1985 Yılının Başında başlayıp,1989-1990 yıllarına kadar süren acılı günler hakkında bir zaman yolculuğuna çıkartmak isterim sizleri, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir asimilasyon, bir aşağılama kampanyası, isimleri değiştirme, işten aştan ekmekten uzaklaştırma, kültürel kimlikleri yok etme, olmadı infaz etme, işte bundan 20 yıl önce acımasızca yaşanan ve bu zamana kadarda peyderpey devam eden bir sızılı ve sancılı geçmiş 20 yıl. 2006 yılında gördüğüm bir rüyayla başladı her şey 2007 yılında Bulgaristan da buldum kendimi, gördüğüm rüyamın puslu karelerini pek hatırlayamamıştım uyandığımda, ama daha sonra o kareleri tek tek 3 yıl boyunca anımsayıp yaşadım.
İŞTE BULGARİSTAN GÜNLÜĞÜMÜN BİR KISMI:
2007 yılının başlarında Bulgaristan’a gitmeye karar verdim, içimdeki duyguları ve sesleri dinleyerek, gitmeden önce Bulgaristan hakkında hiçbir bilgiye sahip değildim, hep kulaktan dolma insanların anlattıkları bilgilerdi. Bulgaristan için gerekli vize işlemlerini ayarlayıp, Bulgaristan’ın Türk nüfusunun çokça yaşadığı Deliorman dedikleri Razgrad kasabasına yerleştim. İnsanları ve toplumu iyi tanımak istiyor iseniz, iyi bir gözlemci toplum bilimci ve iyi bir tarih araştırmacısı olmalısınız, bende bu felsefe ile hareket ettim, tam 6 ay boyunca insanları dinleyip sadece Bulgaristan uzak ve yakın tarihi hakkında, araştırmalar yapıp okumaya başladım. Ta ki 1 Ekim 2008 yılına kadar. Bilenler bilir, bilmeyenler de öğrenmiş olacak, Bulgaristan’ın Razgrad ilinin merkezinde, Largo denen bir meydan vardır. Bu meydanda bir işyeri açtım, günlük rutin işler ve kontrolleri ve personelle ilgileniyordum, bir ara gözüme, iş yerime yakın bir yerde, bir sokak kanepesine oturan ve gözlerini uzaklara dikmiş, 60-65 yaşlarında beyaz kasketli, artık yılların verdiği, yorgunluktan olacak, hafif kamburu çıkmış ve yüzü 2 gündür tıraşsız, elleri nasır tutmuş , yaşlı ama o kadar sevimli bir ihtiyar, tam bir Anadolu insanı.Yanına geldim ve mavi gözleri ve ağlamaklı bakışlarıyla bana baktı yaşlı adam.
Selam verdim selamı alır gibi, başını salladı ama bir taraftan, o mavi gözlerinden inciler gibi yaşlar süzülüyordu, ama konuşmuyor sadece hıçkırıyordu, koşarak gidip bir bardak su alıp geldim yanına, ve tekrar selam verdim, bana bakarak ,Türkçe’’ sağol’’ oğlum dedi . Neden bu şekilde ağladığını sordum kendisine bir rahatsızlığı olup olmadığını, birimi üzdü veya bir şeyemi ihtiyacı olup olmadığını sordum, çok gururlu bir şekilde yok evladım sağol dedi,’’biraz yalnız kalmak istiyorum’’dedi, bende meydan da kendisini yalnız bıraktım, gözlerini meydan da bulunan tarihi camiye (Maktül İbrahimpaşa Camii) dikmiş ağlama devam ediyordu, uzaklaşsam bile gözlerimi üzerinden geri alamıyordum, aradan 30-45 dakika geçti yaşlı adam biraz kendini toparlamış gibi gözüküyordu ve tekrar yanına gittim, elimde bir fincan çay ile selam verdim ve selamımı aldı, adını sordum Abdullah dedi, nereli olduğunu ne işle uğraştığını sordum. Abdullah amca biraz rahatlamıştı 15-20 dakika muhabbet ettik, sonra neden ağladığını sordum, ve bana söylediği gerçektende çok üzücüydü. Abdullah amca her yılın 1 Ekim günü bu meydana gelir ve camiye bakarak, ağlarmış çünkü 20 yıl önce Razgrad a Yakın bir kasabada tek oğlunu Razrad Cumhuriyet savcısı ve askerler tutuklayıp, nezarethaneye atmışlar, ve daha sonra, Abdullah amcanın 22 yaşında ki oğlunun cenazesini alması için çağırmışlar. Verdikleri raporda(otopsi Raporunda) kendisini bilinmeyen bir nedenden dolayı gözlem altında iken ası suretiyle intihar ettiğiymiş. Ölen oğlunun arkasından ağlayan yaşlı gözlü bir baba yüreği. Abdullah amcaya neden askerlerin oğlunu tutukladıklarını sorduğumda, oğlum Dinine Milletine çok bağlıydı 1985-1989 arası burada bizlere çok zulüm yaptılar ve oğlum ve arkadaşları da bu zulümlere karşı direndiler, ondan tutukladılar götürdüler dedi. Ve her yıl 1 Ekimde Razgrad ın largo meydanında ki tarihi caminin karşısında oturup, oğlunu düşünüp ağlarmış ve oğlunu kendinden alanları, Ecdad-ı Fatihan dan kalma camiyi, yaşananlara tanık göstererek Allaha havale edermiş.
