Balkanlar; Avrupa’nın güneydoğusunda Yugoslavya, Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Türkiye’nin bir bölümünü içine alan bir yarımadadır. Türkler; MS.4. yüzyılda Batı Hun Türkleri’nin yerlerinden kopmaları ve Orta Avrupa’ya gelmeleri sonucunda yeni bir yurt kurarlar . Bu yerleşme aynı zamanda günümüz Avrupa dünyasının biçimlenmesine ve bu günkü coğrafi düzene girmesine etki eder. Hun Türkleri Ural ve Kafkasya bölgesinde Orta Avrupa, Adriyatik kıyıları ve Balkanlar’a uzanan geniş bir alanı kontrol ederler. Kuzeyden ve güneyden gelen Türkler. 13.yüzyıl içinde Avrupa’da birleşir. Türk edebiyatının bu coğrafyada etkisi bu yıllara dayanır.
11.ve 12. yüzyıllarda Peçenek, Kuman ve Uz Türkleri Balkanlara gelip yerleşirler. Bu Balkanlar’ın Türk dili ve Türk kültürüyle ilk tanışmalarıdır.13.yüzyılda Moğol istilasından sonra Sarı Saltuk ve takipçisi bir çok Türkmen aşireti Balkanlar’a yerleşir Türklerin Balkanlar’a ikinci gelişleriyle Türk kültürü, edebiyatı ve dini-tasavvufi edebiyat yayılmaya başlar. Türkler 14.yüzyıldan sonra Balkanlar’a damgalarını vurmuşlardır. 14.ve 18 . yüzyıllar arasında Balkan halkları dil ve dinlerini değiştirmenden Türk usulü yaşamışlardır. Makedonya’da ve Bosna’da Hıristiyan halkı kitleler halinde İslam dinine geçmişlerdir. Balkan yarımadasının Osmanlılar’ın eline geçtikten sonra Balkanlar’daki halkların yaşama biçimleri, gelenek ve görenekleri, kültürleri Türk dilinin yaygınlaşması cami, hamam, medrese, tekke, türbe, vd. Osmanlı eserlerinin hızla inşa edilmesiyle değişime uğramıştır.
Kültür kaynaklarının Orta Asya’dan Anadolu’ya Anadolu’dan Balkanlara uzanan çağlar boyu devam eden süreçte Balkan Türk Edebiyatı’nı şekillendirici bir etkisi vardır. Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra dünya görüşü ve yaşama biçimlerinde görülen değişikliler edebiyatlarına da yasımıştır. 10.yüzyıldan başlayarak İslam kültür ve Arap, Fars edebiyatlarının etkisiyle Türk edebiyatı yeni konular ve anlatım biçimleri kazanarak yeniden şekillenmeye başlamıştır. 13. yüzyılda Türk şiiri nazım şekli ve vezin, tercüme ve konu olmak üzere dört kolda gelişti. Anadolu’da yeni bir kültür senteziyle oluşan Türk edebiyatı aynı kültür kaynaklarından beslenmelerine rağmen, bu ortak malzemenin çevrelere farklı yansıması nedeniyle divan , aşık ve dini-tasavvufi ve anonim edebiyat olmak üzere dört ayrı disipline ayrıldı.
Türk Kültürü yüzyıllar boyuna Balkan kültürünü besleyen en önemli kaynaktır. Türk halk kültürü Balkanlar’da Türk kimliğinin oluşmasını sağlayan en önemli alt yapı kurumu olmuştur. Anadolu’ya gelen İslamiyet’le Anadolu’da yeniden şekillenen ve oradan Avrupa ortalarına giden Türk kültürü, Balkanlar’da yerli halkın kültürünü etkilemiş, onlardan da etkilenmiştir. Halk kültürü öğeleri bir milletin meydana getirdiği kültürel değerlerin bütünüdür. Halk kültürü ürünleri yaşadığı toplumun dokusu, milletin söz sanatındaki sembolüdür.
Türklerin Balkanlara hakimiyeti Kosova savaşı (1389) sonrasında 14.yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır. Balkanlar’da Türk Edebiyatı da bu tarihten sonra başlar. 15.yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasal alanda da önemli olduğu bir dönemdir. Bu dönem edebiyatta da önemlidir. Böylece Balkanlar kendilerini Anadolu’da gelişip yeniden şekillenen Türk edebiyatının içinde bulmuştur. Balkanlar’a gelen aşıklar sazını ve bağlı bulundukları aşıklık geleneğini de taşı***** buralara yaymışlardır. Aşıklık geleneği özellikle Müslümanlar arasında kabul görerek Balkanlarda Balkan kültürüyle yeniden yapılanmıştır. Çeşitli tarikatlara bağlı dervişler, şeyhler gelerek tekkeler kurmuşlardır. Şehirlerde medreseler kurulmuştur. Medreselerde, tekkelerde yetişenler; Balkan divan edebiyatının ve Balkan Türk tekke edebiyatının temellerini atmışlardır. Balkanlarda doğmuş bir çok şair de İstanbul’a giderek şöhret olmuşlardır.
