hürbalkan internet dergisi
  Kullanıcı:3210/Babailer ve Urumeli
 

 

 

Vikisözlük sitesinden

Git ve: kullan, ara

Konu başlıkları

[gizle]

[değiştir] BALKANLARDA BABAİLER VE BEKTAŞİLER

İbrahim Bahadır Bu gün Anadolu’da süren Alevi[1] geleneğinin niteliğinde 16. yüzyılda yaşananların büyük etkisi olduğu biliniyor. Günümüz Aleviliğine şeklini verenin de bu dönemde yaşamış şahıslar olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle 13. yüzyıl Aleviliğinin dini pratiklerinde neler olduğu ve tarihi süreç içerisinde geçirdiği evrimi tesbitte, Anadolu’dan çok Balkanların zengin olduğu görülür. Bir anlamda Anadolu bir gelenek kopukluğu yaşarken, Balkanlarda bu konuda bir devamlılık söz konusudur. Her ne kadar Alevilik Anadolu üzerinden Balkanlara yayılmışsa da, geleneği yaşatmanın avantajı ile, buralarda yetişen Alevi Babaları ve şairleri Anadolu’daki gurupları etkilemiş, kimi yerde onlara yeni bir yön vermiştir.

Balkanlarda, özellikle Bulgaristan’da Aleviliğin iki önemli geleneği olan Babailer ve Bektaşiler bu yukarıda söylenen tartışmanın merkezinde bulunmakta, aralarındaki gerilim ve kabullenmeme bir anlamda gelenekle değişimin çatışması olarak kendini göstermektedir. Bu iki gurup arasındaki gerilim, kimi yerde diğerini kendi cemaatının dışında görmeyi birlikte getirmiştir. Her ne kadar mevcut araştırmalarda Bektaşilik Babai kökenli bir tarikat olarak kabul edilse bile, her iki inanç gurubunun daha sonra karşı karşıya gelerek bir çatışma içerisine girdikleri görülmektedir.

Son zamanlara kadar bir çok bilimsel çalışmada Balkanlardaki bütün Alevi gurupları Bektaşi genel tanımlamasının içinde düşünülmüş, bu durum genel kabul haline gelmiştir. Halbuki burada yaşananların bu anlatılanlardan farklı olduğunu, yöre halkı ve eski evliya menkıbelerinde görmek mümkündür. Özelikle XVI. yüzyıl öncesi Anadolu ve Balkanlarda Alevilik belirli bir merkeze bağlı, bütün sınırları ve kuralları çizilmiş homojen bir yapı değil, büyük ihtimal ile benzer inançları savunan otonom yapılardan bahsetmek mümkün olabilir. Balkanlar da Aleviliğin kurumlaşmasını izlerken bu durumun özellikle gözden kaçırılmaması gerekir.

Balkanlarda 16. yüzyıl öncesinde Aleviliğin yerleşmesinde emek veren guruplar şunlardı. “Babailer, Ahiler ve Bektaşiler”. Bu üç gurup içerisinde 'birinci gurup' “Ahilerin” ilk başlarda Rumeli’de akınlara katılıp buralarda kendi adlarına tekke açmalarına rağmen, daha sonraları bu tekkelere genellikle Bektaşilerin yerleşmiş oldukları görülmektedir.[2] Tekkelerdeki bu durum Faroqi’nin işaret ettiği gibi Ahilerin, Bektaşilerin içerisinde erimiş olduğunun göstergesiydi. 'İkinci gurup' Hacı Bektaş Tekkesi’nde yetişmiş?, ya da oraya manevi bağlılığı olan “Bektaşi” Şeyh ve dervişleri idi. Bunların en başında ise Abdal Musa ve Seyit Ali Sultan gelmektedir. 'Üçüncü gurubu' ise; başta Sarı Saltuk olmak üzere[3] Şüca Baba ve onunla manevi bağı olan Otman Baba’nın temsil ettiği “Babailer” oluşturuyordu. 16. yüzyıldan sonra buraya Safevilere manevi bağlılığı olan Kızılbaş gurupları geleceklerdir. (? bu nasıl olacak urumeli Safevilerin değil Osmanilerin hakim olduğu yerdir...?) XVI. yüzyıl öncesinde Anadolu’da temel Alevi merkezlerinden Seyit Gazi Zaviyesi, Hacı Bektaş Tekkesi’ ve Abdal Musa Tekkesi’’nin oldukça önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir.

