Balkanlar, yeryüzünde insan hayatının sürdürülebilmesi için en elverişli iklim kuşağındadır, ki burası da uygarlığın ve insanlık kültürünün beşiği sayılır. Bugün başta Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Bosna Hersek, Romanya ve Türkiye’nin Trakya kısmının bulunduğu Balkanlar’da onlarca uygarlığın izlerinden kalıntılara rastlamak mümkündür.
Balkanlar’ın merkezinde bulunan Bulgaristan konumu itibarıyla milâttan önce ve sonra değişik uygarlıkların devlet kurduğu bir kara parçasıdır. Bulgaristan’a Türkler’in akınları ise IV. asırdan başlayarak aralıksız olarak XIX. asrın ortalarına kadar sürdüğü tarihi bir gerçektir.
Bulgaristan’a ilk gelen Türk boyu (M.S. 375 yılında) Hunlar olmuştur. Hun Türklerinden sonra Karadeniz’in kuzeyinden Bulgaristan’a Avarlar, Bulgar Türkleri (Proto Bulgarlar-Prabılgari), Peçenekler, Oğuzlar, Kumanlar ve Tatar gibi çeşitli Türk soyu ve boyu akını başlamıştır. Bu boylar ve soylar akın ederken Bizans devlet yöneticileri de bir taraftan kuzeyden akın eden Slavlar’ın ve diğer taraftan Lâtinler’in Batı Trakya, Rodoplar ve Makedonya eyaletleri üzerinde bir hâkimiyet kurmalarını önlemek için Babek ve Çepniler’e Anadolu’dan, bilhassa Konya’nın bazı kesimlerinden, Türkmen kabilelerini gayet tavizkâr tekliflerle bu yörelere iskân etmişlerdir. Hatta IX asırda Bizans kaynaklarında “Vardarlı Türkler” adıyla zikredilen bazı Türk gruplarının Ohri ve Selânik dolaylarına yerleştirildikleri belirtilmektedir.
Bundan sonra Batı Anadolu’yu fetheden Aydınoğulları, Saruhanoğulları ve Karesi beyleri donanmaları ile Ege Denizi’ni geçerek Balkanlar’a bir çok akınlar düzenlemişlerdir. Bu akınların en tanınmış kahramanı Aydınoğulları’ndan Gazi Umur Beydir. O, evvelâ 1332 veya 1333 yılında Bodonitsa, Ağrıboğaz, Mora ve Gelibolu’ya yaptığı akınlarla dikkati çekmiştir. Bizans ile olan ittifakı ona Balkanlar’da ehemmiyetli bir rol oynamak imkânı da vermiştir. Bu imknlardan yararlanan Gazi Umur Bey, birçok Anadolu Türkmen gruplarını bu bölgelere iskan ettirmiştir. Bunun üzere bir dönem Rodop bölgesi “Umur-Eli” adını taşımıştır. Bazı tahminlere göre Gazi Umur Bey’in teşvikiyle Batı Trakya ve Rodoplar bölgesine 100 bin kadar Yörük-Türkmen iskân edilir. Öte yandan yine aynı dönemde Çaka Bey de pek çok Ege adasını hâkimiyeti altına aldıktan sonra Ege bölgesinden 54 bin kadar Yörük-Türkmen topluluğunu Dedeağaç ve Kavala üzerinden Orta Rodoplar’a “ileri karakol” görevlisi olarak göndermiş ve orada kalmalarını sağlamış. Ayrıca bazı Türkmen gruplarının Dobruca bölgesine kadar eriştikleri ve buralara yerleştikleri belirtilir. Anadolu Selçuklu Sultanın II İzzeddin Keykavus, Bizans İmparatoru Mihael Palaeogus tarafından 1263 yılında Dobruca’daki Hristiyan Oğuzlar’ın başına bey olarak gönderilmiştir. Bir yıl sonra Karesi (Balıkesir) Beyliği’nden Ece Halil komutasında Dobruca’ya sığınan ve İzzeddin Keykavus’a katılan 12 bin Türkmen’le birlikte meşhur Sarı Saltuk Baba da buraya gelerek dervişleriyle birlikte bu bölgeye daha önce gelen Peçenek, Kumanlar ve Tatarlar arasına yerleşmiştir. Türk boylarının Balkanlar’a ve Bulgaristan’a bu akınlarını XIV asrın ortalarından itibaren Osmanlı Türkleri’nin göçleri izlemiştir. Bulgaristan’ı yurt edinen Türk boyları buralara çok önem vermişler ve imar etmişlerdir. Bunu bugün o dönemden kalmış yerleşim yerleri, maddi ve yazılı kültür eserleri çok açık bir şekilde kanıtlamaktadır. Bulgar devletinin kurucuları olan Bulgar Türkleri (Kutrigur ve Onugurlar) ise XII asrın ortalarına doğru Tuna nehri ile Koca Balkan arasındaki topraklara yerleşerek, 681’de Esperuh (Asparuh) Han’ın önderliğinde Tuna Bulgar Hanlığı’nı kurmuşlardır. Tarih kaynaklarında Gök Türkler gibi Bulgar Türkleri’nin de anadilinin Türkçe olduğu bilinmektedir. Daha sonraki yıllarda (864) Hristiyanlığı kabul eden Bulgar Türkleri, Trak ve Slav boylarıyla müşterek yaşadıkları topraklarda azınlığa düşerek, kendi öz benliklerini ve ana dillerini kaybetmişlerdir. Bugünkü Bulgarca’da Bulgar Türkleri’nden kalan sayılı sözcüklere (toyaga-dayak, kalpak, kışta, başta, şaran-sazan v.b) rastlanır.
Osmanlı’nın Balkanlar’daki altı asırlık saltanatı sonrası oralarda kalan Türklerle ilgili yapılan bir çok anlaşma her zamana Hristiyanlar tarafından ihlâl edilmiştir. Özellikle 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 yıllarındaki Rus-Türk savaşının akabinde başlayan Bulgar zulmü 1989 yıl sonuna kadar sürmüştür. Bu baskılara maruz kalan Bulgaristan Türkleri tam bir asırdan beri anavatan bildikleri Türkiye’ye göç etmektedirler.
|