BALKANLAR'DA İNSAN HAKLARI
Balkan Yarımadası her zaman, bütün tarih boyunca çok özel bir konuma sahip oldu. Bu nedenle Balkan ülkelerinde istikrarın sağlanması ve çağdaş değerlerin hayata geçmesi çok önemli! Bununla birlikte Balkanlar’da hala her konu çok hassas… Bu durum özellikle insan hakları için geçerli.
İnsan hakları denildiği zaman çoğunlukla “bireyin kamuya ve devlete karşı korunması” anlaşılır. Bu kavram bütün demokrasiler açısından çok önemlidir. Çünkü insan haklarının korunması, o ülkede demokrasi olduğuna ve hukukun üstünlüğünün sağlandığına işaret eder. Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, insan hakları uygulamaları ile ilgili yıllık raporu, pek çok Balkan ülkesinde insan haklarının yeterli düzeye ulaşmadığına işaret ediyor.
Çoğu Balkan ülkesinde polis hala korkutucu bir unsur olarak görülüyor. Balkan Yarımadası’ndaki genç demokrasiler bir taraftan batı dünyası ile bütünleşmeye çalışırken, diğer taraftan sistemlerine güç verecek olan insan haklarını pekiştirmekte zorlanıyorlar. Çoğu Balkan ülkesinde basın özgürlüğünün “tam” olduğunu söylemek çok zor… Ayrıca kötü muamele ve yolsuzluklar da maalesef istisna değil.
Bütün dünyada daha fazla özgürlük için talep artarken, Balkan ülkelerinde ise cezaevlerindeki kalabalık yoğunlaşıyor. Örgütlü toplumun eksikliği ve gelişiminin önlenmesi Balkan ülkelerinin çoğunda ortak bir yön olarak dikkat çekiyor. Bütün dünya açısından -özellikle küresel ve bölgesel sistemler bakımından- genç demokrasilerin korunması ve desteklenmesi öncelikli bir konu. Ama Yugoslavya’nın dağılmasının kanlı sürecine şahit olan kuşakların görevde olduğu Balkan ülkelerinde, her şeyden önce bir “nefret sorunu” var.
Yakın tarihte yaşananlar, ekonomik şartların getirdiği olumsuzluklar ve gergin bölgesel ilişkiler, bu ülkelerin insan haklarını öncelik olarak tanımlamasını güçleştiriyor. Siyasilerin nefret dolu açıklamaları ve nefretten oy kazanmaya çalışmaları, kamuoylarını olumsuz bir istikamete sevk ediyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı raporda -ki bu raporun yeterliliği ayrı bir tartışma konusu olabilir- Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Kosova, Makedonya, Karadağ ve Sırbistan’ın insan haklarına “genel olarak” saygı gösterdikleri ifade ediliyor. Fakat insan hakları “genel olarak” değil, ancak sürekli saygı gördüğünde anlam kazanan bir olgu.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın raporu, Romanya ve Bosna-Hersek’te bazı olumlu sinyaller olduğunu, ancak sorunların devam ettiğini yazıyor. Örneğin cezaevleri bakımından “uluslararası standartlara uygun olduğu sanılan” tek ülke olarak Kosova gösteriliyor. Balkan ülkeleri gelişmiş demokrasilere sahip olma yolunda ilerlerken, doğal olarak birtakım zorluklar yaşıyorlar. Balkan ülkeleri bir taraftan yasal düzenlemeleri yapmak ve diğer taraftan bunların uygulamaya etkin biçimde geçirilmesini sağlamak zorundalar.
Balkan ülkeleri insan hakları kapsamında basın özgürlüğü konusunda ciddi eksikliklere sahip. Konuşma özgürlüğü ve haber alma özgürlüğü mevcut yönetimlerin siyasi, iktisadi, ticari ve ideolojik baskısı altında. Yolsuzlukların yaygın olduğu Balkanlar’da basına yönelik saldırıların artış gösterdiği bir dönem yaşanıyor.
