artık huzuru, refahı ve
istikrarı simgeleyen bir anlama kavuşmasını içtenlikle diliyorum'' dedi.
Yazıcıoğlu, Yeditepe Üniversitesi Yakın Dönem Tarih Araştırmaları
Merkezi tarafından düzenlenen ''Türkiye ve Balkan Ülkeleri Arasında
Dostluk ve İşbirliğini Geliştirme Konferansı''nın açılışında konuştu.
Türkiye ile Balkanlar arasında yaklaşık 600 yıllık ortak kültür ve tarih
mirasına dayanan, sarsılmaz bağlar bulunduğunu ifade eden Yazıcıoğlu,
Türkiye'den Balkanlar'a göç eden soydaşların yanı sıra yaklaşık 100
yıldır Balkanlar'dan Türkiye'ye de göç hareketlerinin başladığını
anlattı.
Balkanlar'da halen Türk ve akraba toplulukların mevcudiyetlerini
sürdürdüğünü belirten Yazıcıoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
''Balkanlar'ın geleceğinde söz sahibi olmak, bu coğrafya yeniden
şekillenirken bölgeye yönelik istikrar arayışları ve işbirliği
girişimlerinde aktif rol almak, bunun yanı sıra tarihi, kültürel ve
insani bağlarının da bulunduğu bölge ülkeleriyle ikili ilişkilerini
mümkün olan her alanda olabilecek en güçlü düzeyde tutmak Türkiye için
önem taşımaktadır. Batıya açılan kapımız olan Balkanlar yolunun siyasi
ve fiziksel bakımdan kesintisiz işlerliğini sağlamak ve bölgede kalıcı
barış ve istikrarın sürdürülmesi bu bölgeye yönelik temel
politikamızdır.''
Devlet Bakanı Yazıcıoğlu, 1990'lı yıllarda Sovyetler Birliği'nin daha
sonra da Yugoslavya'nın dağılmasıyla Balkanlar'da yeni bir siyasi
manzara oluştuğunu ifade ederek, böylece demokrasisi güçlenen, serbest
piyasa prensiplerinin hakim olduğu ekonomilere sahip olan Balkan
ülkeleriyle ticari ve ekonomik ilişkilerin de son yıllarda büyük bir
ivme kazandığını vurguladı.
-TİKA'NIN FAALİYETLERİ-
Türkiye'nin Balkan ülkeleriyle her alanda ikili işbirliği modelleri
geliştirirken, uluslararası gelişmelerin ortaya çıkardığı bölgeye
yönelik barışı koruma misyonlarına da aktif olarak katıldığını anlatan
Yazıcıoğlu, Türkiye'nin Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi (TİKA)
kanalıyla Balkanlar'da, Türk Cumhuriyetleri'nde ve Afrika'da çok önemli
faaliyetler yürüttüğünü kaydetti.
Yazıcıoğlu, ortak kültür mirasının korunması, Türkçenin ve Türk
kültürünün geliştirilerek yaşatılması ve benzeri faaliyetleri de
organize eden, destekleyen TİKA'nın, Balkanlar'da özellikle son yıllarda
sosyal, ekonomik altyapı ve üretim sektörünün geliştirilmesi, kültürel
işbirliği ve iletişimin geliştirilmesi ile sosyal barışa katkı
sağlayacak bir çok projeye destek verdiğini dile getirdi.
-TÜRKİYE'NİN MİSYONU-
Devlet Bakanı Yazıcıoğlu, 50 yılı aşkın süredir NATO üyesi olan, 40
yıllık bir sürecin sonunda AB ile üyelik müzakerelerine başlayan
Türkiye'nin, Balkan ülkelerinin önümüzdeki yıllarda AB ve NATO şemsiyesi
altında birleşeceği varsayımına dayalı bir politika izlediğini söyledi.
Bu hususların Balkan milletleri arasında esasen mevcut olan etkileşimin
olumlu yönde artırılmasına katkıda bulunduğunu ve daha da
zenginleştirdiğini ifade eden Yazıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ortak tarih ve ortak kültür değerlerini paylaştığımız Balkan
ülkeleriyle son dönemde daha da ivme kazanan bölgesel işbirliği
girişimleri bağlamında da yakın bir eş güdüm içinde çalışmaktayız.
Bölgesel girişimlerin, Balkanların ortak geleceği niteliğindeki AB
üyeliği hedefinin gerçekleşmesine yönelik çabalarla örtüşmesi ve
böylelikle israfın ve yolsuzluğun önlenmesi bu ortak hedefimize
yaklaşmamızı daha da kolaylaştıracaktır.''
Balkanlar bölgesinin geçmişte iç karışıklıklar, etnik huzursuzluklar ve
büyük çaplı bir iç savaşla anıldığını belirten Yazıcıoğlu,
''Bosna-Hersek ve Kosova gibi derin acılarımızın olduğu katliam
sahnelerini dünya kamuoyunun unutması mümkün değildir'' dedi.
