Bulgarlar, "Ogur" adı verilen, çeşitli Türkboylarından meydana gelen bir boylar birliğidir. Bu boylar içerisinde, Onogur, Oturgur,Saragur ve Kutrigurlar başta gelmektedir. Önceleri Asya Hun İmparatorluğu'nun batısındaoturmakta iken, Hun İmparatorluğu'nun parçalanmasından sonra, II. Yüzyılın sonundaKafkasya'ya geldiler. Burada iki yüzyıl kadar kaldıktan sonra, Karadeniz'in kuzeyinde BüyükBulgar Hanlığı'nı tesis ettiler. Fakat Hazar Devleti'nin baskısına dayanamayarak,Tuna havzasına yerleştiler. 681 yılında Tuna Bulgar Devleti'ni kurdular ve yüksek birkültüre sahip olduklarından, buradaki halklara üstünlük sağladılar. Yalnız çevredekiSlav milletleri değil, Bizans'ı bile etkilediler.
Fakat kendileri Türk boylarından meydanageldikleri halde geniş bir Slav-Ortodoks kitleye egemen olmuşlardı. Sayılarının azlığı,zamanla onların bu geniş Slav-Ortodoks kültüründen etkilenmelerine sebep oldu. 864 yılındaHristiyanlığın Ortodoks mezhebini kabul ettiler. Slavca resmi dil oldu. Türkçe ünvanlaratıldı. Bu sırada Sırplar ile sıkı bir mücadeleye girişildi. X. Yüzyılda devletzayıfladı ve 1018'de Bizans'ın egemenliği altına girdi. Böylece, Birince Bulgar Çarlığıortadan kalktı. Bu tarihten sonra, Karadeniz'in kuzeyinden gelen Kuman, Kıpçak ve Peçenekler,Bulgaristan'ın nüfus yapısına katkıda bulundular. 1185 yılında Bizans'ınetkisinden kurtulup, Misya'da İkinci Bulgar Çarlığı'nı kurdular. İkinci Bulgar Çarlığı,200 yıl kadar bağımsız olarak yaşadı. Fakat sonra, daha büyük ve kalıcı bir gücünetkisi ile karşı karşıya kaldı. Bu güç, Osmanlı Devleti idi.
XIV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rumeli'ye geçmeye başlayan Osmanlılar, Çimpikalesinin alınması ile başlayan fetihlerine, Gelibolu ile devam ettiler. Daha sonra, İstanbul,Vize ve Edirne yönünde üç koldan ilerleyerek, yeni topraklar elde ettiler. Bu ilerleyişidesteklemek için Anadolu'dan savaşçı oymaklar getirildi ve uçlar gittikçe, gerideyeni yerleşim alanları kuruldu. Daha önce ıssız ve güvensiz olan kırsal bölgeler,sosyal ve ekonomik bir canlılık içerisine girdi.
Özellikle vakıf sisteminedayanan dini ve ticari kurumlar, hem yeni yerleşim birimlerinin kurulmasında, hem de varolanların gelişmesinde, önemli bir rol oynadı. Edirne, Filibe, Serez, Üsküp, Sofya,Silistre, Tırhala, Yenişehir ve Manastır, bu türlü yerleşim merkezlerinin başındagelir. Osmanlı Devleti, küçük devletler ve derebeylerin elinde parçalanmış bulunanBalkan topraklarını, kendi idaresinde ve güçlü bir devlet çatısı altında birleştirdi.Bu arada Bulgaristan, 1363-1393 yılları arasında verilen mücadeleler sonunda, birOsmanlı toprağı haline geldi. Bu şekilde, İkinci Bulgar Çarlığı da tarihe karışmışoluyordu.
Bulgaristan , Osmanlı yönetimi altında" güzide bir vatan toprağı" olarak işlemgördü. Çünkü Bulgaristan , Rumeli'de bulunuyordu ve bu bölge, Osmanlı fetihpolitikasına göre bir "dârü'l-cihâd" idi. Anadolu, Selçuklular zamanındaTürk-İslâm karakterini kazanmıştı. Artık sıra, Rumeli'deydi. Bulgaristan da,Rumeli'nin İstanbul'a en yakın bölgesi olarak, bu politikadan nasibini aldı.