AB’nin bölge ülkelerini ileri adım atmaya teşvik etmesine karşılık, çoğu ülkede AB tam üyeliği hedefi veya AB’nin komşu bölgeler politikası beklenen heyecanı uyandırmıyor. Çoğu ülkede en az iklim kadar sert olan siyasi ve iktisadi şartlar, iktidarları ve muhalefetleri uzun vadeli planlamalardan alıkoyuyor. Bu durum o derecede kaygı verecek halde ki, Bulgaristan ve Romanya 2007’de AB’ye katıldığı halde, Avrupa Komisyonu bu iki ülkeyi “yargı reformu” ve “yolsuzlukla mücadele” süreçlerinde kontrol altında tutuyor. Elbette bu acıklı durum, “aday ülkelerin Birliğe sadece tam anlamıyla hazır olduğunda katıldığını söyleyen” AB politikacıları açısından da trajik bir konu!
ABD Dışişleri Bakanlığı Romanya’nın yolsuzlukla mücadelede “etkisiz” ve Bulgaristan’ın suçluları mahkemeye çıkarmakta “yetersiz” olduğunu söylüyor. Demokrasi “haktan çok sorumluluk” ve bir yerde de “asgaride eşitlenme” anlamlarına geldiği için, geliştirilmesi ve korunması en zor olan rejim.
Bu nedenle küçük Makedonya’nın dahi sıklıkla şiddet, seçim usulsüzlüğü ve standartlara uymayan seçimler nedeniyle eleştirildiği düşünüldüğünde, durumun zorluğu daha iyi anlaşılıyor. ABD’nin raporunda da belirtildiği gibi, bu genç demokrasiler uluslararası taahhütlerini yerine getirmekte güçlük yaşıyorlar. Engelliler, kadınlar, azınlıklar ve çocukların haklarının korunmasında henüz beklentiler gerçekleşmedi.
Gerek AB’nin gerekse ABD’nin Balkan ülkelerinden “tam” ve “gelişmiş” demokrasi konusundaki beklentilerini “makul” görmek bir hayli zor. Çünkü söz konusu ülkeler her ne kadar “çabuk” olmaya zorlansalar da, henüz bu olgunluğa erişemediler. Yugoslavya’nın dağılışı, devamındaki savaşlar, ardından “zoraki barış” ve sonra da barış döneminden beklentilerin karşılıksız kalması, Balkan uluslarının güven duymasını zorlaştırdı.
Bugün halen çoğu kimse için başka bir din ve millet kökeninden gelen kimse iyi bir çağrışıma sahip değil. Balkanlar’da egemen olan “düşük tehdit algı düzeyi” yabancılar kadar, farklı olanları da kapsıyor. Yoksulluğun olduğu ve arttığı bu coğrafyada, insan hakları gelişmekte büyük bir güçlükle karşı karşıya! İnsanlar haktan çok ekmeğe ihtiyaç duyuyorlar.
Bir örnek vermek gerekirse; Aile bütçesine katkı sağlamak için çalışmak zorunda olan bir çocuk ve onun ailesi açısından, ana dilde eğitim ve verilen eğitimin kalitesi öncelikli meseleler arasında yer almıyor. İşsizlik, istihdam eksikliği, düşük yaşam standartları ve güvenlik kaygıları sürerken, insan hakları ve yargı konusunda reform beklemek, çok da isabetli bir tercih olarak görülmüyor.
Dünyada insan haklarının, azınlık haklarının örgütlü toplumun, açık toplumun ve tam demokrasinin geliştiği ve işlediği ülkeler arasında fakir bir ülke yok. Bu nedenle, hassas etnik dengeler ve bölgesel gerilimler üzerinde yürüyen yönetimlerin yapabileceği ve uygulayabileceği reformlar konusunda gerçekçi olmakta fayda var.
Balkan ülkelerinin sağlıklı işleyen demokrasilere kavuşması şart! Bunun için hukukun üstünlüğü ve insan hakları gerekli. Ama Balkan ülkelerine doğumu çabuklaştırmak için “suni sancı” vermek, sadece bu sürecin sancısını ağırlaştırabilir.
|