Abdullah amcanın Şehit verdiği oğluna Allahtan rahmet dilerim, Kabri Cennet olsun.
1989 YILINDA YAŞANANLAR İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARIM:
Abdullah amcayla tanışmam bir tesadüf olmazdı, çünkü Kader denen bir şey vardı, 1989 ve öncesiyle ilgili olarak gerek Türkiye de gerekse Bulgaristan da yazılı olarak çok az resmi belge vardı arşivlerde. Ama olayları çok yakından yaşamış bilen ve gören şahitler vardı, ve karar verdim arı yuvasına çomak sokmaya, siz deyin üzüm yediğiniz bağda bağcıyla kavga etmek, ben diyeyim laz inadı. Artık zamanımın büyük bir kısmını,1989 yılı ve öncesini araştırmaya koyulmaya başladım (Tabiiki Bu arada, arılar harekete geçtiler (MVR (Polis)vs, de beni araştırıyordu, Sadece tahminim),6 ayda birçok arkadaş edindim, bunlardan çoğu Bulgar olan arkadaşlarımdı, ama sağlam insanlardı, hatta içlerinde 1989 da polis olan bile vardı daha sonra emekli olmuştu,1989 göç olayı ile ilgili olarak sorulara başladığımda, arkadaşlarımın, birden çevremden silindiğini gördüm, sadece birkaç arkadaşım kalmıştı, hayretimi içime atmıştım kimseye söyleyemedim.
Araştırmalarıma ne olursa olsun devam edecektim ve ettim, ama yayımlama fırsatı bulamadım, 1989 yılıyla ilgili olarak birçok Bulgaristan da siyasi belediye başkanı, dernek, vakıf, sivil toplum örgütünün kapısını çaldım, resim, fotoğraf veya film ne varsa, yardım etmelerini istedim,tüm kapılar yüzüme teker teker kapandı.
İnanın hiçbir anlam veremiyordum bu duruma, aynı dili konuşuyorsunuz aynı dini paylaşıyorsunuz, babalarının ve kendilerinin yaşadıkları zulmü anlatan bir konu hakkında araştırma yapıp uluslar arası platformlarda gündeme getirmekti gayem, ama yardım etmek istemiyorlardı, bir elin parmağı kadar kişi kaldı çevremde, 5 kişi 3 bulgar 2 Türk arkadaşım yardım edeceklerini söylediler ve ettiler beni 1980 yılında Bulgaristan ın Belene kampında hapse mahkûm edilmiş Bir yaşlı Bulgar amcayla tanıştır dılar.
1968 de Sofya üniversitesi Felsefe bölümünü bitirtmiş,1980-1987 de Bulgaristan Belene Kampında 7 yıl mahkum olmuş biri. Kendisiyle Varna da görüştüm hatta röportaj bile yaptık ve birçok anısını paylaştı.
Sizlerle bunların hepsini değil de, sade bir kaçını paylaşacağım, inanınki anlatılanlardan Oscar lık bir film bile çekilir, ve çok acı günlermiş.
Anlattıklarını dinlerken kendim yaşıyor gibi hissettim. 1980-1989 yaşanan bu olayların bir kısmını canlı tanığın ağzından aynen sizlerle paylaşıyorum.
TANIK (R.DİMİTROV)1980 – 1987………….. BELENE MAHKUMU:
Ben 1968 yılında Bulgaristan Sofya üniversitesi Felsefe bölümü mezunuyum, bizler felsefeci olarak biraz mevcut düzen ve devlet yönetiminde ki, haksızlıklara dayanamıyorduk yapılan bir haksızlık ve yanlışlık var ise, kendi grubumuz vardı, bu gruptaki arkadaşlarımın çoğu aydın kişilerdi, ve kurye aracılığı ile yazdığımız yazıları bazı zamanlar rüşvet vererek, bazı zamanlar risk alarak Bulgaristan dışında kominist rejimi sevmeyen, demoktat ülkeler deki gazetelere ve dergilere gönderiyorduk, yazılarımızı kod ismiyle yazıyorduk, her şey normaldi. ...
(1985-1986 yılları arası Bulgaristan da Asimlasyon Sonucu Hayatını İşkencede Kaybedenlerin İsim listelerini gösterir orijinal belge 1.)