Balkan Türk edebiyatı, tarihsel açıdan bir geleneğin devamıdır. Osmanlı Türkleri’nin, Balkanlara egemen olmalarıyla başlayan siyasal bütünleşme sonrası kültür kurumlarının işlemesiyle kültürel bütünleşme sağlamıştır. Bunun sonucu olarak halk, divan ve tekke edebiyatı Balkanlarda İstanbul’a paralel olarak devam etmiştir. Balkanlar; Anadolu’daki Türk edebiyatında da gelişme ve yenileşmelere sahne olmuştur. Selanik’te çıkan Genç Kalemler Dergisi’nin yanı sıra siyasal yönü ağır basan bir çok Türkçe dergi çıkmıştır.
19.yüzyılda Balkanları da etkisi altına alan milliyetçilik ve batılılaşma akımları sonucunda Balkanlardaki Türk halk kültürü etkisi yavaş yavaş azalmaya başlamışıtır. Balkan Türk dünyası 20.yüzyılın ilk yarısında siyasal açıdan büyük bir çözülüşü, dağınıklığı, kopukluğu yaşamıştır. Bu olumsuzluklar doğal olarak Türk halk kültürünü de etkilemiştir. Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekilmesi üzerine Türkler başka sistemler başka bayraklar altında yaşamak gerçeğiyle karşı karşıya kaldı. Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekilmesinden sonra bu topraklarda kalan Türklerin eğitim ve kültür yaşamında bir duraklama olmuştur. Türk okulları kapatılmış,Türkler; ana dilini evinin dışında kullanamaz olmuştur. Bu sancılı dönemde Türkiye Türkleriyle Balkan Türk dünyası arasında doğal ve temel bağ olan Türkçe ve Türk külturü büyük baskılarla karşı karşıya kalmıştır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Balkanları saran ideolojik akımlar Balkan Türk edebiyatını etkilemiştir.1990 yılı sonrası dünyanın siyasi haritası hızla değişip yeniden yapılanmaya başlamıştır. Balkan coğrafyasında hakim olan milletlerin kültürleri etkili olmağa başlamıştır. Balkan ve 1. Dünya savaşı sonrasında , özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı topraklarından kopmuş Balkanlarda Türkler bir yandan geleneksel edebiyatı sürdürürken öte yandan da yenilik arayışına başlamışlardır. Önceleri Tanzimat sonrası edebiyattan etkilnemişler, sonraları siyasal ideolojilerine daha yakın buldukları Türk sanatçılarını benimsemişlerdir. Kendi yayın kuruluşlarında özgün eserler vermeğe başlamışlardır. Bağlı bulundukları topraklardaki edebiyatlardan gerek ideolojik gerekse estetik yönden etkilenmişlerdir.
Günümüzde Balkan Türkçesi kültür ve edebiyat dili olarak hızla gelişmektedir. Aydınlar kültür yaşamına öncülük etmektedir. Balkan Türk şiiri doğrudan hiçbir edebiyat akımına bağlanmadan, şekil ve üslup kaygısından uzak bir şekilde gelişmektedir. Şairler güncel olaylar, politika ve toplumsal konularda yoğunlaşmışlardır. Bu tür şiirlerde dış etkiler yoğundur. İlk dönemlerde toplumsal gerçekliği ön plana alan şairler sonraları bireyselliğe yönelip, eski kalıp söyleyişler yerine yeni arayışlar içine girmişlerdir. Şairler yaratma gücünü gelenekten alırken geleneksel sanat ve halk yaratıcılığından da esinlenerek , köklerden kopmadan eski ile yeni arasında köprü kurmağa çalışmışlardır. Onlar halk türkülerinden , halk arasında yaşayan örf ve adetlerden esinleniyordu. Daha sonraları sözlü gelenekteki şiir ile modern şiir arasında başarılı bir bağ kurmağa başladılar. Kimi şairler önceleri doğaya özel gözle bakarak onu çeşitli renklerle tasvir etmişlerdir. Kimi şairler de bilinçdışı konu ve düşle bağ kurarak gerçek üstücülüğe kayarak, toplumcu şiiri dışlayarak bireyci eğitim göstermişlerdir.
