Anadolu Basını'nı
yaşatarak görev yaparlar...
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Son yıllarda, “Anadolu Basını” anlatımı ve ifadesi yerine, “Yerel basın, mahalli basın” gibi cümleler, kelimeler, ifadeler kullanılıyor. Bu anlatımlar hiç hoşuma gitmiyor, beğenmiyorum. Çünkü “Anadolu” kelimesinin yeri başkadır, anlamı başkadır. Değişik ifade kullanacağız, belkide “çağdaşlaşacağız” diye oturmuş, benimsenmiş kelimelerin yerlerinin değiştirilmesi kimin ne işine yarar?.
Kim ne kazanır?. Anlayamıyorum!..
Anadolu’da yayınlanan ve sayıları, zaman zaman, hele seçim dönemlerinde 1500’lere ulaşan, normal dönemlerde 1200-1300 dolaylarında seyreden sayılarıyla, ülkemiz basını içinde önemli ve vazgeçilmez yerleri olan Anadolu Basını içerisindeki gazeelerimiz, gazetecilerimiz, ortaya koydukları genel görüntü ve işveren-çalışanlar bütünlüğüyle, habercilik-gazetecilik ve iletişim alanımızın vazgeçilmezleridirler.
Anadolu Basını içindeki yüzlerce gazetenin başlangıçtaki, sonra vefatla aramızdan ayrılan kurucularıyla, sonra kendilerine devredilen oğulları- mirascıları ve genç kuşaktan yöneticileriyle olan içiçeliğimi yıllardır sürdürüyorum. Onların hangi şartlarda ve ne fedakârlıklarla gazetelerimizin yayınlarını sürdürdüklerini yakından biliyorum. 1996 yılında yayınladığım “Basınımızın Anadolu Cephesi” kitabımla da Anadolu Basını ve çalışanlarını sayfalarımdaki yerlerinde bilgi görüntüleriyle dillendirmiş, anlatmıştım.
Mayıs 2008’in başlarından itibaren, Anadolu Basını içerisinde, Ankara’ki mesleki kuruluş yöneticileri arasında ciddi bir tedirginlik, rahatsızlık göze çarptı. Açıklamalar, basın toplantıları ve muhalefet parti milletvekillerinden yükselen sesler, Anadolu Basınının yokedilmek üzere olduğunu gösterdi.
KAMU İHALELERİYLE İLGİLİ YASADA
Hükümet, Kamu İhaleleri Yasasında değişiklik yapmak için, TBMM nezdinde çalışmalar yapıyor. 4734 sayılı yasanın değiştirilmek istenen 2,7,8 ve 9 ncu maddelerindeki tanımlar ve ilana çıkmada idare keyfiyeti, Anadolu Basınının en önemli gelir kaynağı olan kamu ihale ilanlarının tümüyle ortadan kalkmasına olanak tanıyor.
Bir başka ifadeyle, Anadolu Basını bünyesindeki gazetelerde yeralan ilanlar, elektronik ortama itiliyor, burada yayınlanmak isteniyor.
Böyle bir yanlışlıkla nereye varılır, nereye gidilir? Gözden geçirelim:
1- Anadolu Basını içerisindeki 1300 gazetenin büyük bir bölümü, resmi ilanlarla ayakta durduğu, durabildiği için, hemen ertesi aydan itibaren, peşpeşe gelen kapanan gazete haberleriyle karşılaşır, milletvekilleri seçim bölgelerine gittiklerinde seslerini nasıl ve hangi araçlarla duyuracakları konusunda sıkıntıya düşer, şaşırıp kalırlar.
2- Bu 1300 gazetede yaklaşık 15 bin belkide daha fazla fikir işçisi çalışmaktadır. Bunların tamamına yakını işsiz kalacak, Türkiye’deki işsiz sayısı 25-30 binlere ulaşacaktır. Yeni işsizler ordusu birden büyüyecek, toplumsal sıkıntılar başgösterecektir.