Ta ki,1980 yılının başında yurt dışına devamlı giriş çıkış yapan, bir generalin oğlu olan, kurye olarak yardım eden arkadaşımızın, sınırda yakalanması ve üzerinde yazılarımızın çıkmasına kadar. Arkadaşımız, babası tarafından sorgulanıp, ben ve 7 arkadaşımızı deşifre edildik, hepimizi bir sabah operasyonu ile toparlayıp ilk önce sorgudan geçirip, komünist parti mahkemesinde yargılanıp, daha sonra Bulgaristan’ın Belene Kasabasındaki,etrafı sularla çevrili cezaevine attılar. Hepimizi ayrı hücrelere dağıttılar.
ilk zamanlarda inanın delirecektim, çok kötüydüm ama daha sonra çevreme baktığımda hep benimle aynı düşüncede olan düşünce suçlularının mahkum olarak ağırlıkta olduğunu gördüm bizim hücremiz 6 kişilik 3 ranza vardı Türk yoktu, o zamanlar annem yaşıyordu ve ziyaretime gelirdi.
Beni görmeye geldiği bir ara kendisinden, defter ve kağıt getirmesini istedim, annem buna izin vermezler dedi ,kitaba bile zor izin veriyorlar dedi.
Bende anneme, sayfa sayısı çok olan bir kitabı sayfalarını yırtmadan 1 gün boyunca suda tutmasını ve daha sonra özenle kurutup getirmesini istedim. Amacım deftere izin vermiyorlardı ama sayfaların da, yazıları azda olsa silinmiş bir kitabı defter olarak kullana bilirdim, annem çok şaşırmıştı isteğime ve çok güldü bana.
Bir sonraki görüş günüydü yıl 1980 Nisan ayı yazılarının çoğu okunmayan silinmiş bir kitabı annem getirdi. Artık bir defterim vardı,işin ilginç tarafı,annemin getirdiği bu kitap bir İncildi, daha sonra Belene de muhafız bölüğünde bulunan adını hiç unutmam Bahri denilen Türk kökenli bir asker vardı, kendisinden kalem istedim neden diye bana hiç sormadı, bana ve iki kalemi çok gizli olarak yemekhanede verdi.
1985-1986 yılları arası Bulgaristan da Asimlasyon Sonucu Hayatını İşkencede Kaybedenlerin İsim listelerini gösterir orijinal belge 2.)
Artık bir günlük tutabilecektim ve 1980 yılından 1987 yılına kadar kimlerin belene ye geldiğini her şeyi ile not tuttum, Türklere yapılan kötülükleri halen kınıyorum, bir insanlık suçudur bu yaşananlar.
Ben yaşananların son 2 yılında 1987 den sonra tahliye olunca gördüm. 1980-1987 yılı arası Belene de kaldığım yıllarda 1985 den 1987 yılına kadar çoğunluk Türkler geliyordu mahkum olarak.
Yapılan muamele çok kötüydü inanın, bir örnek vereyim ölen bir Türk vardı, cenazesini Belene adasında bulunan domuz çiftliğinde domuzlara verdiklerini bilirim , gözlerimizle gördük,ibret olsun diye izletirlerdi bize Kampta asilik yapmayalım diye.
(1985-1986 yılları arası Bulgaristan da Asimlasyon Sonucu Hayatını İşkencede Kaybedenlerin İsim listelerini gösterir orijinal belge 3.)
Yani kısacası insanlık dışıydı yaşananlar buna inanın. 1989 yılıydı, Razgrad Nazım Hikmet Devlet ve Drama Tiyatrosun da çalışan ve dünyaca ünlü koreogaf (A.B) olan bayan arkadaşımı, bir gün ziyaret ettim, kahve içiyorduk, tiyatro 2 katlı bir tiyatrodur, biz ikinci katta idik, ve dışarıdan sesler geliyor ve insanlar bir sağa bir sola koşuşturuyordu, polis(MVR) ve askerler, tiyatroyu abluka altına almışlardı, tiyatroda çalışan tüm personeli dışarıya çıkardılar.
Daha sonra tiyatroda bulunan oyunlarda kullanılan Türk kıyafetleri ve tüm materyallerin hepsini Tiyatronun bahçesinde üst üste yığıp ateşe verip, yaktılar.
Bulgar olan bayan arkadaşım göz yaşlarını tutamadı ve hıçkırarak ağladı, bu nasıl bir düşmanlıktı anlayamıyorum halen inanın.
2008 yılında kendisiyle görüşme yaptığım, Bulgar beyefendi, olanların bir kısmını böyle anlatmıştı, size şu anda sunduğum orijinal belgelerin bulunduğu yasaklı kitabı da, Belene de ölenlere, işkencelere uğramış Hem Türk hem Bulgar insanların adına yayımlamam şartıyla hediye etti.
(1985-1989 ARASI Bulgaristan da Öldürülenlerin Otopsi Raporları, Hepsi Türk ve Bilinmeyen nedenden dolayı, Ölü halde bulunmuş orijinal belge 4.)