Balkan Türk edebiyatında eski dönemlerden beri dış kaynak gerçeği vardır. Balkan Türk edebiyatı Balkanlardaki edebiyatlardan etkilenmiştir. Bu edebiyatlar temelde yabancı edebiyatlardır ve bu etkilenmenin açtığı yoldan Balkan Türk dili de, edebiyatı da çok farklı bir mecraya girmiştir. Osmanlı’nın Balkanlardan çekilmesinden sonra Anadolu Türk edebiyatıyla bağları zayıflayan Balkan Türk edebiyatı yüzünü yabancı edebiyatlara , Batıya çevirmiştir. Önce yöneldiği edebiyatlardan beslenmiş, çerçeve gelişerek etkilenme Balkanlardan başlayarak Avrupa ve dünya edebiyatlarına doğru genişlemiştir. Günümüze gelindiğinde kendi şiir kaynağından çok dış kaynaklardan beslenmenin sürdüğünü görüyoruz.
Balkan Türk şiirinin bugünkü durumuna baktığımızda tek renkli tek boyutlu bir şiirle karşılaşmıyoruz. Bu nedenle günümüz Balkan Türk şiiri için bir genelleme yapamıyoruz. İkinci Dünya savaşı sonrası ideolojilerle Balkan edebiyatı politize olmuş, büyük ölçüde politik düşüncelerin güdümüne girmiş, sloganlaşmış bir şiire sahip olmuştur. Şiir sanatının baş düşmanı olan hitabet şiire egemen olmuştur. Daha sonraları politik ideallerin yerini politik kaygılar almağa başlamıştır. Günümüzde ise konudan, içerikten çok şiirsel yapı önem kazanmağa başlamıştır. Sanatçılar günümüzde çeşitli yollardan yürümeyi tercih etmektedirler. Bunların başında Türk şiirinde gelenek anlayışı gelir. Geleneği her sanatçı farklı açıdan değerlendirmektedir. Türk şiir tarihini bir bütün olarak değerlendirip, bunu gelenek olarak alanların yanı sıra yalnızca bir dönemine veya belli isimlere yaslanmayı seçenler de vardır. Bir kısım şairler de Türk şiir geleneğinin bütünüyle dışında kalmışlardır. Şiirsel anlatımda iki zıt tavır görülür. Genelde günümüz şairleri anlatımcı şiirden uzak durmakta ve imge yoğunluğuna dayanan şiir anlayışına bağlı kalmaktadırlar. Bir kısım şiar de iki yolu birleştirmeğe çalmaktadırlar.
Balkan Türk Şiiri çeşitli eğilimleri içinde barındırsa da başlangıçta olduğu gibi bu gün de belli ortak noktalara özelliklere sahiptir. Onlar geçmiş şiiri, şiir birikimine geleneğe en azından onu bilme, tanıma zorunluluğu temelinde olsa da sahip çıkmıştır. Edebiyatta temel türlerden biri olan şiir, Balkan Türk edebiyatının çok önemli bir yeri olan , gelenek oluşturan divan , tekke edebiyatları aslında şiir edebiyatlarıdır. Batıya yönelince hikaye ve roman ayrı bir önem kazanır, fakat şiir daima ön planda yer almıştır.
Balkan Türk edebiyatında işlenen konulara baktığımızda ; toplumsal gerçek akımın etkisiyle toplumsal konulara, İkinci Dünya Savaşı olayları, ortak günlük yaşam, Osmanlı tarihi, Balkan tarihi en çok işlenmiştir. Yaşanılan ülkenin sanatçılarından etkilenme belirgindir. Ses , biçim, öz yönüyle halk şiirinden beslenmiştir. Masal, halk hikayesi mani, türkü, ağıt gibi halk edebiyatı türlerinden yararlanılmıştır. Şiirlerde kullanılan halk edebiyatındaki nazım şekilleri yer yer biçim ve kelime yapısının bozulduğu görülür. Halk inançlarından yararlanılır. Türk edebiyatının etkisi belirgindir.
Balkan Türk edebiyatı Osmanlı sonrası yeniden yapılanmıştır. Kuruluş yıllarında Balkan devletlerinin edebiyatlarından etkilenmiştir. Bu etkilenme günümüzde de sürmektedir. İlk örnekler çeviri özelliği gösterir. Bu örnekler bir tür taklit şiirden öte gidemez. Bunlarda Balkan Türk şiirinin sesini, armonisini bulamayız. Daha sonraki kimi şiirlerde türkü ve ağıtların kelime kadrosunun kullanıldığını görüyoruz. Kimi şairler de soyutlamaya giderek ironik bir atmosfer oluşturular. Ses ve kelime tekrarlarıyla yeni buluşlar, özgün söyleyişlere ulaşma çabası gözlenir.