3- Anadolu Basını içindeki gazetelerin birbir kapanmasıyla, yerel düzeydeki vatandaşımızın haber alma özgürlü kısıtlanacak, mahalli haber sıcaklığı ortadan kalkacak, Anadolu’daki vatandaş-gazete ilişkileri yokolurken, yerel kültüre yapılan hizmetlerde kendiliğinden yokolacaktır. “Anadolu Basınını tekelleştirmek istiyorlar” diye bağıranlar haklı çıkacaklar, ama iş işten geçmiş olacaktır.
4- Unutmayalım; Anadolu Basını’nı yokederek değil, yaşatarak görev yapılır..
AKSİ BİR AÇIKLAMA
AA’nın bir haberi, 18.06.2008 tarihindeki gazetelerde, Kamu İhale Kurumu Başkanı Hasan Gül’ün açıklaması olarak, “İhale ilanları yerel basında yayınlanmaya devam edecek” başlığıyla yayınlandı.
Hasan Gül TBMM’nin ilgili komisyonundaki anılan yasa değişikliğinin ilgili bölümü için:
-“Tasarının yasalaşmasıyla, ihale ilanlarının yerel basında yayımlanmasının önünün kesileceği endişeleri yersizdir. Burada herhangi bir kısıtlama ve engelleme getirilmiyor. İhale ilanları mevcut durumda olduğu gibi yerel basında yayımlanmaya devam edecek ve bu konuda herhangi bir değişiklik sözkonusu değil” diyordu.
GÜNÜN HABERLERİ:
1. Bayburt da yayınlanan “Bayburt Postası” gazetesinin sahibi Yakup Okutmuş 16.06.2008 tarihinde aramızdan ayrıldı.
2. Turan Tuğlu tarafından günlük yayınlanan “Gümüşhane Kuşakkaya” gazetesi 3432. ci sayısıyla 42. yayın yılına merhaba dedi.
3. Edebiyatımızın önde gelen isim ve imzalarından Abdülkadir Güler, Aydın Gazeteciler Cemiyetinin “2007 yılı köşe yazarı” ödülüne layık görüldü.
GÜNÜN YORUMLARI:
1. İsa Kayacan Burdur’un gülü ve insanlığın sembolüdür. O’nu sevgilerimle vurmak isterim / O’nun gönlüne taht kurmak isterim. (Celal Ogan, Ankara, 22.04.2008)
2. Ece yayınlarının 113. yapıtı “Sayfa ve Sütunlarda Kırkbeş Yıl” adlı eseriyle İsa Kayacan, kendini kanıtlamış, aşmış, sağlam adım atarak çok kişiye örnek olurken “aslınızı inkâr etneyin” dersi veriyor. (İ. Atilla Sakka, Kent Gazetesi, Kilis, 03.05.2002)
- İsa Kayacan’ın “İşte Hayatım” kitabı bizlere de hayat verdi. (İ. Atilla Sakka, İzmir-2004)
3. Üretken insan İsa Kayacan’ın, Anadolu da yazmadığı gazete kalmamıştır. O, Anadolu basınının Evliya Çelebisidir. (Enver Sipahioğlu, Bulancak-Giresun, Mayıs: 2008)
***
Pervane Namıkgızı’nın Atatürk’le gönül sohbeti
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Azerbaycan’daki gönül dostlarımızla daha çok yaklaştıkça, onların seslerini; nefeslerini kendi dünyamız içinde duydukça, sevincimiz artıyor, onlarla elele olmanın mutluluğunu yaşıyoruz, yaşıyorum.
Azerbaycan sanat ve edebiyat dünyasındaki, onların deyimiyle “incesenet” alanındaki kıpırdanışlar, hareketler, bu genel görüntü içinde bize doğru ulaşanlar.
