BALKANLARDA OSMANLI BEDESTENLERİ
Filibe (Plovdiv) Bedesteni
Yakın bir tarihe gelinceye kadar sağlam bir halde duran Muradiye Camii'nin yakınındaki bu bedestenin caminin evkafından olabileceği hatıra gelmektedir. Elde edilen eski resimlerinden anlaşıldığı kadarıyla muntazam işlenmiş taşlardan yapılmış bir bina idi ve üzeri altı kubbe ile örtülü bulunuyordu. Bu duruma göre içinde iki büyük kare kesitli paye olması gerekir. 18.25 X 27.06 m. ölçülerinde olduğu bir Bulgar yayınından öğrenilen bedestenden günümüzde hiçbir iz kalmamıştır.
İştip Bedesteni
Yugoslavya'daki bu bedesten, bu türden bilinen yapıların en değişik biçimde olanıdır. Enlemesine bir dikdörtgen şeklinde inşa edilmiş olup iki payeye dayanan kemerlerle üç bölüme ayrılmıştır. Bunlardan ortadaki büyük bir kubbe, yanlardakiler ise aynalı tonozlarla örtülmüştür. Bedestenin üç girişi vardır. Duvarların iç yüzlerinde buradaki dükkânlara ait nişler mevcuttur. Son yıllarda İştip Bedesteni sergi salonu haline getirilmek üzere tamir edilmiştir. Plan bakımından normal ve klasik bedestenlerden farklı olan bu yapı Beçin'de Kızılhan, Edirne'de Ekmekçioğ-lu Ahmed Paşa (Ayşe Kadın) kervansaraylarına benzer.
Saraybosna (Sarajevo) Bedesteni
Bilindiği kadarıyla 1S51'e doğru Sadrazam Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bu da tipinin en sade ve basit örneklerindendir. Dikdörtgen biçiminde dış duvarların sınırladığı yapının içinde kare kesitli İki masif paye, mekânı altı eşit bölüme ayıran kemerleri taşımaktadır. Bunların da üzerleri altı kubbe ile örtülmüştür. Dış duvarların bitişiğinde bazıları yıkılmış, bazıları ise orijinal mimarileri değiştirilmiş dükkânların bulunduğu anlaşılmaktadır.
Selanik Bedesteni
Sultan II. Bayezid'in evkafı oiarak 1481-1512 yıllan arasında yaptırılmıştır. Bazı Yunan yayınlarında ilme ve sağ duyuya ters düşen bir düşünceyle bu yapının Türk yapısı olduğu inkâr edilmeye çalışılırsa da bina bedesten mimarisinde en yaygın düzen oian. dikdörtgen planlı ve ortasında iki paye bulunan altı bölümlü ve altı kubbeli tipin bir temsilcisidir. Taş ve tuğla dizileri halinde düzenli bir yapısı olmakla beraber yarım yuvarlak kemerli ikiz pencereler çok geç bir devirde açılmış olmalıdır. Yüksek kasnaklı kubbeleri kurşun, diğer kısımları kiremit örtülüdür. Bugün çarşı olarak kullanılmaktadır.
Serez Bedesteni
Batı Trakya'da günümüzde Yunanistan sınırları içinde kalmış olan Serez'in merkezindeki bu bedesten, Çandarlı İbrahim Paşa tarafından 899'a (1493-94) doğru yaptırılmıştır. İnşa tekniğinin mükemmel oluşu bakımından dikkati çeken bina, bedestenler arasında dış mimarisiyle en gösterişli olanların başında gelir. Dikdörtgen planlı olup iki masif payenin taşıdığı kemerlerle altı bölüme ayrılmış ve bunların da üzerleri altı kubbe ile örtülmüştür. Kubbeler kurşun yerine alaturka kiremitle kaplanmıştır. Dış dükkânların tamamı ortadan kalkmıştır. İç duvarların alt kısımlarında dolap gözleri, yukarı kısımlarında ise muntazam ve ahenkli diziler halinde klasik biçimli pencere sıraları bulunan bina 1969'da biraz harap olmakla beraber yıkılmış değildi.
Sofya Bedesteni
Bir görüşe göre Sultan II. Bayezid (1481-1512) devri ricalinden Rumeli Beylerbeyi Yahya Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bazıları ise banisinin, Sofya'da Mimar Sinan'ın eserleri arasında yer alan 954 (1547-48) tarihli bir camii oian Sofu Mehmed Paşa'nın olabileceğini ileri sürerler. 1719'da bu yapıyı gören Alman seyyahı Von der Driesch burayı taştan yapılmış mükemmel bir eser olarak tarif eder. 1871 'de ise kısmen ayakta kalmış bir harabe halinde olduğu bildirilir. Sofya Türk idaresinden çıktıktan sonra 1879'da çizilen bir şehir planından öğrenildiğine göre Banyabaşı denilen cami ile Mahmud Paşa'nın vakfı olan Ulucami (şimdi Arkeoloji Müzesi) arasındaki alanda ve Çuhacılar Mani'nin karşısında idi. 1882'de çekilen bir fotoğrafta ise yüksek masif duvarlı bir ön cephesi olduğu farkedilmekte, fakat üst örtüsü görülememektedir. Jirecek'in yazdığına göre evvelce dokuz kubbeli olduğu hatırlanan bu bedestenin o sıralarda sadece dış duvarları ayakta kalmış ve bunların içlerine ahşap dükkânlar yapılmıştır. Bugün en ufak izi kalmayan Sofya Bedesteni'nin yerinde şehrin en büyük meydanı bulunmaktadır.