1989 yılında, ve daha önceleri yaşanmış olan,olaylar çerçevesinde kimi insanlar atalarından miras kalan, toprakları uğruna, Atalarının kullandıkları dilleri kullanmak adına, düğünlerinde gelinlere kına yakılıp, küçük çocukların sünnet edilmeleri ve Ezan-ı Mukaddessin Sesinin kesilmemesi uğruna hayatlarını feda ettiler, aziz ruhları nur olsun.
Ama bilinmeyen ve gündemde tutulmayan bir gerçek daha var.
1989 yılıyla ilgili olarak belki sizlerin çoğu ilk defa okuyacak bu konuyu. Bu konuyu bilenler, bilmeyenlere Şehitlerin hürmetine anlatmayı artık vazife bilsinler.
1985-1989 yılları arası, Bulgaristan da isim değiştirme konusunda, bir gurup Türk 150-200 kişiye yakın kişi, toplu halde zamanın hükümetine dilekçe yazıp isimlerinin Bulgarca olmalarını istemişlerdir, bu konu pek bilinmemekle birlikte, o listede isimleri olan kişilere istedikleri her şey tüm menfaatler sağlanmıştır, o liste daha sonra Diğer ülkelere fax ve teleks çekilmiş, yayın organlarına verilmiştir.
1989 yılına kadar Yapılan İşkenceler ve ölümler, Bulgar devleti tarafından bakın biz işkence yapmıyoruz isimleri değiştirmiyoruz, işte belgesi insanlar gönüllü isimlerini değiştiriyor, denilip haklı çıkılmaya çalışılmıştır.
Bulgaristan devleti, kısmen de başarılı olmuştur. Dikkatinizi çekmek açısından bu listede olan birinin adını, sizlere sunuyorum. Zaten bu şahısta attığı imzaya yok diyemez, derse ayıp olur zaten.
2009 yılında ki genel seçimlerde, Türkler, Türkiye gitsin burası Bulgarların, Yeni doğan Türk ailelerinin Çocuklarının adı Bulgarca olacak, Türkiye de ki seçmen artık oyunu Bulgaristan da kullanacak, diyen Aşırı Bulgar ırkçısı (GERP PARTİSİ) Bulgaristan Parlamentosu Millet Vekili Seçilen, ve şuan ki Bulgaristan Kültür Bakanı olan Vejdi Raşidov dur.
İŞTE O UTANÇ BELGESİNİN ORJİNALİ VE TÜRKÇESİ:
Очерк за ислямизираните българи и националновъзродителния процес
Христо Христов (ред.), Георги Янков (съст.)
Приложение № 1 ДЕКЛАРАЦИЯ
на група интелектуалци и общественици от средата на българите, възстановили българските си имена Вече цял век продължава възродителният процес сред потомците на онези българи, които по време на петвековното османско робство бяха подложени на насилствена ислямизация и народностна асимилация. Поради своя обективен и закономерен характер този процес набираше сили, пробиваше си постепенно път, за да се разгърне и осъществи докрай в годините на народната власт. В съвременното българско общество настъпиха дълбоки икономически, социални, политически и културни преобразования. Утвърди се истинско равноправие на неговите граждани във всички области на живота. На тази основа се извисява историческото мислене, което води до осъзнаване на истината за развитието ни като народ и нация. Възродителният процес в нашата история е ярък пример, който показва как българинът въпреки превратностите на своята историческа съдба остава верен на логиката на 13-вековното си битие. Това е по същество революционен акт, с който се заличава един от най-тежките белези на османското робство. Многобройни и безспорни са доказателствата, които потвърждават българската ни принадлежност. Ние самите установихме истината въз основа на неопровержими факти от материалната и духовната ни култура, от душевността и традиционния ни бит, обичаи, обреди и нрави, живи в паметта на нашите майки и бащи, с дълбока следа в нашия начин на живот. При това и много световноизвестни автори, в това число и от Турция, са доказали, че османските завоеватели са провеждали системна и последователна асимилаторска политика спрямо поробените народи. В границите на нашата страна няма нито педя чужда земя, нито чуждо население. Дълбоко вкоренени в българската земя, честните и неуморни труженици — помохамеданчените и подложените на народностна асимилация през робството българи, остават органично свързани с историческата съдба на своя народ. Реакционните среди в Турция обаче не се съобразяват с този обективен факт. Средствата за масова информация, заинтересовани политически среди в южната ни съседка разпространяват лъжи и клевети за някакво насилствено „побългаряване на турци” в България. Новата антибългарска пропагандна кампания е изградена изцяло върху безпрецедентни измислици за хиляди убити и ранени, за изнасилени жени и девойки, за съборени джамии и пр. Те правят непрестанни опити да натрапят абсурдната си теза, че Турция е символ на исляма, че и в България всичко ислямско е турско и всички мюсюлмани са турци. Вярно е, че в България има хора, които изповядват ислямската, както и източноправославната, католическата и други религии. У нас религиозните чувства и права на гражданите са под закрилата на закона. Но това не дава основание на никого да предявява етнически претенции към вярващите. Турските националисти подлагат на гонения повече от 12 милиона кюрди и другите етнически общности от нетурски произход, които населяват своя земя, включена в границите на Турция. Според Конституцията на Република Турция всеки поданик на страната е турчин независимо от народностната и религиозната му принадлежност. Дори споменаването за наличие на национални малцинства в Турция се преследва от законите. Никакъв друг език освен турския не може да се преподава като майчин език в учебните и просветните заведения. Издигайки високо глас в защита на истината и отхвърляйки гневно невероятните лъжи и клевети,
ЗАЯВЯВАМЕ:
Ние, всички българи, независимо от вярата, която са изповядвали и изповядват нашите деди и баби, бащи и майки, имаме една и съща национална съдба, един и същ национален характер, една и съща душевност, едни и същи цели и стремежи. Ние сме чеда на българската нация, ние сме господари на тази земя, тук за нас е раят, друг рай за нас няма и не може да има! Да, ние сме българи, отказали се доброволно, убедено и напълно съзнателно от имена, чужди на българския ни народностен корен. За нас българското име е залог за историческа приемственост и гаранция за несъкрушима духовна опора на устрема ни напред. Ние се гордеем с нашите български имена и ще ги носим достойно, като служим вярно и всеотдайно на своята социалистическа родина.