Bölge ülkelerinin barış ve istikrar için ikili ve çok taraflı
işbirliğinin önemini anlamış gibi göründüğünü anlatan Yazıcıoğlu, AB ve
NATO üyeliği perspektifinin bölgedeki değişimin en önemli teşvik unsuru
olduğunu dile getirdi.
Yazıcıoğlu, şunları kaydetti:
''Balkanlarda geleceğe umutla bakmak sanırım hepimizin ortak dileğidir.
Bunu yaparken tüm güçlüklerine rağmen evrensel değerlerin, temel hak ve
özgürlüklerin hakim olduğu ortak geleceği beraber inşa etmek için gayret
sarf etmeliyiz. 21. yüzyılda Balkan kelimesinin artık huzuru, refahı ve
istikrarı simgeleyen bir anlama kavuşmasını içtenlikle diliyorum.''
-DALAN'IN OSMANLI'YA BAKIŞI-
Yeditepe Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bedrettin Dalan, Türkiye,
Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar'nın bugün hala dünyanın en önemli
jeopolitik ve jeostratejik bölgesi olduğunu ifade ederek, ayrıca
buraların dünyanın en zor bölgeleri olduğunu söyledi.
''Türkler bu bölgede yaklaşık bin yıl gibi bir süre var olmuştur ve hiç
kimsenin şüphesi olmasın daha bin yıllar buradayız'' diyen Dalan, bu
bölgeyi hiç kimsenin bin yıl elinde tutamadığını, buraya kültürüyle,
tarihiyle ve medeniyetiyle gelen Türklerin dünyanın en büyük
imparatorluklarından birini kurduğunu kaydetti.
Osmanlı'yı ''Türk Osmanlı'' ve ''Herkesin olan Osmanlı'' diye iki döneme
ayırdığını ifade eden Dalan, şöyle konuştu:
''Herkesin olan Osmanlı, Fatih ile başlar. Fatih'ten sonra Osmanlı, Türk
Osmanlı olmaktan çıkmış, evrensel imparatorluk olmuştur. Fatih'ten sonra
sadece Türk Osmanlı'yı görmek hata olur, o artık aynı zamanda
Ermenilerin, Bulgarların, Yunanların Osmanlısıdır. Osmanlı'ya sadece
Türklerin gibi bakmak, tarihe şaşı bakmaktır. Bu müşterek bir tarihtir,
devlettir.''
Fatih Sultan Mehmet'ten sonra görev yapan ''75 başvezirden 60'ının ırk
olarak Türk olmadığını'' öne süren Dalan, o döneme sadece Türk kültürü
gibi bakılmasının doğru olmadığını kaydetti.
Osmanlı mirasının hala yaşadığını, ne zaman Yunanistan'a, Bulgaristan'a
gitse kendini Türkiye'de gibi hissettiğini kaydeden Dalan, ''Köklere
insek bizi ayıracak 100 madde varsa, yakın gelecek 400 madde vardır.
Burada üretilen müşterek kültürün adı Balkanlılık'tır'' diye konuştu.
Dalan, emperyal güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda Balkanlar'ı
birbirine düşürmeye çalıştığını dile getirerek, ''Kendi içimizde kalıcı
barışı oturtup, başkalarının menfaat sağlamasını önleyecek miyiz, yoksa
yem mi olacağız?'' diye sordu.
Bölgede akılcı ve kalıcı bir çözüm bulunmasından yana olduğunu anlatan
Dalan, küçük menfaatler uğruna büyük menfaatler yok edilirse bölgede kan
ve gözyaşından başka bir şey olmayacağını söyledi.
Bedrettin Dalan, Osmanlı'nın son 500 yılına bakıldığında en fazla ihmal
edilen kesimin Türkler olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
''Osmanlı bu dönemde en fazla zulümü de Türklere yapmıştır. Osmanlı'nın
Anadolu'da kaç eseri var, Balkanlar'da kaç eseri var? Osmanlı deniz
suyundan tatlı su elde edilen sistemi 1869'da Cidde'de Araplar için
kurdu, o dönemde İstanbul'da su yoktu. Osmanlı'ya kızacaksak, en fazla
kızması gereken Türklerdir.''
-''GEÇMİŞİN YARALARI DEŞİLMEDEN''-
Yakın Dönem Tarih Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Saray
da ortak geçmişe sahip Balkan ülkeleri ile Türkiye'nin iyi ilişkiler
içinde olmasının, ülkelerin menfaatine olduğunu söyledi.
Geçmişin yaraları fazla deşilmeden ilişkilerin nasıl geliştirileceği
konusu üzerinde önemle durulmasını isteyen Saray, ''Vakıflar konusunda
Türkiye ile AB arasında dikkat çekici tartışmalar oldu. Bu tartışmalar
Lozan sürecine taşınmamalı. Taşınırsa, Balkanlar ve Orta Doğu ülkelerini
de kapsamalı'' dedi.