Şumnu (Kolarovgrad) Bedesteni
Şehrin en büyük ve önemli eseri olan Şerif Halil Paşa Camii'ne giden cadde üzerindeki bu yapının bedesten olduğu kesin değildir. Turistik broşürlerde ve üzerindeki levhada Adriyatik kıyısında Raguza tüccarlarının (!) eseri olarak gösterilmesi de kasıtlıdır. Yakınındaki Şerif Halil Paşa Camii evkafından olması muhtemel olan binanın içindeki bir paye üzerinden söküldüğü söylenen 1221 (1806-1807) tarihli tamir kitabesi müzededir. Arka cephesinde bulunan tuğra da yerinden sökülmüştür. Eser, enlemesine dikdörtgen bir yapı olup dört kapılıdır. Cadde üzerindeki esas girişinin güzel bir sivri kemeri vardır. Çıkıntı halinde ileri taşan geniş dehlizinin iki yanında odalar yer alır. İçeride ortada bir sıra halinde payeler bulunur. Binanın üstü, Bü-yükçekmece ve Edirne'de Ekmekçizâde Ahmed Paşa kervansarayları gibi çifte meyilli çatı ile örtülüdür. Bir kervansaraya da benzeyen bu yapının bedesten olabileceği düşünülebilirse de bu huşusun açıklığa kavuşturulması için dikkatli şekilde incelenmesi gerekir.
Üsküp (Skopje) İshak Bey Bedesteni
Vakfiyelere göre, 842'de (1438-39) burada bir zâvi-ye-cami yaptırmış olan Gazi İshak Bey tarafından şehrin merkezinde hayratının evkafı olarak 1445'e doğru inşa edilmiştir. Etrafında geniş bir de çarşı bulunan bedesten, Üsküp Çarşısı'nı mahveden 1669 yangınında harap oimuş ve pek uzun süre yarı yıkık bir harabe halinde kalmıştır. Bugün görülen tamir kitabesinden öğrenildiğine göre Gazi İshak Bey soyundan Hacı Hüseyin, Osman ve Yaşar beyler bu harabeyi 1317'de (1899-1900) şimdiki şekliyle yeni bir biçimde tekrar inşa etmişlerdir. Şimdiki binanın taş ve aralarında dikine yerleştirilmiş tuğlalardan yapılmış duvarlarının dış yüzlerinde bilhassa alt kısımlarda XV. yüzyıl duvar tekniğinin açık delillerini bulmak mümkündür. Bu yeni şekliyle bedesten, iki duvarı boyunca içinde dükkânlar sıralanan, üstü açık bir orta koridoru olan bir iş hanı görünümündedir. Halbuki 1880'lere doğru Üsküp'e gelen J. A. Evans'ın yayımladığı bir gravürde, harap ve yıkık bedestenin ortada kare şeklinde iki kalın taş pâyeli, altı bölümlü ve dolayısıyla da altı kubbeli klasik bir bina olduğu açıkça görülmektedir. 1964-1965 yıllarında yapılan sondajlarda bu eski resmin verdiği bilgilerin gerçek olduğu anlaşılmış, hatta iki ana payenin temelleri bulunmuştur. Esas bedestenin dört kapılı ve zemininin şimdikinden 1 m. aşağıda olduğu da bu vesile ile öğrenilmiştir.
Yanbolu Bedesteni
Günümüzde Bulgaristan'ın sınırları içinde kalmış olan bu şehirdeki bedesten, Sultan II. Baye-zid'in sadrazamı Atik Ali Paşa evkafından olarak XVİ. yüzyıl başlarında yaptırılmıştır. Şehrin tam ortasında enine uzanan bir yapıdır. Dört kapılı ve tepelerinde aydınlık fenerleri olan dört kubbesi vardır. Tam ortada ise daha dar beşinci bir bölüm yer alır. Bina dar bir dikdörtgen biçiminde olup bölümler peşpeşe sıralanırlar. Genişliği ancak 9 m. olan Yanbolu Bedesteni'nin dış dükkânları 1924'-te yeniden yapılmışsa da 1187 (1773) tarihli bir belgeden burada önceden de dükkânlar bulunduğu öğrenilmektedir. Binanın mahya hatları ve bazı dış aksamı Batı mimarisi üslûbunda olduğundan bu kısımların çok geç devirde yenilendiği anlaşılır. 1960'larda hal olarak kullanılan bedesten daha sonraları 1973'te büyük ölçüde bir restorasyon görmüştür. Yanbolu Bedesteni ince uzun bir yapı olup üzerinde kubbeler sıralanan değişik bir Örnektir.
|