Osmanlı İmparatorluğu bir tarihin çöküşü yani 1683 yılının Viyana kuşatmasından başlayarak 1908 yılının görüşüne kadar olan dönemdir. Güzelim Deliorman yani Balkan topraklarını kaybettiğimiz o acıklı acı günleri hala daha hatıralarımızdan çıkarmayarak, anılarımızdan da hiçte silinmeyen acı ve sızılı anılarımızdır. Deliorman Yedi vilayetiyle ve 30 yakın ilçesinle kuzey doğu Bulgaristan’da Mavi Tuna’dan Rusçuk, Silistre, Dobruca’ya uzanan Dobriç ve Tervel, Balçık Kavarnave Kara Deniz’in Varna kenti Balkan eteklerine uzanan Eski Cuma, Popova, Preslav, Osmanpazarı, Deliormanın tam göbeğinde bulunan Razgrad(Kemaller), Balpınar, Şumnu(Yeni Pazar) ve Bohçalar Akkadınlar Deliorman yöresinin en yoğun Türk bölgelerinden biridir. Böyle olmakla beraberde yıllarca burada yaşatmaktadır. Yani Rus – Türk Harbinin 1878 yıllarında Rusların, Bulgarların ve Romenlerin işbirliğiyle Osmanlı Hükümdarlığına karşı gelinerek daha 1850 yıllarında patlak veren savaşlarla Komitacılık ve Bulgarların çetecilik isyanları Osmanlı Türk hükümdarlığını savaşlara sürüklemeleri ve böylece de 1878’de Ruslar ve Bulgarların Çöküşü Bulgaristan’ın çöküşü olmakla zengin ve verimli Türk yurdu bilinen Deliorman ve Podayva yörelerini Türk insanımız bu devirlerde kaybederek hala daha kuyruk acısını unutmamaktadır. Osmanlı saltanatının ve hükümdarlığının birçok yönden kuşatılmasında 1908 yılına kadar direnişlere ve aşırı mücadele sonunda. Ancak Bulgaristan kendi bağımsızlığını koruyarak Sultan Hamid’in döneminin sona ermesinde Bulgaristan bağımsızlığına kavuşmuş oldu. Çünkü Jon Türklerinin sıktıkları kurşunları Filibe ve Selanik taraflarından gelmekteydi. Yıldız alayına sıkılan kurşunlarda istibdatı yok etmek için yapılıyordu. 24 Temmuz 1908 yılı Osmanlı’nın tam çöküşüyle Bulgaristan tam bağımsızlığına kavuştu. Böylece Bulgaristan topraklarında yoğun Türk yörelerindeki Türk insanının acısıda Deliormanda, Rodoplarda Dobruca ve Gerlovoda Karadeniz bağlarında ve…. Olmakla bir kat daha artmış oldu. Çünkü 24 Temmuz 1908 yılını Osmanlı çöküşüyle birlikte 1876 Anayasası ile yürürlüğe girdi. Bu anayasada var olan birçok hükümlerin din, ırk, özgürlük eşitliğiyle birlikte yeniden yapılandırılacağını müjdelemekteydi. Türkler Orta Asya’dan yayılarak göçebe bir kavim olarak bilinmekteydiler. Dokuzuncu Asırdan sonra İslam’la tanıştıklarında ahlak ve kültür varlığımızda da pek değişmeler olmamıştır. Tuğrul Bey zamanında 1071 yılında başlamıştır. Toprağımız gibi cömert, Dağlar gibi ulu, Ezelden beri konukseveriz, İnsaniyet saçıyor kalbimiz.