Balkanlarda, Seyit Ali Sultan’ın Dimetokodaki Kızıl Deli Tekkesi’ ve yine ona çok uzak olmayan Haskova’daki Otman Baba Tekkesi’ ile daha sonra Varna’daki Akyazılı Sultan Tekkesi’ temel merkezlerdir.[4] Bektaşi geleneği, Anadolu’da Hacı Bektaş Tekkesi’ ve Abdal Musa Tekkesi’’nde temsil edilirken, Rumeli de ise Seyit Ali Sultan Tekkesi’’nin bir merkez haline geldiği görülür. Babai geleneği Anadolu’da Seyit Gazi Tekkesi’ni, Balkanlarda ise Haskova’daki Otman Baba, daha sonra Varna’daki Akyazılı Tekkesi’ni merkez olarak kullanmıştır.

Her iki gurubun 14–15 yüzyılda Anadolu’da ve Balkanlardaki hakimiyet sahası bir birinden ayrılmış gibidir. Babai geleneğinin Balkanlardaki etkinlik sahası Hasköy’deki Otman Baba Tekkesi merkez olmak üzere, Kuzey Doğu Bulgaristan sahasına yayılmış olduğu görülür.

Bektaşi geleneğinin ise Balkanlarda Dimetoka’daki Seyit Ali Sultan Tekkesi merkez olmak üzere etkinlik sahasının, Bulgaristan’ın Batısından Yunanistan’ın Kuzeyine, daha sonraları Arnavutluk ve Macaristan’a kadar geniş bir alana yayıldığı görülür.

Bu gurupları daha iyi tanıyabilmek için bu iki geleneğin oluşmasını sağlayan bu inanç önderlerinin kimliği ve çevresine ilişkin genel bir çerçeve çizmek gerekmektedir. Bu konuda “Seyit Ali Sultan, Şüca Baba ve Otman Baba’nın adının diğerlerine göre daha ön planda olduğu görülür.

 

[değiştir] Dimetoka’daki Seyit Ali Sultan

Seyit Ali Sultan hakkında bir Velayetname bulunduğu gibi, onun efsanevi yaşamı hakkında halkın sözlü söylencesinde oldukça zengin bir yerinin olduğu görülür. Tahrir Defterlerinde ise zaviyesi nedeniyle yazılanların bir kısmının Vilayetnamede anlatılanlarla çakıştığı görülmektedir. Belki de en çok bilgi sahibi olduğumuz bu şahıs hakkında bile bilimsel çalışmalarda onun yaşamı ve faaliyetleri hakkında genel yaklaşımlardan ileri gidilemediği görülmektedir. Ona inanan ve kutsayan Bektaşiler içerisinde Çelebiler ve Babalılar onun kimliği ve kişiliği konusunda bir birinden farklı bilgiler vermektedir. Bu guruplarca Seyit Ali Sultan’ın kimliğinden çok, hangi soy süreğinden geldiği ateşli bir tartışmaya neden olmaktadır. Ona manevi bağlılığı bulunan iki Bektaşi çevrenin iki farklı iddiayı gündeme getirdiği görülmektedir

1) Hacı Bektaş’ta Bulunan Alevi halkınca kutsanan Çelebiler (Ulusoylar) ve onlara bağlı gurupların iddialarına göre Seyit Ali Sultan, Hacı Bektaş’ın soyundan gelip onun evlatlarındandır. Çelebiler de kendi soy kütüklerini Seyit Ali Sultan yolu ile Hacı Bektaşi Veli’ye ulaştırmaktadırlar.

2)Bektaşiliğin Babagan kolu ise, Seyit Ali Sultan’ın, Hacı Bektaş’ın çocuğu olduğuna ilişkin iddiayı ret etmektedirler. Bu çevrenin yakın dönemde en önemli temsilcilerinden olan Bedri Noyan’a göre, Hacı Bektaş Veli mücerret olduğu için hiç evlenmemiş ve evlatları da olmamıştır. Bu nedenle Seyit Ali Sultan Hacı Bektaş’ın evlatlarından değildir. Bu gün kendilerinin Hacı Bektaş’ın soyundan geldiğini iddia eden Ulusoy’ların İdris Hoca ile Kadıncık Ana’nın çocukları olduğunu söylemektedir. Bedri Noyan bu akrabalık ilişkisini Cumhuriyetin ilk yıllarında ölen merhum Cemalettin Çelebi’nin uydurması olarak görür.

Bu iki çevre arasındaki tartışmalarda ortaya atılan iddiaların özünde, geçmişte aralarındaki rekabetin ve kendi bulundukları alanı meşrulaştırmak için kullanıldığı görülmektedir.