Смятаме за грубо и недопустимо посегателство върху нашето национално достойнство и човешки права всеки опит за изопачаване същността на този напълно естествен исторически процес, израз на възродения ни български национален дух.Решително се противопоставяме срещу опитите на турските реакционни среди да спекулират с т. нар. изселнически въпрос. Те трябва да разберат истината, че нито е логично, нито е допустимо българи, направили категорично своя исторически избор в полза на род и родина, да се изселват в чужда за тях страна. Това няма да стане! Изборът е направен, той е окончателен и безвъзвратен! Ние желаем мир, сътрудничество и добросъседски отношения е Република Турция. Вярваме, че и честните турски интелектуалци, и трезвомислещите общественици се стремят към същото. И в името на това призоваваме да се сложи край на враждебната антибългарска пропагандна кампания, водена от турските националисти и активно подпомагана от техните покровители. Молим Българската телеграфна агенция да направи достояние на българската и световната общественост тази наша декларация.
КАМЕН КАЛИНОВ, член на ЦК на БКП, народен представител, главен редактор на в. „Нова светлина”, заслужил деятел на културата, кандидат на историческите науки
НАДЯ АСПАРУХОВА, кандидат-член на ЦК на БКП, член на Държавния съвет на НРБ, секретар на ОК на БКП — Кърджали
ОРЛИН ЗАГОРОВ, заместник-председател на Съвета по развитие на духовните ценности на обществото при Държавния съвет на НРБ, член на Комитета за култура, д-р на философските науки
АСЕН СЕВАРСКИ, член на Съюза на българските писатели, поет, заместник главен редактор на сп. „Нов живот”, заслужил деятел на културата
АЛЕКСАНДЪР КОЛЕВ, кандидат-член на ЦК на БКП, общественик, кандидат на философските науки
ВЕЖДЮ РАДИШЕВ, член на Съюза на българските художници, носител на национални и международни награди, преподавател в Художествената академия.
Vejdi Raşidov Şu anki Bulgaristan Kültür Bakanı(Türk)
ЕВГЕНИ МУТАФОВ, замест-ник-председател на Националния аграрно-промишлен съюз
АЛЕКСАНДЪР АЛЕКСАНДРОВ, кандидат-член на ЦК на БКП, секретар на ОК на БКП — Разград, заслужил деятел на културата, кандидат на философските науки
БЛАГА TATAРОВА, кандидат-член на ЦК на БКП, член на Комитета на Движението на българските жени, кандидат на историческите науки, активен борец против фашизма и капитализма
ХРИСТО МАРИНОВ, народен представител, секретар на Националния съвет на Отечествения фронт
ЮРИЙ ДАНАИЛОВ, народен представител, герой на социалистическия труд — гр. Лозница, Разградски окръг
ИЛКО ТАТАРЛИЕВ, старши научен сътрудник в Института по балканистика „Л. Живкова”, доктор на филологическите науки
АЛЕКСЕЙ РАФАИЛОВ, народен представител, заместник-председател на комисия в Народното събрание, активен борец против фашизма и капитализма
СВЕТЛАНА ДИЛОВА, кандидат-член на ЦК на БКП, член на Бюрото на ОС на Движението на българските жени, общественик — Шумен
ЮЛИЯ ПИРИНСКА, председател на Окръжния съвет на Българските професионални съюзи — Разград
АЛЕКСЕЙ БРЕЗИН, член на Съюза на българските писатели, поет
РАДУЛ ЧАВДАРОВ, секретар на ЦК на ДКМС
БОРА БОЗОВА, старши научен сътрудник е Института по балканистика, член на Бюрото на Комитета на Движението на българските жени, кандидат на философските науки
ИВАЙЛО ДЖАМБАЗОВ, заместник главен редактор в агенция „София-прес”, журналист, кандидат на философските науки
ИЛКО ЯЛЪМОВ, старши научен сътрудник към БАН, кандидат на философските науки
МАКСИМ БЛАГОЕВ, старши научен сътрудник към БАН, кандидат на философските науки