1992 doğumlu bir kızımız. Adı: Pervane.. Kerimova Pervane Namıkgızı. Henüz 16 yaşında. Ama dört kitabı yayınlandı bugüne kadar. 0, minik dünyasının genişliğiyle Bakü’den sesleniyor. Mektuplar yazıyor, yayınladığı kitaplarından örnekler gönderiyor.
ATATÜRK’LE GÖNÜL SOHBETİM
Kerimova, Pervane Namıkgızı’nın yayınladığı son kitap. Atatürk ve Türkiye sevgisinin belirginliği içinde “Atatürkle Gönül Sahbetim” adının taşıyıcısı.. Ciltli ve 68 sayfayla günyüzü görmüş.
Prof. Dr. Elçin İskenderzade’nin koordinatörlüğünde faaliyetlerini Bakü’de sürdüren Vektör Neşirlerevi yayınları arasında okurlarıyla buluşmuş, buluşturulmuş bir kitap.
Genellikle düşünürüm.. Yaşları küçük, dünyaları büyük insanların yazdıkları, yayınladıkları, konuştukları beni hep düşündürür, sevindirir arkasından da gururlanırım. Pervane; “Muhterem İsa Kayacan’a büyük Atatürk sevgisi ile” diyerek imzalamış. Kitabın redaktör ve önsözünün müellimi; Prof. Dr.Elçin İskenderzade. Müellif olarak Pervane; “Bu kitabın yazılmasında bana verdiği tarihi bilgilere göre; Bakü Türk Anadolu Lisesinin tarih öğretmeni Olgun Ergün efendiye böyük teşekkürlerimi bildiririm” diyor.
Elçin İskenderzade hoca, “Fikri istidatlı uşag kalbinin böyük Atatürk sevgisi” başlıklı önsüzünde, Pervanenin bu yayın teşebbüsünün özünde, bütün hayretlerin yeralabileceği bir edebi cesaretin varlığından sözediyor.
Pervane, Atatürk’ün doğumundan hareketle söze başlamış. “1881 nci yılda, Yunanistanın en muhteşem liman şehri Selanik’te öyle bir uşak sesi duyuldu ki, sesi bütün dünyaya yayıldı” şeklinde devam etmiş. Kitap içinde yeralan bölümlerin başlıklarından bazıları şöyle sıralanmakta; -Atatürk hayatının Pervanesi/Ömrün bahar feslinin ilk kader gıvılcımları,
-Benim maksadım/Atatürk’ün vasiyetini yazmaya karar vermesi,
-Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyeti, Atatürk’ün ölümü ve son saatları, Mustafa Kemal Atatürk’ün Anıtkabre nakli,
-Fransız generali ve Atatürk, Yurtta sulh, cihanda sulh, Atatürk’ün Fransız generalle sohbeti, Atatürk niye gözleri açık halde rahmete gitti, Kurtuluş savaşından bir anı, Atatürk’ün manevi gızı Rukiye hanım, Atatürk’ün manevi oğlu Abdülrehman, Atatürk’ün manevi kızları; Afet hanım, Nebile hanım, Sabiha hanım, Vasfiye hanım, vd.
Burada dikkat çeken bir nokta var. 1992 doğumlu henüz 16 yaşında Azerbaycan/ Bakü’de yaşayan bir kızımız, tutuyor boyundan çok daha yüksek bir konu üzerinde araştırıyor, değerlendiriyor ve “Atatürk’le Gönül Sohbetim” adıyla bir kitap yayınlıyor. Burada birkaç kelimeyle, birkaç cümleyle teşekkür etmek, kutlamak, alkışlamak yeterli mi?. Bence değil..
Dileğimiz Pervanelerin sayısının artmasıdır. Atatürk sevgisi Türkiye’de olduğu: gibi, ülkemiz dışında da artmalı, yaygın hale gelmelidir. Pervanenin yaptığı gibi,
Pervanenin Atatürk araştırmalarını kitaplaştırdığı gibi...