3) Bazı bağımsız çevrelerin de her iki tarafın tezlerinden çok tarihi belgeleri ön plana alarak değerlendirmelere gittikleri görülmektedir. Bu çevrelerin tezlerinde ise eski yazılı menkıbeler ve Osmanlı Arşiv kayıtları esas alınmaktadır. [5] Tartışmanın tarafları olan bütün bu çevrelerin üzerinde birleştiği nokta ise Seyit Ali Sultan’ın Hacı Bektaş geleneğine bağlılığı ve Dimetoka’nın alınmasında büyük çaba sarf edip müritleri ile birlikte savaşıp kılıç zoruyla aldıkları bir yeri tekke haline getirdiğidir.

Seyit Ali Sultan velayetnamesine göre Hz. Muhammed’den direktif alan 40 kişiden birisi olarak Hacı Bektaş Tekkesi’ne gelir. Hacı Bektaş onları Orhan Gazi Han’a yollar. Seyit Ali Sultan ve yanındakiler Rumeli’nin fethinde çok yararlılıklar göstermişlerdir. Bu kırk kahramandan birisi olan Seyit Ali Sultan komutan, Emir Sultan Bayraktar, Seyit Rüstem Gazi Kazasker ve Abdussamed İmamlık ederler. Bunları Sultan Orhan karşılar Seyit Rüstem Gazi’nin salık vermesiyle Orhan sol kanatta, Sarıca Paşa ortada, bu kırklarla Süleyman Paşa’da sağ kanatta yer almışlardır. Bu kırklarla birlikte Çanakkale Boğazı geçilip, Gelibolu alınıp esirler orduya katıldıktan sonra bir çoğu Müslüman olur. Bu arada Edirne, Silistre ve başka bir çok yer de alınmıştır.[6] Velayetnamenin kahramanları arasında Evrenos Gazi de bulunmakta olup ilk alınan yerlerin Bulgaristan çevresi olduğu gözlenmektedir. Seyit Ali Sultan, Abdal Sultan Velayetnamesi’nde görülmektedir. O Hacı Bektaş’ın emanetlerini Abdal Sultan’a getirmiş olup onun en çok değer verdiği dervişler arasında olduğu söylenmektedir. [7]

Seyit Ali Sultan hakkındaki mevcut değerlendirmeleri bir sıralamaya koyduğumuzda, şöyle bir tablo çıkmaktadır. Seyit Ali Sultan’ın Horasan erenlerinden Hasan Ata’nın oğlu olduğu kendi veleyetnamesinde söylenmektedir. Seyit Ali Sultan 1356 da Osmanlı kuvvetlerinin Çanakkale’ye geçişi sırasında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın yanında bulunmuştur.[8] Dede Baba Bedri Noyan’ a göre de Seyit Ali Sultan Horasan erenlerinden Hüseyin Ata’nın oğludur. Kaynak olarak verdiği Ahmet Hamdi Zeza Paşa’nın Mısırda basılmış eserinden şu kaydı aktarıp, “Hızır Lale Seyit Ali Sultan” yazılı olup resmin altında “Seyyid Hüseyin Ata oğlu Seyit Ali Sultandır” yazısının bulunduğunu lakabının ise Hızır Lala olduğunu belirtir.[9] Seyit Ali Sultan’ın 1310-1402 tarihleri arasında yaşadığını Dimetoka’daki dergahı 1397 yılında açtığı düşüncesindedir.

S. N. Ergun,

[değiştir] Kızıl Deli=

Bulgaristan’da Kırcaali’de kendi adıyla ünlü dergahta yatıyor der.

Aynı gelenekten olan şair Virani Seyit Ali Sultan’ın Tanrı Dağı’nı kendine mesken tutuğunu söyler.[10] Nimetullah Hafız ise bir Bektaşi Misyoneri olarak ilk önce Bulgaristan’da ondan sonra Yunanistan’da Dimetoka yakınlarında Kırcaali köyünde tekke kurduğunu söyleyip buranın Bektaşiliğin büyük merkezlerinden birisi olduğunu söyler.[11] Bedri Noyan Seyit Ali Sultan’ın bir süre Hacı Bektaş’daki merkez tekkede oturduğunu buradan batıya geçtiğini belirtir. Hurufiliğin Anadolu ve Balkanlardaki yayıcısı Ali el–A’la’nın Seyyid Ali Sultan olması kuvvetle muhtemeldir der. [12]