АЛЕКСЕЙ ДЮЛЕВСКИ, журналист в Българското радио
СЛАВ АСПАРУХОВ, лекар е Окръжна болница — Кърджали, кандидат на медицинските науки
ВИКТОР ОРЛИНОВ, журналист в Българската телевизия
МИХАИЛ ЯНЧЕВ, член на Съюза на преводачите в България, журналист, преподавател в СУ „Кл. Охридски”
АНДРЕЙ АНДРЕЕВ, журналист, завеждащ отдел във в, „Нова светлина”, кандидат на историческите науки
РУСЛАН ЕМИЛОВ, журналист, заместник-председател на Окръжния съвет за култура — Кърджали
ЯСЕН УСТРЕНСКИ, член на Съюза на българските писатели, директор на пионерския дом в град Джебел, Кърджалийски окръг
ФИЛИП ХОРОЗОВ, член на Съюза на българските писатели, поет, журналист във в. ,Нов живот” — Кърджали
АСЕН ТЕКЕЛИЕВ, заместник главен редактор в Българското радио
РАДИ СЕМОВ, секретар на Окръжния комитет на БКП — Кърджали, кандидат на философските науки
Д-р ЕМИЛ ХРИСТОВ, главен лекар на районна болница — Дулово
МАРИН КОЛАРОВ, член на Бюрото на ОК на БКП, първи секретар на Общинския комитет на БКП — с. Обител, Търговищки окръг
БИНА ГЕОРГИЕВА, народен представител, секретар на ОК на ДКМС — Шумен.
ЮЛИАНА ХРИСТОВА, народен представител, общественичка — Толбухин
БОЙЧО ЩИРЯНОВ, секретар на Общинския съвет на Българските професионални съюзи — Нови пазар, Шуменски окръг
АЛДЕМИР СИДЕРОВ, доцент в СУ „Кл. Охридски”, доктор на историческите науки
ЮРИ ЧАВДАРОВ, режисьор на Драматичния театър в Разград, член на Националния съвет на Отечествения фронт
Отечествен фронт”, № 12187, 26.VII.1985 г.,
„Нова светлина”, № 89, 27.VII.1985 г.,
вестниците „Добруджанска трибуна”, „Дунавска правда”, „Ново Лудогорие”, „Шуменска заря”, „Хасковска трибуна”, „Сливенско дело”, „Силистренска трибуна” и др. от 27.VII.1985 г.
YUKARIDA YAZILI BULUNAN BEYANNEMENİN TÜRKÇE METNİDİR
Artık bir asırdır, beş yüz yıl Osmanlı esaretinde kalıp zorla İslam dinini kabul etmeye zorlanan ve etnik asimilasyona uğrayan Bulgarlar arasındaki yeniden doğuş süreci sürmektedir.
Objektif ve muayyen tabiatından kaynaklanan bu süreç kuvvet toplayıp, kendine yol açarak, halk idaresi yıllarında sonuna kadar açılmış ve kendini gerçekleştirmiştir. Çağdaş Bulgar toplumunda çok derin ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel değişimler yaşanmıştır. Vatandaşlar aralarında, hayatın tüm alanlarında, gerçek bir eşitlik oluşmuştur.Bu temelden gelip yükselen tarihi düşünce ile, halk ve ulus olarak gelişmemizde gerçeklerin idrak edilmesine gidilmektedir.
Tarihimizdeki yeniden doğuş süreci, tarihi süreçlerin karmaşık seyrine rağmen, Bulgar halkının 13 yüzyıllık var oluşu mantığına ne kadar sadık kaldığını göstermektedir. Bu esaslı devrim hareketi ile Osmanlı esaretinin en ağır izlerinden biri silinmektedir.
Sayısız ve hiç şüphesiz olan deliller Bulgar olduğumuzu göstermektedir .Biz bunu, yaşam biçimimizdeki en derin izlerden, anne ve babalarımızın belleklerinin derininde korunmuş görenek, merasim ve adetlerden, manevi ve geleneksel yaşayışımızdan, kendimiz tespit etmişizdir.
Bununla beraber, Türkiye’den de dahil, birçok dünya bilim adamı, Osmanlı istilacılarının esaret altındaki halklara karşı sistematik ve tutarlı bir asimilasyon politikası yürüttüklerini kanıtlamışlardır.
Ülkemizin sınırları içinde ne bir karış yabancı toprak, ne de yabancı ahali vardır.
Kökenleri Bulgar toprağında bulunan, namuslu ve usanmaz emekçilerimiz, esaret yıllarında İslamlaştırılmış ve etnik asimilasyona uğramış Bulgarlar, kendi halklarının tarihi kaderi ile organik olarak bağlı kalmışlardır.