******
Pervane’nin dünyasındaki genişlik
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yaşayan, buradan seslenen 1992 doğumlu bir kızımızdan, minik bir öğrenciden sözediyorum..
Kerimova Pervane Namıkgızı, dördüncü kitabı “Atatürkle Gönül Sohbetim”adlı kitabıyla yine dikkat çekti. Prof.Dr. Elçin İskenderzade’nin koordinatörlüğünde faaliyetlerini sürdüren Vektör Neşirlerevi yayınları arasında günyüzü gören, Atatürk’ü değişik yönleriyle anlatan bu kitap, 16 yaşında bir kız çocuğu tarafından yazılabilir mi?. Yayınlanabilir mi?, diye sormak doğal gibi görünebilir.
Benim tanıdığım, bildiğim ve yaradıcılık konusundaki üstünlüğüyle, böyle bir kitabı Pervane yazabilir, yayınlayabilir. İleriki yıllarda kendisinden çok daha geniş ve ciddi manada çalışma ve yayın beklediğimi, beklediğimizi burada kaydedelim.
Pervane/kitabının içine bir de mektup eklemiş. O’nun mektupları hep önemlilik taşır, anlam taşır ve getirdikleriyle üzerinde saatlerce düşünülmesi gerektiği gerçeğini ortaya koyar. Önce mektuptan satır örnekleri verelim:
PERVANE’NİN MEKTUBU
Muhterem İsa Kayacan; Merhaba, nasılsınız?. Size yolladığım gözlerimin, kalbimin sıcaklığını, ifadesi mümkün olmayan muhabbetlerimi verdiğim bu kitap, sanırım Atatürk’ün mezarına goyduğum gül çelengidir. Neden yazdım bu kitabı?.
15 yıldır od-alev içinde yanan Garabağımızı azad görmek arzusu ile. Gerek Atatürk gele ki, benim gibi vatansız Garabağlılar, kendi yurdlarına-yavrularına dönsünler. Atatürk’ün yeniden cismani cahetten bu dünyaya gelmesi mümkünsüzse, 2 şey mümkündür: Atatürk’ün ruhuna dua etmek ve vatanı O’nun gibi sevmek!..
Bu onda Pervane Namıkgızı, İsa Kayacan’a harahat, dar ve başgasının evinden yok, Ağdamdan-ışıklı, ağ eyvanlı ve güllü bahçesi olan kendi dede yurdundan, evinden yazacag!.. Ve ona yazacak ki, İsa bey sakın dayanma, dur gel, bize sevincim, kalbimde o kadardır ki, kalbime sığmıyor, ondan size verim ki, o mutluluk size de nasib olsun!..
HER CUMA AKŞAMI
Her cuma akşamı dedemin ruhu evimize geliyor.
Hürmetli İsa Bey;
Ben bu kitabı yazandan sonra, bu ruhların içinde sanırım ki, Atatürk’ün de ruhu dolaşıyor. O’nun ellerini, saçlarıma tumar çeken, bana bakıp gülümseyen ve “gam yeme çocuk, inşallah Garabağ bizimdir” dediğini duyuyor, hissediyorum.
Muhterem İsa Kayacan;
Ben çok mutluyum ki, sizin gibi büyük bir insanla mektup arkadaşlığı ediyorum. Size kendimin ve babamın, annemin teşekkürlerini bildiriyorum. Cevablarınızı, mektuplarınızı, gazetelerinizi bekliyorum. Öpüyorug sİzi (Pervane Namıkgızı, Bakü, 23.05.2008).
Yazımızın sonunda, Pervane Namgıkgızi’nın “Atatürk’le Gönül Sohbetim” adlı kitabının sonunda yeralan Mustafa Kemal Atatürk ailesi, bölümünden birkaç
alıntı yaparak noktamızı koyalım:
-Ali Rıza efendi,
Zübeyde hanım,
Makbule Atadan.