Şenlendirmek amacıylakitleler halinde yapılan göçlerden sonra, Timur istilası bu göçleri daha da artırdı.Kısa zamanda Trakya, Doğu Bulgaristan, Meriç vadisi ve Dobruca, Türk nüfusun çoğunluktaolduğu bölgeler konumuna geldi. Filibe başta olmak üzere Vidin, Rusçuk, Ziştovi,Silistre ve Niğbolu gibi şehirler, imparatorluğun önemli merkezlerini oluşturdu.Fetih öncesinde derebeylerin elinde parçalanan topraklar birleştirildi ve "devletmalı " haline getirildi. Onu işleyen köylüler de, sürekli bir kiracı konumunagirdi. Köylü, bu kiraya ait belli birkaç vergiyi ödedikten sonra, hiçbir şekildeangarya ile yükümlü tutulmadı. Kısaca Bulgar halkı, uzun zamandan beri unutulmuşbir rahatlığın tadına kavuştu.
Kurulan yeni yerleşim birimleri; çeşitli adlar, aldı. Bunlar, kurucusunun ,yerleşen Türkoymağının, Anadolu'dan geldikleri yerin adlarıyla veya bir başka şekilde anıldı.Bu konuda, Kayı ,Menteşeli, Turahanlı, Doğancı, Hacı-Timurhan, Burhan Baba, SelmanDede ve Eskice -Pazar gibi adları sayabiliriz. Zaviyeler ve Türk dervişleri, Rumeli'ninsosyolojik fethi bakımından çok önemli bir görevi yerine getirdiler. Asıl Müslümannüfusu, Anadolu'dan gidenler oluşturdu. Ayrıca, hem inanç tercihi, hem de hakim unsurzümresine dahil olmanın avantajlarından faydalanmak amacıyla, İslamiyet'i kabuledenler oldu.
Bulgaristan, Osmanlı İmparatorluğu'nuniçinde, Rumeli Eyaleti'nin önemli bir bölümü olarak yer aldı. Klasik dönemdeBulgaristan'ı, Sofya, Silistre, Vidin, Köstendil, Niğbolu, Vize ve Çirmen sancaklarınaayrılmış olarak görüyoruz. Bu dönemde Bulgaristan'ın önemli yerleşim birimleri şuşekildedir.Ahyolu, Akçakızanlık, Çırpan, Eskizagra, Filibe, Hırsova, Karinabad, Niğbolu,Pravadi Razgrad, Ruskasrı, Silistre, Şumnu, Tırnova, Varna, Yenizagra.
Bulgaristan, XVII. Yüzyıldan itibaren çeşitli idari birimlere bölündü. HattaSilistre ve Niğbolu, Rumeli Eyaleti'nden ayrılarak, yeni kurulan Özi Eyaleti'ne bağlandı.
Türk İdaresi ile birlikte Rumeli'ye çeşitli tarım ürünleri de geldi. Bakır, Kurşun,Altın, Demir ve özellikle de Gümüş gibi madenlerin işletilmesinde önemli artışlargörüldü. Osmanlı ordusunun savaş hazırlıkları için yapılan geniş ölçüdekisatın almalar, bölge ürünlerinin değerlendirilmesi açısından olumlu etkiler yaptı.
Diğer taraftan saray, köprü,han, kervansaray, imaret, çeşme, su kemeri, sebil, cami, mescid, tekke, mektep, medrese,hamam, kaplıca, ılıca, bedesten, çarşı, dershane, hastahane, kütüphane ve saatkulesi olarak, Bulgaristan'da yapılan eserlerin sayısı, 3.500 civarındadır. Bueserler, yalnız Türklerin değil, gayri müslümlerin ihtiyaçlarına yönelik sosyalkurumlar olarak da hizmet verdi. Dini eserler bir tarafa bırakılacak olsa bile,Bulgaristan'da 273 mektep, 142 medrese, 116 han, 113 hamam, 24 köprü, 75 çeşme ve 16kervansaray yapıldığını görüyoruz.
Osmanlı Devleti, XVIII. Yüzyılboyunca, Rusya ve Avusturya ile iki cepheli olarak çeşitli savaşlar yapmak zorunda kaldı.Bulgaristan, büyük ölçüde bu savaşlara sahne oldu. Diğer taraftan FenerPatrikhanesi'nin Bulgarları asimile etmek isteyen politikası ve yere yöneticilerin çeşitliyolsuzlukları Rumeli gibi, Bulgaristan'ı da olumsuz yönde etkiledi. Bunların sonucundamerkezi otoritenin etkisini kaybetmesi üzerine, Osmanlı idaresi ile sağlanan huzur yavaşyavaş kaybolmaya başladı. 1774 Küçük Kaynarca Andlaşması'ndan sonra Bulgaristan,diğer bir adlandırma ile "Tuna Boyu" Osmanlı Dünyası'nın Avrupa serhaddinimeydana getirdi. Artık Bulgaristan Rus orduları tarafından bir geçiş güzergahıhaline gelecektir.