Türkiye’nin irticai çevreleri bu objektif gerçeği anlamamaktadır. Güney komşumuzdaki medya, menfaatleri olan siyasal çevreler, Bulgaristan’da “zorla Bulgarlaştırılan Türkler” gibi yalan ve iftiralar yaymaktadır. Yeni Bulgar karşıtı propagandası emsali olmayan binlerce ölü ve yaralı, tecavüz edilmiş kız ve kadın, yıkılmış camiler yalanlarına dayanmaktadır. Bunlar, Türkiye’nin İslam’ın sembolü olduğunu, Bulgaristan’da İslam’a ait her şeyin Türklere ait olduğunu, tüm Müslümanların Türk olduğunu söylemektedirler.
Bulgaristan’da İslam dinine, Ortodoks, Katolik ve diğer dinlere inanan insanların var olduğu bir gerçektir..Bizde vatandaşların dini duyguları ve hakları yasa ile korunmuştur.Ancak kimse kimseye, bu inananlara etnik taleplerde bulunmaya hak vermemiştir.
Türk milliyetçileri, Türkiye sınırlarına katılmış kendi topraklarında bulunan 12 milyon kürdü ve diğer Türk olmayan etnik topluluklarını baskı altında tutmaktadırlar. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre, etnik ve dini özelliklerine bakmaksızın, ülkenin vatandaşı olan herkes Türk’tür. Hatta milli azınlıkların var olmasından bahsedilmesi Türkiye yasalarınca cezalandırılır.Okullar ve eğitim kurumlarında ,Türkçe dili dışında, başka bir dil ana dili olarak öğretilemez.
….Gerçeği savunmak için sesimizi yükselterek , yalanları ve iftiraları hiddetle reddederek aşağıda yazılanları
BEYAN etmekteyiz:
Evet,Biz Bulgar kökenlerimize tamamen yabancı olan isimlerden, gönüllü, buna inanarak ve tamamen şuurlu olarak vazgeçen Bulgar’ız.
Bizler için Bulgar adı , varlığımızın devamının teminatı ve istikbale yürüyüşümüzde manevi garantidir.
Bulgar isimlerimizle gurur duyarak, biz sosyalist Anavatanımıza sadıkça ve candan hizmet vererek, bu isimlerimizi layık surette taşıyacağız.
Bulgar milli ruhunun yeniden doğuşu ifadesi olan bu doğal sürecin çarpıtılması, bizim Milli onurumuz ve İnsan haklarımıza kabaca ve kabul edilemeyen bir müdahaledir.
Türk irticai çevrelerinin “ göç sorunu” spekülasyonlarına kesinlikle karşıyız. Soy ve Vatan lehine kesin Tarihi seçimlerini yapmış Bulgarlar için, yabancı bir ülkeye göç etmeleri mantık dışıdır, bu anlaşılmalıdır. Bu olmayacaktır!
Seçim yapılmıştır, o kesindir ve geri dönüş yoktur!
Biz, Türkiye Cumhuriyeti ile barış, işbirliği ve iyi komşuluk ilişkileri istemekteyiz. Dürüst Türk aydınları, gerçekçi düşünen toplumcuların da aynısını istediklerine inanıyoruz. Ve bunun adına, Türk milliyetçileri ve onlara aktif yardım edenler tarafınca Bulgarlığa karşı düşmanca yürütülen kampanyaya son verilmesine Çağırıyoruz. Bulgar Telgraf Ajansına, işbu Beyannamemizi Bulgar ve Dünya kamu oyununa duyurmasını rica ediyoruz.
1.KAMEN KALİNOV-
-BKP(Bulgar Komünist Partisi) MK (Merkez Komitesi) Üyesi, millet vekili,”Nova Svetlina” gazetesinin Baş redaktörü,Emektar Kültür Faaliyetçisi,Tarih Bilimleri Adayı
2.NADYA ASPARUHOVA-
BKP MK Üye adayı,Bulgaristan Cumhuriyeti Devlet Konseyi üyesi,BKP Kırcali Sancak Komitesi sekreteri
3.ORLİN ZAGOROV-
-Bulgaristan Cumhuriyeti Devlet Konseyi yanındaki Toplumun Manevi Değerlerini Geliştirme Konsayi Başkan yardımcısı,Kültür Müsteşarlığı üyesi,Felsefe Bilimleri Doktoru
4.ASEN SEVARSKİ-
-Bulgaristan Yazarlar Birliği üyesi,”Nov Jivot” dergisi Baş redaktör yardımcısı,Kültür Emektar Faaliyetçisi
5.ALEKSANDIR KOLEV-
- BKP MK Üye adayı,toplumcu,Felsefe bilimleri adayı
6.VEJDÜ RAŞİDOV-
Bulgaristan Ressamlar Birliği üyesi,milli ve uluslar arası ödüller hamili,Resim Akademisinde öğretim görevlisi
7.EVGENİ MUTAFOV-
-Milli Tarım-Sanayi Birliğinin Başkan Yardımcısı
8.ALEKSANDIR ALEKSANDROV-
- BKP MK Üye adayı,Razgrad BKP Sancak Komitesi sekreteri,Emektar Kültür Faaliyetçisi,Felsefe Bilimler Adayı
9.BLAGA TATAROVA-
-BKP MK Üye adayı,Bulgaristan Kadınlar Harekatı Komitesi üyesi,Tarih Bilimleri Adayı,Faşizme ve Kapitalizme Karşı Aktif Savaşçı
10.HRİSTO MARİNOV-
-millet vekili,Vatan Cephesi Milli Konseyi sekreteri.