Atatürk’ün sevdiği mahnılardan; Yemen Türküsü, Vardar Ovası, Çanakkale içinde, Yanık Ömer, Kırmızı gülün adı var, Alişimin kaşları gara, Câna rakibi handan edersin, Mani oluyor halimi, Nihansın diden, Olmaz ilaç vd.
Pervane’yi burada birkez daha kutluyor, O’nun gelecekte Azerbaycan’ın, Türk dünyasının, hatırı sayılır, aranılır ve alkışlanan bir kalem erbabı olacağı yönündeki inancımı belirtiyor, sevgiyle ve hasretle kucaklıyorum onu…
***
Bir kitap bir dergi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kitaplar, dergiler, yayınlar. Bana gelmeye devam edenier. Bugün bir kitap, bir dergi var gündemimde. Bunlar:
.SESİNİ BANA VEREN ŞEHİR
Tamer Abuşoğlu’nun yeni şiir kitabı. Adı: Sesini Bana Veren Şehir. 44 sayfayla Zemge Yayınları arasında günyüzü görmüş. Gaziantep’ten seslenen Tamer Abusoğlu, şiirimizin önde gelen isimleri arasında yeralıyor. Şiirler, yer yer resimlerle zenginleştirilmiş.. Resimlerin imza sahibi: Mehmet Kara.
Bugüne kadar şiir ve inceleme dallarında 11 ayrı kitabı yayınlanan Tamer Abuşoğlu elimizdeki 12 nci kitabıyla da dikkat çeken şiirlerle okurlarının, sanat ve edebiyat dünyamızın karşısına çıkmış. O’nu bir kez daha kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim. 40 ncı sayfadaki şiirden:
-Yüz yıllık bir uykunun koynunda,
Bütün düşlerini bana verdi,
Bu şehir..
Yaşamış ve yaşayacak,
Bütün ruhlar ben olmuşum..
Zaman rahminde,
Büyütürken bu şehri,
Beni bir kaba doldurmuşlar,
Ben Antep doğmuşum..
Tamer Abuşoğlu, kendine özgü konu seçimi ve anlatım biçimiyle, şiirimizin önemli km, taşlarından biridir..
.HER ŞEYE KARŞIN DERGİSİ
Kitap boyutunda, edebiyat, sanat, düşün dergisi olarak iki ayda bir yayınlanıyor. Musa Kırkayak tarafından yayınlanıyor. Ankara’nın önde gelen dergileri arasında yeralıyor. Elimizde Ocak-Şubat 2008 aylarına ait 5 nci sayısı var. Dergi eki olarak “Öykü ve şiir eki” veriliyor. Ayrıca, 1 Mart 1949 tarihinde onbeşgünde bir Orhan Veli Kanık tarafından yayınlanan ve o günlerde getirdiği önemli ve anlamlı sesle zihinlerimizde yeralan “Yaprak” gazetesinin 5 nci sayısı orijinal görüntüsüyle, şekliyle veriliyor. Her Şeye Karşın’ın sayfalarında imzası görülenlerden;
-Orhan Veli Kanık, Ömer Hayyam, Hasan Hüseyin, Tarık Dursun K.Cemal Süreyya, Turgut Uyar, Necati Cumalı, Zeki Müren, Müge Senöz, Keriman Altay, Aynur Uluç, Ayşe Tural, Gizem Türkmen, Aykut İşler, Asuman Yalçıner. vd.
Rahmetli Zeki Müren’in “Kazancı Yokuşu” adlı, başlıklı şiiri “Bıldırcın Yağmurları” adlı kitabından alınmış. İki bölümü bu şiirin:
-Paris sokaklarında sabaha karşı,
Çöp tenekelerinden aşk dökülür..
-Aşıklar balık kılçıklarında ölür..
-0 yokuş, baharda da ıslaktır, güzdede..
Kayan kendi ayağın,
-Düştüğün kendi kaldırımın..