Bu anlatımlardan söyle bir sonuç çıkarmak mümkün gözüküyor. Seyit Ali Sultan’ın Horasan erenlerinden Hasan Ata’nın oğlu olduğu kendi Velayetnamesi’nde söylenmektedir. Büyük ihtimal ile Seyit Ali Sultan’ın Hacı Bektaş ile Soy ilişkisi yoktur. Tekkeye Hacı Bektaş öldükten sonra gelmiş oradan Abdal Musa’nın da bulunduğu Osmanlı topraklarına geçmiştir. Abdal Musa Velayetnamesi’nde Hacı Bektaş emanetlerinin Abdal Musa’ya teslim ettiği söylenmektedir.[13] Bu arada Tekkeşi’ nin ölüp en kıdemli Baba Abdal Musa kalınca tekkedeki Hacı Bektaş’ın emanetlerini yanında Abdal Musa’ya getirmiş teslim etmiş olmalıdır. Ya da bir başka ihtimal buraya talan için gelen grupların arasında iken Osmanlı topraklarında Abdal Musa’ya katılıp Hacı Bektaşı ve Bektaşiliği ondan öğrenmiş olmalıdır. Abdal Musa Velayetnamesi’nde Seyit Ali Sultan’ın çok önemli bir yeri olduğu söylenmektedir.

Velayetnameye göre Gazi Umur Bey Abdal Musa’ ya gelip “Bize bir yadigar verin sultanım” deyince, Abdal Musa Kızıl Deli’ye bir tahta kılıç verip onlarla birlikte gönderir”.[14] Seyit Ali Sultan 1356 da Osmanlı kuvvetlerinin Çanakkale’ye geçişi sırasında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın yanında bulunuyordu.[15] Seyit Ali Sultan yanında diğer dervişler ve Seyit Rüstem Gazi ile birlikte, Orhan döneminde[16] Süleyman Paşa’nın yanında o ölünce de I Beyazıt döneminde Evrenos Bey’in komutasında gazalara katılmış olduğu sanılmaktadır. Daha sonraki Bektaşi geleneğinin Evrenos Gazi’nin Seyit Ali Sultan’a manevi bağlılığı olduğunu söylemesi bu dönemdeki dervişlerin uçlarda oldukça yoğun şekilde bulunduğunun işareti olmalıdır. Evrenos Bey’in Seyit Ali Sultan’a bağlılığı bir birinden uzak olan iki Alevi şairi İbrahim Baba[17] ile Edirneli Tevfik Baba’nın şiirlerinde görülmektedir.[18]

Seyit Ali Sultan Velayetnamesi’nde Dimetoka’nın alınmasına kendisinin de katıldığı söylenmektedir. Seyit Ali Sultan efsanelerde olduğu gibi Tahrir defterlerinde Rumeli’yi feth edenlerin ilk dalgası ile geldiği ve Gelibolu’ya Süleyman Paşa ile geçtiği anlatılmaktadır. Gelibolu ve Bolayırın alınması sırasında orada bulunduğu kesindir. [19] Buradaki sahada Gazi Evrenos Bey komutanlık etmektedir. Büyük ihtimal ile Seyit Ali Sultan’ın faaliyet sahası Evrenos Gazi’nin faaliyet sahasında [20] ve onun komuta ettiği guruplar içinde bulunmakta idi. [21] Daha sonra Dimetoka’nın alınmasının ardından Dimetoka’daki tekkesine yerleşmiş olmalıdır. Bu yeri dervişleri ile birlikte aldıkları söylenmektedir. Buraya daha sonra devlet tarafından çeşitli vergi kolaylığı sağlandığı görülmektedir. Daha sonra da Dimetoka’daki bu tekkede ölmüş olmalıdır.[22] Ama daha Seyit Ali Sultan’ın kendi sağlığında Hacı Bektaş dervişlerinin Rumeli’deki merkezi haline geldiği, Balkanlardaki Bektaşiliğin en önemli Tekkesi olarak diğerlerinin üzerinde bir nüfuza sahip olduğu[23] bu özelliğini de 17 yüzyıla kadar devam ettirdiği anlaşılıyor. Seyit Ali Sultan’dan sonra bu tekkede Balım Sultan, Vahdeti Dede, Seyit Mustafa Dede, Kara Ali Dede ve Sadık Abdullah Baba gibi Bektaşi büyükleri yetişmiştir.[24]