11.YURİY DANAİLOV-
-millet vekili,Sosyalist Emeği Kahramanı-Razgrat sancağı,Loznitsa şehri
12.İLKO TATARLİEV-
- “l.Jivkova” Balkan Araştırmaları Enstitünde Kıdemli Bilim İşçisi,Filoloji Bilimleri Doktoru
13.ALEKSANDIR RAFAİLOV-
-millet vekili,Narodno Sıbranie(meclis) Komisyon Başkan yardımcısı, Faşizme ve Kapitalizme Karşı Aktif Savaşçı
14.SVETLANA DİLOVA-
-BKP MK Üye adayı, Bulgaristan Kadınlar Harekatı Komitesi -Şumen Sancak Konseyi
Bürosu üyesi,toplumcu
15.YULİYA PİRİNSKA-
-Bulgaristan Sendikalar Birliği Razgrat Sancak Konseyi Başkanı
16.ALEKSEY BREZİN-
-Bulgaristan Yazarlatr Birliği üyesi,şair
17.RADUL ÇAVDAROV-
-DKMS(Dimitrofçu Komünist Gençlik Biliği) MK sekreteri
18.BORA BOZOVA---
Balkan Araştırmaları Enstitüsünde Kıdemli Bilim İşçisi, Bulgaristan Kadınlar Harekatı Konseyi Büro üyesi,Felsefe Bilimler Adayı
19.İVAYLO CAMBAZOV-
-“Sofya Pres” ajansı Baş redaktör yardımcısı,gazeteci, Felsefe Bilimler Adayı
20.İLKO YALIMOV--
BAN(Bulgar Bilimler Akademisi) Kıdemli Bilim İşçisi,Felsefe Bilimler Adayı
21.MAKSİM BLAGOEV-
- BAN( Bulgar Bilimler Akademisi) Kıdemli Bilim İşçisi,Felsefe Bilimler Adayı
22.ALEKSEY DÜLEVSKİ-
-Bulgar Radyosu-gazeteci
23.SLAV ASPARUHOV-
-Kırcali Sancak Hastanesinde hekim,Tıp Bilimleri Adayı
24.VİKTOR ORLİNMOV-
Bulgar Televizyonu-,gazeteci
25.MİHAİL YANÇEV-
-Bulgar Çevirmenler Birliği üyesi,Sofya “Kliment Ohridski” Üniversitesinde öğretim üyesi,gazeteci
26.ANDREY ANDREEV-
-gazeteci,“Nova Svetlina “ gazetesi Şube şefi,Tarih Bilimler Adayı
27.RUSLAN EMİLOV-
-gazeteci,Kırcali Sancağı Kültür Konseyi Başkan yardımcısı
28.YASEN USTRENSKİ-
Bulgaristan Yazarlar Birliği üyesi,Kırcali Sancağı,Cebel Piyonerler Evi Müdürü
29.FİLİP HOROZOV-
-Bulgaristan Yazarlar Birliği üyesi,şair,Kırcali ”Nov Jivot” gazetesinde gazeteci
30.ASEN TEKELİEV-
-Bulgaristan radyosu Baş redaktör yardımcısı
31.RADİ SEMOV-
-Kırcali BKP Sancak Komitesi sekreteri,Felsefe Bilimler Adayı
32.D-r EMİL HRİSTOV
-Dulovo Bölge Hastanesi Baş Tabibi
33.MARİN KOLAROV-
-BKP Sancak Komitesi Büro üyesi,Tırgovişte Sancağı Obitel köyü BKP Belediye Komitesi birinci sekreteri
34.BİNA GEORGİEVA-
-millet vekili,Şumen DKMS Sancak Komitesi sekreteri
35.YULİANA HRİSTOVA-
-millet vekili,toplumcu- Tolbuhin
(Yukarıda ki Utanç listesinde,Bulgarca isimleri bulunanların 1989 dan önce isimleri Türkçey di,ve hepsi Türktür.)
|
Artık gerisini siz düşünün. Kısada olsa belgelerle ve araştırmalarımı sizlere sunmak bir devirde zaman yolculuğuna çıkarmak istedim.
Bir Türk genci Olarak Balkanlarda,1980-1989 yıllarında Milleti, Dini, Dili, Namusu, uğruna şehit düşenlere Allahtan rahmet diler, Aydınlık balkanlarda yetişen Alperenlere geçmişi, iyi bilmelerini dostlarını ve düşmanlarını iyi tanımalarını nasihat ederim.