Ve “Yaprak” Gazetesinden: “Sanatkâr da, tıpkı öteki insanlar gibi, duygularını, düşüncelerini çevresinden ediniyor. Onun ayırdedici özelliği bu duyguları düşünceleri, yazması, yaymasıdır” (Melih Cevdet Andak, Yaprak Gazetesi, 01 Mart 1949, S:5 -İstanbul)
***
Azerbaycan’dan Türk Dünyası Şiir Antolojisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bulunan, Türk Dünyası Araştırmaları Uluslararası İlimler Akademisi yayınlarının 52 ncisi olarak günyüzü gören bir yayın var elimizde, gündemimizde.
Adı: Türk Dünyası Şiir Antolojisi.
Proje Genel Koordinatörü: Zakir Ferecov. Azerbaycan Abşeron Valisi.
Yayına hazırlayan: Prof. Dr.Elçin İsgenderzade. Türkiye Türkçesine aktaranlar; Prof. Dr.Elçin İsgenderzade, Fatma Akpınar, Seriye Gündoğdu, Ceyhun Uğur, Kalsın Kadirhacıyev, Figen Dilek, Oktay Hacımusalı, Ekrem Arıkoğlu.
Antolojinin ilk sayfasında, “Azerbaycan’ın umumi lideri Haydar Aliyev’in anısına” kadirbilirliği cümlesi var.
Türkiye’den, Abdullah Satoğlu’yla başlıyor Antoloji. Sonraki isimler Abdülkadir Budak, Adnan Özer şeklinde devam ediyor. Ahmet Haşim, Ahmet Muhip Dranas, Ali Akbaş, Bekir Sıtkı Erdoğan, Bülent Ecevit, Cahide Ulaş, Cahit Külebi, Cahit Sıtkı Tarancı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Gültekin Samanoğlu, İsa Kayacan, Mehmet Emin Yurdakul, Mehmet Akif Ersoy, Melahat Ecevit, Metin Turan, Nail Tan, Necip Fazıl Kısakürek, Yahya Kemal Beyatlı, Yavuz Bülent Bakiler, Hayrettin İvgin, Ziya Gökalp, şeklinde devam ediyor.
Azerbaycan, Altay, Başkurt, Batı Trakya, Bulgaristan, Çuvaş, Gagavuz, Hakas, Irak, İran, Karaçay, Karakalpak, Kazakistan, Kuzey Kıbris, Kırgızistan, Kosova, Kırımtatar, Kumuk, Nogay, Özbekistan, Romanya, Tatar şairleri var.
Genelde, şairlerin ikişer şiiri serpiştirilmiş sayfalara. Azerbaycan şairleri, Abbas Abdulla’yla başlıyor. Adil Mirseyid, Bahtiyar Vah abzade şeklinde devam ediyor.. Bahtiyar Vahabzade’nin “Annem öldü mü?” başlıklı şiirinden:
-Ne hız ellerini üzdün dünyadan,
Balanı tek koyup nereye gittin?,
Nasıl yok oluyormuş bir anda insan,?
Sanki bu dünyada hiç yok imişsin..
“Uykun şirin olsun” diyerdin bana,
“Uykun şirin olsun” deyim mi sana?,
Gerek ben basına dönüm dolanım,
Beni hayat için hep uyutanım..
Azerbaycan şairleri; Ekber Koşalı, Elçin İskenderzade, Elisemit Kür, İlham Kahraman, Memmed Araz, Oktay Hacımusalı, Resmiyye Sabir, Sabir Rüstemhanlı, Şahmar Ekberzade, Vakif Bayatlı Oder, Vakif Samedoğlu, Zelimhanb Yakub, şeklinde sıralanıyor
Bu satırların yazarı İsa Kayacan’da 151-153 ncü sayfalarda yeralmış, “Ben onlardan değilim kız- Artık, Anlayamadım, Darıldı kalbim” adlı şiirleriyle. Tatar şairlerinden Razil Veliyev’in 425 nci sayfadaki “Hayatın aslı” adlı, başlıklı şiirinden;
Ne yaz, ne güz yeryüzünde,
Tabiatın yeni mevsimi..