[değiştir] ŞEYH ŞÜCA

Balkanlarda Aleviliğin yerleşmesinde etkili olan bir başka yer de Eskişehir yakınlarındaki Seyit Gazi Tekkesi’dir. 14. yüzyılın son çeyreğinde Anadolu ve Balkanlardaki Aleviliğin yayılmasında oldukça önemli bir yere sahip olan Şeyh Şüca’nın bu tekkenin başında bulunduğu görülmektedir.[25] Şeyh Şüca hem kendi döneminde hem kendinden sonraki dönemde Anadolu ve Balkanlar Aleviliğinde oldukça önemli ve saygın bir yere sahiptir. Bu gün bile Balkanlardaki Babai Aleviler Şeyh Şüca’ ya manevi bağlılıklarını sürdürmektedirler.

Şeyh Şüca’nın adının çeşitli kaynaklarda farklı şekilde anıldığı görülmektedir. Sultan Şüca’nın adı bu gün ona inanan Babailere göre “Sücaettin Ebül-Beka Baba İlyas Horasani” diye anılırken, bazı yazılı kaynaklarda Şüca Baba, Sultan Varlığı ya da Otman Baba Velayetnamesi’nde yazıldığı gibi Şefüklü Bey olarak da tanıtılmaktadır.

Şeyh Şüca yanında Üryan Baba’nın da özellikle Kuzey Doğu Balkanlar Aleviliğinde çok önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Daha sonra bu geleneği büyük ihtimal ile onun müridi olan Otman Baba devam ettirmiştir. Şeyh Şüca’nın kendi döneminde bu kadar etkili olmasındaki en önemli etkenlerden birisi kendi karizmatik kişiliği kadar başında bulunduğu tekkenin önemidir. Bu tekke Selçuklulardan beri Anadolu’daki en önemli Batıni(hopala nerden çkıyor...Bu tabir dikkatli kullanılmalı kökeni iyi bilinmeli ulu orta herşeye batinilik dememeli) merkezidir.[26] Böyle bir önemli tekkenin başında bulunan kişinin nüfuzu da oldukça büyük olacaktır.

Şeyh Şüca’nın ona manevi bağlılığı bulunan Babailer ve kendi soyundan geldiğini söyleyen Demirtaş ailesi tarafından Menkıbevi yaşamı şöyle anlatılmaktadır. Şeyh Şüca Amasya Mesudiye’ de Babai tarikatı Şeyhi olarak halkı iyiliğe çağırmış, Babailiği yaymaya çalışmıştır. Babai isyanına katılmamıştır. Baba İshak , Şücaddin Veli’yi çok sevmektedir. Çevresine topladığı kırk bin kişiyle Selçuklu sarayına karşı isyan çıkarmış bu esnada bir çok Babai ölmüştür.

Bu isyanın ardından Şeyh Şüca Kayseri’ye kadı tayin edilir. Bu isyan sonrasında Hacı Bektaş Veli Şüca Baba’nın yanına gelip, burada çok sohbet ederler. Bu dönemde Şüca Veli ihtiyarladığı için tarikatın ilerlemesi durmuştur. Hacı Bektaş’a her zaman yardım etmiştir. Sultan Şücaddin Veli’nin oğlu Muhlis Paşa Osman Gazi’ye yardım etmiştir. Çok uzun yaşadığı için onun cenazesinde dahi bulunmuştur. Sultan Şücaddin yüz altmış yaşına kadar yaşamış öldükten sonra türbesi müridi Demirtaş Paşa tarafından yaptırılmıştır. Şeyh Şüca Kayseri, Tokat, Sivas ve Çorum da bulunmuş, Antalya, Isparta, Bursa Kütahya ve Eskişehir’de yaşamıştır. Oradan Arslanbeyli köyüne gelip yerleşmiştir. [27]

Bir inanca göre ise Karamanoğlunun kendisine kin beslemesi üzerine[28] kalkıp bu günkü yerine gelmiş, Anadolu’daki merkez tekke konumundaki Seyit Gazi zaviyesine çok yakın bir zaviye açarak yerleşmiş, burada kurulan köye de adını vermiştir. Şimdiki adı Arslanbeyli olan bu köyde türbesi bulunmaktadır. Onun yanında Tumurtaş oğlu Ali Paşa ve Üryan Baba’nın mezarı bulunmaktadır.[29] Sultan Sücattin’in Merkez Seyit Gazi olmak Üzere Bursa, Kütahya Manisa, Ankara arasındaki sahalar ilk dönem faaliyet alanıdır.[30] Filiz Aydın ise Şeyh Şüca’nın Konya’da Eskişehir ve Antalya’da türbeleri olmasına rağmen Edirne’de gömülü olduğunu söylemektedir. [31]