Balkan Türk dili kendi coğrafi sınırları içinde kapalı kaldığı için gelişim göstermez. Balkanlar ‘da konuşulan Türkçe yaşadığı coğrafyanın dilinden etkilenince , Türkiye Türkçesinden ayrı kelime kullanımı sentaksa hatta semantik ögelere kadar uzanan etkilenme olmuştur. Dilde zorlamalar anlatım yanlışlıklarına düşmeye neden olmuştur. Şiirlerde ölçü zorlaması Türkiye Türkçesiyle beslenemeyen Balkan Türkçesinden zorlama anlatımlara yol açmıştır. Kelime kadrosundaki eksiklik şiiri yer yer anlaşılmaz hale getirerek, onun duygusal bütünlüğünü bozmuştur. Şiir ve nesir anlatımlarında kısa ve çarpıcı anlatım yakalanamadığı için söz gereksiz yere uzatılmıştır. Okuyucunun hayal gücü yerine açıklama yapma gereği duyulması şiirselliği bozmuştur. Şiir ve nesir anlatımlarında konu dışı ögeler günlük konuşma havasında verilmiştir. Balkan dillerinden yapılan alıntılarda çevirilerde kullanılan kelime kadrosu Türkçe’de olmayan kimi kelimeler kullanılması şiirde yapay bir dilin kullanılması, konuşulan dil yerine konuşulmayan yazılan yapay bir dil ortaya çıkmıştır.
Sonuç:
Balkan Türk edebiyatı, Türk edebiyatının yanı sıra Balkanlar’daki ulus ve halkların edebiyatlarından da yararlanarak beslenmiştir. Balkan Türk edebiyatı; Türk edebiyatıyla, Balkan edebiyatlarının bir sentezidir. Bu edebiyat dil ve ifade imkanları itibariyle Türkçedir. Ama unutulmamalıdır ki Balkanlar’da boy verip Balkan ülkelerinin havası içinde yetişip gelişmiştir. Bu edebiyatlar konu ve olaylara bakış açısından yaşadıkları ülkelerin özelliklerini yansıtmaktadır. Bu nedenle Balkanlar’daki Türk edebiyatları bir yandan tarihi geleneğimizden yararlanırken diğer yandan da çağdaş Balkan edebi faaliyetlerinden de etkilenmektedir. Balkan Türk edebiyatçıları Balkan’daki kültür mozayiği ile Anadolu’dan taşınan dil, edebiyat, kimlik , kültür değerlerini eserlerinden yansıtıyorlar. Kaynak zenginliğine rağmen, dilde pek çok sorun vardır. Dille ilgili en önemli sorun konuşulan fakat yazılmayan yerel dil yerine yazılan fakat konuşulmayan yapay bir dille yazılmasıdır. İki dilli kimi zaman üç dilli yaşama biçimi Balkan Türkçesinin her yönüyle gelişip edebiyat dili olmasını engellemektedir. Son yıllarda artan karşılıklı ilişkiler Balkan Türk dilinin gelişmesini sağlayacaktır. Balkan Türk edebiyatının çeşitli kültür ve dillerle beslenmesi zenginliktir. Yazı diliyle konuşma dili arasındaki açının daralması dilin gelişmesini sağlayacaktır.
Osmanlı sonrası Balkan Türk edebiyatları, Türkçe ve Türk edebiyatıyla bağı kopunca çağlar boyu süren kültür hayatı tahribata uğramış, bundan kültür ve sanat faaliyetleri olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu çevrede, geniş anlamda Türk dünyasının diğer toplulukları dar anlamda Balkanlardaki diğer Türk topluluklarına oranla sancılı problemli bir edebi geleneğe sahip olmuşlardır. 1960 yılından sonra kendi içinde bir canlılık kazansa da geniş çevrelere sesini duyurabilmesi 1980 yılından sonra olmuştur.