Unuttular kuşlar ötmeyi,
Bir şeyler bekleyen rüzgâr da kesildi..
432 sayfalık, cildli “Türk Dünyası Şiir Antolojisi” nin Türkiye Türkçesinde yayınlanşını gerçekleştirdiği için Prof.Dr.Elçin Isgenderzade ve çalışma arkadaşlarını kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Mogan Şiir Akşamları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana gelen kitap, dergi ve öteki yayınlar, genelde üç ayrı noktadan ulaşıyor.
Birincisi, şairi, yazarı tarafından postayla gönderilerek, ikincisi elden verilerek, üçüncüsü birileri aracılığıyla ulaştırılarak.
Bu genel gelişler arasında yeralan kitap, dergi gibi yayınlar için, “yazayım mı? yazmıyayım mı?” diye düşündüklerim, sonunda karar verdiklerim olur.
“Mogan Şiir Akşamları(2008)” adlı kitap-Antoloji, bu yayının hazırlayıcısı Mehmet Nuri Parmaksız tarafından bana ulaştırıldı.. Birkaç satırla, bir kaç cümleyle yazıp-yazmama konusunda tereddüt geçirdim.. Tereddüt geçirişimin nedenleri vardı?
Sonra karar verdim, sayfalarında gezip, birkaç satırla ortaya koymak istediğim tespitler şöyle:
MOGAN ŞİİR AKŞAMLARI
Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde “Mogan’dan”, “Mogan’daki güzellikler” den söz edilir, Şimdi de “Mogan Şiir Akşamları” ndan sözediliyor.
İlki 26 Ağustos 2005 tarihinde gerçekleştirilmiş,
İkincisi: 27 Mart 2006 tarihinde,
Üçüncüsü: 08 Haziran 2006 tarihinde,
Dördüncüsü: 27 Haziran 2007 tarihinde,
Beşincisi: 03 Haziran 2007 tarihinde,
Altıncısı: 03 Haziran 2008 tarihinde,
Gerçekleştirilmiş. Gerçekleştirildi diyemiyorum.. Çünkü bu programların hiçbirinin içinde yaralmam için çağrıda bulunan olmadı.. Demek ki gerek duyulmadı!..
Mogan Şiir Akşamları Şiir Dinletilerine bazen 5, bazen.13-14, bazen değişik sayılarda şair çağrılmış. Bu progmların gerçekleştirilişinde, Gölbaşı Belediye Başkanı A.Nasır Haşlak’ın payının büyük olduğu anlaşılıyor.
2005, 2006, 2007, 2008 yıllarında (bazı yıllar yıl içinde iki kez) gerçekleştirilen programlara katılan şairlerin şiirleri, biyografileri yer yer de fotoğrafları, yer alıyor, Mehmet Nuri Parmaksız tarafından hazırlanıp 172 sayfayla Gölbaşı Belediyesi Kültür Yayınları arasında günyüzü gören kitap içinde, antoloji içinde.
Bu arada, Mehmet Nuri Parmaksız imzasıyla; birkaç söz, Şiir nedir? şair kimdir?, başlıkları altında açıklamalarda bulunulmuş, ortaya konulan görüşlerle yol gösterilmeye çalışılmış.
Gölbaşı Belediye Başkanı A.Nasır Haşlak’ın arka kapakta bir fotoğrafı, “Mogan Şiir Akşamları” yla ilgili görüşleri var. Başkan Haşlak görüşlerinin bir yerinde;
-”Günümüzde ise şiir, hem konu hem de şekil itibariyle çok fazla çeşitlilik göstermektedir. Osmanlıdaki gibi din, ahlak ve hakiki aşk konularında yazan şairlerimiz olduğu gibi toplumsal olayları şiire konu eden nice şairlerimizde mevcuttur.” diyor.