Her ne kadar kendine manevi bağlılığı olanlarca Baba İlyas’la aynı kişi olduğu söylemesine rağmen Sultan Şüca velayetnamesini inceleyen Orhan Köprülü ise onun yaşadığı döneme ilişkin daha geç bir tarih vermektedir. Köprülü Şeyh Şüca’nın Çelebi Mehmet ile II Murat devirlerini gördüğünü, Menkıbedeki kayıtların II Murat’ı halen yaşayan bir kişi olarak göstermesinden yola çıkarak onun 15 yüzyıl ilk yarısında yaşamış olduğunu bildiriyor.

Şeyh Şüca Menkıbesinde anlatılanlara göre Bursa, Kütahya, Manisa dolaylarındaki zaviyelerde yaşayan şeyhlerin onunla çok saygılı bir ilişkisi vardır. Buralar eski Germiyanoğulları ve Saruhanoğulları’nın bulunduğu yerler olup, Babai ayaklanmasının arkasından gizlenmek içen denetimin daha az olduğu bu bölgelere yerleşmişlerdi. Şeyh Şüca’nın Abdal Hakı, Abdal Mecnun, Abdal Yakup ve Abdal Mehmet gibi[32] muhtemelen Babailerin yaşayan Şeyhleri ile ilişkisi vardı. Şeyh Şüca’nın yörede yaşayanlar dışında daha sonra Balkanlardaki bir çok faaliyetleri bilinen Otman Baba gibi derviş ve şeyhlerle de ilişkisi vardı. Otman Baba’nın Balkanlara gitmeden buralarda dolaştığı ve Şeyh Şüca’yı pir olarak kabul ettiği menkıbesinde anlatılmaktadır.

Ö.L. Barkanın yayınladığı belgeler arasında Şeyh Şüca’nın adı Kanuni dönemi öncesi bir çok vergi kaydında bulunmaktadır. Şüca Baba’nın dervişleri Saruhan ilinin Balabud ilçesinde bir yeri vakıf olarak alıp buraya zaviye yapmışlardı. Burası daha sonra Hacı Piri’nin elinde idi. Yine Saruhan da Akkaya adlı yerde Fatih Sultan Mehmet zamanından bir belgede Şüca Abdal ve arkadaşlarının Derviş Sinan, Derviş İsmail, Derviş Mustafa, Ali Küçük ve Kaygusuz’la beraber dağ içinde bir yeri temizleyerek zaviye yapmış oldukları anlatılmaktadır.[33] Bunların dışında Akyazı’da Zaim ve Sipahi tımarlarında Şücalu karyesi görünmektedir, Göynük'te[34] ise Sucalar adlı bir yer bulunuyordu.[35] Rumeli’de ise Rusçuk ilinin Küçük Orhan Köyünde Şüca Dede Zaviyesi vardır.[36] Barkanın yayımladığı belgelere göre Çirmen’deki Hızır Baba zaviyesinin Şeyhi Hızır Baba’nın Timurtaş oğullarından birisi olup zengin vakıfları bulunmaktadır. Zaviyenin bazı işlerine Şüca Baba ihtiyarlarının baktığı söylemektedir[37] Şeyh Şüca adına II Murat zamanında Edirne’ye bir zaviye yaptırılmış olduğu da söylenmektedir. [38]

Menkıbname de söylenenlerin bazı kısımların Tahrir defterlerinde karşılığını görmek mümkün gözükmektedir. Şeyh Şüca Batı Anadolu bölgesinde oldukça iyi bilinen ve önemsenen bir kişi olduğu kadar; yaşamını sürdürdüğü zaviyesinde yaşadığı dönemde Babailiğin dinsel merkezi olmalıdır. Şüca Baba Menakıbname’sine göre 200 derviş ile bütün yaz seyahat eden kışları zaviyesinde ya da bir mağarada geçiren tipik bir Babai dervişidir. 15 yüzyıl da onun müritleri bütün Anadolu’da ve Rumeli’de Üryan Şücailer adıyla ünlenmişlerdir. Bu dervişlerin ellerinde ilk defa Şüca’nın kullanması muhtemel olan “Şüca-i çomak” bulunuyordu.[39] Baha Sait Bektaşi meydanında “suci şarap” olduğunu söylemektedir bunun asıl adı Şücai şarap olmalıdır.[40]