Balkan Türk edebiyatı incelemeleri beraberinde birçok problemi de getirmiştir. Öncelikle Balkan Türk edebiyatını Osmanlılar dönemi ve Osmanlı sonrası olarak iki başlıkta incelemek gerekmektedir. Osmanlı döneminde farklılıklar olması doğaldır. Ancak büyük benzerlikler gösterir. Osmanlı sonrası Türkçe ve Türk kültürü bağı gevşeyince yabancı edebiyatların baskısı yoğunlaşmıştır. Osmanlı Dönemi Balkan Türk Edebiyatı dört koldan yürümüştür. Bunlar: Divan edebiyatı, aşık edebiyatı, dini-tasavvufi halk edebiyatı ve anonim edebiyattır. Osmanlı dönemi sonrasını Balkan çağdaş Türk edebiyatı olarak adlandırabiliriz. Ayrıca Balkan doğumlu olup İstanbul’da şöhret bulmuş divan şairlerinin nerede inceleneceği tartışma konusudur. Türk edebiyatının dönüm noktalarından olan Yeni Lisan Hareketinin Balkanlar’da başlatılması Balkanların bir dönem önemli kültür merkezlerinden biri olduğu hakkında yeterli bilgi vermektedir. Balkan ortak Türk edebiyatının bütün Balkanları içine alıp alamayacağı konusu yıllardır tartışılmaktadır. Osmanlı dönemi Balkan Türk edebiyatına ve anonim halk edebiyatına egemen olan Türk dili, Türk Külltürü ve Türk edebiyatı geleneğidir. Bu nedenle Balkanlar bir bütün olarak alınmalıdır düşüncesini taşıyoruz.
Osmanlının Balkanlar’dan çekilmesinden sonra Türk kültürü ve Türk dilinin etkisi azalmış, yabancı dil, kültür ve edebiyatlarının etkisi artmıştır. Bu nedenle yeni coğrafyalarda yeniden yapılanan Türk edebiyatını ayrı ayrı sınıflandırıp incelemek daha uygun olacaktır. Ayrıca Yunansitan’da yaşayan Ortadoks Türk edebiyatı başlı başına incelenmelidir. Balkan Türkleri Balkanlarda ayrı cağrafyada ana dillleri Türkçe’yi bütün olumsuzluklara rağmen Türk kimlikleriyle birlikte korumuşlardır. Balkanlardaki Türk dünyasının edebiyatının her yönüyle incelenmesi gerekmektedir. Balkan Türk edebiyatının her yönüyle araştırılması çalışmalarında çeşitli nedenlerle geç kalınmıştır. Bütün imkansızlıklara rağmen Balkan kültürü ve edebiyatı üzerine çalışma yapan Balkan gönüllüsü araştırmacılar boşluğu doldurmaya çalışmışlardır. Bu gün Balkan edebiyatı ile Türk edebiyatı sistematik karşılaştırma yöntemiyle araştırılmalıdır. Balkanlar’da Türk edebiyatının bu günkü durumu dil, estetik değerler yönüyle ölçüp tartışmaya açıp sorgulayacak kurumlar yoktur. Bilimsel anlamdaki eleştirilerin Balkanlardaki edebiyatçıları kıracağı,onların heyecanlarını olumsuz etkileyeceği düşüncesi Türkiye’deki konunun uzmanlarını görüş ve eleştirilerini yazmakta çekimserliğe itmektedir. Balkanlarda yıllarca okullarda Türkçe okutulması gazete, dergi ve kitapların yayınlanmaması onları ana dilden uzaklaştırmış Türkçe düşünüp Türkçe yaratmak olanaklarını azaltmıştır. Balkan Türk şiiri çeşitli eğilimleri içinde barındırsa da başlangıçta olduğu gibi bu günde belli ortak noktalarla özelliklere sahiptir.
Balkanlarda basılan eserlerin Türkiye’ye gelmesi, Türkiye’de basılan eserlerin Balkanlara gönderilmesi sağlanarak kültür bağının pekişmesi sağlanmalıdır. Eğer Balkanlara sahip çıkılmazsa yabancılaştırma politikaları hedeflerine ulaşacaktır. Balkan edebiyatı eserleri getirtilerek konunun uzmanlarının kurulacak merkezlerde çalışmalarının sağlanarak araştırmacıların incelenmesine sunulmalıdır. Karaman Türk Ortadoks’larının Türkiye ve Balkan’lardaki eserleri bu merkezde toplanıp araştırılmalı ve araştırıcıların hizmetine sunulmalıdır. Bir sanatçıyı yetiştiren bağlı bulunduğu edebiyat geleneği ve çevresidir. Bu nedenle Osmanlı Dönemi Türk edebiyatı bir bütün olarak “ Osmanlı Dönemi Balkan Türk Edebiyatı” , Çağdaş Balkan Türk Edebiyatı ise bağlı bulunduğu bu günkü coğrafyadaki devletin adıyla ayrı ayrı incelenip daha sonra önce Balkan içinde sonra da Türk edebiyatıyla karşılaştırılmalı yöntemle araştırma yapılmalıdır. Sonuç olarak çalışmalara bilimsel disiplin sağlamak için Balkanoloji Enstitüsü kurulmalıdır.