Şeref Taşlıova’nın, kitabın 38 nci sayfasında yeralan “Gönder” başlıklı şiirinden:
-Hasret mektubunu yazdığın zaman,
Sitem etme selamını hoş gönder,
Yanıyor yüreğim, halim pek yaman,
İster dolu, ister isen boş gönder..
Mogan Şiir Akşamlarına katılanlara selamlıyor, bu organizasyonda emeği geçenleri kutluyorum efendim.
***
Sabahat Gümüş’ün şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Sabahat Gümüş Burdur’da yaşayan şairelerimizden biri.
Eğitim camiamızın öndegelen isim ve imzalarından, yıllarca hizmet ettiği, binlerce öğrenci yetiştirdiği
Eğitim alanımızdan, camiamızdan emekli olarak ayrılmış. Ama gözü, gönlü hep eğitimle ilgili etkinlik, faaliyet ve gelişmelerde.
Hatta yazdığı şiirlerinden, yazılarında eğitim konusu sıklıkla ve heyecanla işleniyor, Burdur’la ilgili şiirleri de çoğunlukta. Sevgiyi, toplumsal barışı da gözardı etmiyor Sabahat Gümüş.
O’nun şiirlerinde heyecan var. O’nun şiirlerinde yapıcılık, zemin yükseltilişiyle ilgili duygular var. Çevresinde olup-bitenler karşısında etkilenip kalem kağıda sarılan duygu bütünlüğü var.
Öncelikle, kendi mesleğiyle “öğretmenim” adlı şiiriyle neler söylüyor kısaca bakalım:
-Türkiye’nin her köşesinde,
Bayrağımın dalgalandığı yerde..
Görevini yapar, çalışırsın,
Benim asil öğretmenim..
Mesleklerin en yücesisin öğretmenim..
Sonra Sabahat hocanım, eğitimin bütünlüğünden, mesleklerin sahipleri olanlarında öğretmenler tarafından yetiştirildiğinden, Cumhuriyet ilkeleriyle, vatan millet sevgisini öğrencilere bildirenin de öğretmen olduğundan sözediyor uzun uzadıya.
Burdur tutkusu bir başkadır Sabahat Gümüş, hocanımın. Şiir başlıklarında bile içten gelen duyguların sıcaklığı vardır. “Burdur’um” ve “Beni sensiz bırakma Burdur’um” başlıkları altındaki mısralarıyla, Burdur bütünlüğü içinde çıkar karşımıza.
Birinci şiirden, yani” Burdur’um” dan;
-Çiçeğinin rengini gülden,
Yaprağının yeşilini bülbülden,
Gönül yarasını hüsrandan,
Adını tarihten alan,
Göller yöresi Burdur’um...
Yine Burdur için ortaya konulan duygulardan. Sayfalara aktarılan duygulardan ve “Beni sensiz bırakma Burdur’um” dan bir bölüm nakledelim efendim. Buyrun:
-Turizme açık İnsuyu Mağaranla,
Türkiye’nin en’derin, en temiz Salda’nla,
Sagalassos antik kentin güzelliklerinle,
Beni sensiz bırakma Burdur’um...
Ve arkasından bir sevda şiiriyle karşımıza çıkar Sabahat Gümüş.
Adında da vardır Sevda, sevdalanma. “Sevdamızı götürdüler” başlığı altındaki şiirinin girişinde şöyle seslenmektedir;
-Bulutlar, yas tutuyor şimdi,
Yıldızlar birer birer silinmiş. ‘
Yıldırımlar çakıyor gökyüzünde..
Tabuta yükleyip, sevdamızı götürdüler,
Sessiz-sedasız karayere gömdüler...
Vefatla, ölümle bir ayrılış var burada. Yarım kalan sevdanın anlatımı var burada.
Tebriklerimi sunuyorum Sabahat hocanım, tebriklerimi sunuyorum.