Sultan Şüca, sadece Şeyh ya da yerel halkla ilişkili değil, yüksek Osmanlı komutanları ile de ilişki içerisinde olup bunların içerisinde Timurtaş Oğlu Ali Bey onun müridi olmuştur.[41] Şüca Baba Müritleri ile birlikte Rumeli’de gazalara katılmaktadır. O aynı zamanda derviş bir gazidir.[42] Balkanlardaki Aleviliğin kurumlaşmasında bu ikilinin iş birliği çok önemli bir etki göstermiştir. Faaliyet sahası Kuzey Bulgaristan yönünde bulunan Timurtaş Paşa’nın yanında Şeyh Şüca ile birlikte Üryan Baba da bulunmaktadır. Bu bölge Sarı Saltuk’un ilk Rumeliye geçişinden beri Babailerin çok yoğun olarak bulunduğu bölgelerdir. Şeyh Şüca döneminde de Batı Anadolu Seyit Gazi çevresindeki Babailerin buradaki faaliyetleri oraya yeni bir canlılık getirmiş, yörede Babailik oldukça güçlenmiştir. Daha sonra bu ilişki Otman Baba üzerinden yürümüştür. Günümüzde Çorlu Tekirdağ çevresinde yaşayan Babailer Balkan savaşı sırasında yine bu bölgelerden gelmişlerdi. Bütün bunlar buralarda bu ekibin ne kadar çok etkili olduğunu göstermesi bakımından oldukça dikkate değerdir. Rumeli’de Şücaddinin müritlerinin Üryan Şücailer olarak anıldığı bilinmektedir. Bunlar bu gazi komutanların yanında bu savaşlarda oldukça önemli işlevlere sahiplerdir.

Şeyh Şüca’nın kesinlikle bir Babai dervişi olduğu görülmektedir.[43] Onun faaliyet sahası olarak gösterilen yerler de Germiyanoğulları ve Saruhanoğulları’ nın bulunduğu yerler olup her iki beylik de Babai isyanına katılıp yenilginin ardından bu yöreye yerleşen guruplardan oluşuyordu. [44] Seyit Gazi yöresinde bu isyana katılıp yenilince buralar yerleşen bir çok insan ve bu çevrelerdeki tekke ve zaviyelerde bunların hatıralarını taşıyordu.[45] Şeyh Şüca’nın kendisi olmasa bile ailesi bu isyandan sonraki dönemlerde buraya yerleşmiş kişiler olmalıdır.

Şüca da görülen Karamanlılara karşı soğukluk ya da nefret [46] Cimri meselesinden sonra bütün Babai çevrelerde vardı. Bunu Cloud Cohen de kendi tespitleri ile doğrulamaktadır. Chen’e göre Babai dervişleri ile karamanlılar arasında bir soğukluk ya da bir sürtüşme vardı.[47] Yunus’un da Karamanlı sınırları içinde Şeyh olup şehzade ve beylerin bir kaçının mürşidi olduğu söylenmektedir. Karaman beylerinden Aladdin’i iki defa iktidardan devirmelerine karşılık, onun tekrar beyliği ele geçirip ikinci defada Yunus’un da içinde bulunduğu bir gurubu suçlu bularak kafalarının uçurulduğu söylenmektedir.[48] Bu soğukluğun da Cimri isyanın hemen arkasından başladığı düşünüle bilinir Baba İlyas’ ın oğlu Muhlis Paşa’nın Karamanlıların yanından ayrılıp Kırşehir’e oradan da Çorum’a gidişi bu nedenle olmalıdır. Şeyh Şüca’nın’da ya kendisinin ya da ailesinin böyle bir nedenle Karamanlıların hüküm sürdüğü topraklardan ya sürülmüş ya da kaçmış olmaları mümkündür. Karamanlıların Babailere karşı bu tavrından dolayı Şeyh Bedreddin’in de yöneticiler tarafından iyi karşılanmadığı görülmektedir. Bedreddin Konya’dan geçerken Karamanlılar tarafından iyi karşılanacağını beklerken tahtta bulunan kişinin onu küçük düşürmek için elinden geleni yaptığı anlatılmaktadır. Menakıpname’de Karamanoğlu inkarcılıkla suçlanmaktadır. [49]

Halk inançlarında ve Menkıbelerde Sultan Şüca’nın Battal Gazi olup, öldükten sonra tekrar Dünyaya Şeyh Şüca olarak geldiği inancı hakimdir.[50] Battal Gazi [51] ile Şeyh Şüca’nın kişilikleri özdeşleştirilir. Sultan Şüca bir gün Abdalları ile otururken onlara şöyle der. “ Pirler Seyyid Gazi donunda iken burada peltek dili kardaşlar ile kopuşur iken pirlerun şunda bir altın sikke künk dibi geçip durdu. Hem bir altın maşrapa ve bir altun özengimiz kalup dururdu. Gelun varalım açalım.” Bunun üzerine dervişler söylenen yerleri açıp Sultan’ın bahsettiği eşyayı bulurlar. Böylece Şeyh Şüca’nın çok zaman önce Eskişehir Dolaylarında Seyyid Battal Gazi olarak yaşadığını şimdi ise Sultan Şüca’nın bedeninde tekrar Dünyaya geldiğine kanaat getirirler.[52] Daha sonra göreceğimiz gibi bazı Şeyhlerin Sultan Şüca’ yı pir tanımasında bir problem onlar açısından yoktur. Çünkü onlara göre ikisi de aynı kişidir.[53]

Şeyh Şüca’nın Balkanlardaki faaliyet sahasında daha sonra Otman Baba’nın etkili olduğu görülmektedir. Biraz aşağıda daha detaylı inceleneceği gibi Aleviliğe yaklaşımda Şeyh Şüca ve Otman Baba’da bir paralellik olduğu görülür. Bunların Anadolu ve Balkanlarda aynı sahalarda faaliyet yürütmesi bu iki kişi arasında Şeyh-mürit ilişkisi olması ihtimali yüksektir.

[değiştir] OTMAN BABA

Otman Baba’nın hayatı ve faaliyetleri dervişlerinden Küçük Abdal’ın yazdığı Velayetnamesi’nde detaylı olarak anlatılır. Bunun dışında Osmanlı devleti arşiv kayıtlarında da onunla ilgili şikayetnameler yargılamalardan oluşan belgelerin varlığı bilinmektedir.

Otman Baba’nın değişik yerlerde adı farklı olarak geçmektedir. Bunlar arasında Hüsam Şah, Hüsam Şah Gani ya da Gani Baba denilmektedir.[54] Hacım Sultan Velayetnamesi’nde ise Osman Baba olarak geçmektedir. Demir Baba Velayetnamesi’nde Otman Baba’nın atası Seyit Ali olarak gösterilmektedir.[55] Otman Baba Velayetnamesi’nde Timur’un Anadolu’yu işgali sırasında Germiyan ve Saruhan illerinde dolaşmış II Mehmet’in şehzadeliği sırasında Manisa’da bulunmuştur. Hacım Sultan Velayetnamesi’nde onun Hacım Sultan’ın nefes evladı olduğu ve onu irşat için Germiyan’ a gönderip zaviye açmasını istemiş olduğu yazılıdır. Ocak Otman Babanın Hacım Sultan’ı tanımış olmasının mümkün olduğunu söylemektedir.[56] Otman Babanın Anadolu ve Rumeli’de dolaştığı yerlerde medrese çevresiyle anlaşamadığı ve çeşitli kereler soruşturmalara uğradığı görülmektedir.[57] Bu durumun oluşmasında Otman Baba’nın inançları kadar onun sert ve agresif kişiliğinin de büyük etkisi olmalıdır. Bu kişiliği ve cesareti nedeniyle en yüksek devlet görevlilerini bile bir çok kez azarladığı görülmektedir.[58] Otman Baba Velayetnamesi’nde Fatih Sultan Mehmet ile dostluğu olduğu ve medreselilerin baskılarına rağmen onu yargılatmayı engellemiş olduğu söylenmektedir. Otman Babanın dervişleri ile birlikte çeşitli savaşlara katıldığı bu savaşlar esnasında yanına yeni dervişler edindiği düşünülebilinir.[59]

Otman Baba’nın Rumeli’ye geçmeden eski Germiyan sahasında dolaştığı ve bu çevrede yaşadığı görülmektedir. Barkan’ın yayımladığı kayıtlarda Kütahya’da Beşparmak isminde bir dağın altında Hüsam Dede isminde bir dervişin kendi çabası ile bir zaviye yaptırmış olduğu, buraya daha sonra başka dervişlerin geldiği söylenmektedir. Ama burada Zaviyeden söz edildiği halde türbeden bahsedilmemektedir.[60] Buranın Otman Baba’nın kendi kurduğu yer olması oldukça muhtemeldir.

Otman Baba’nın dolaştığı bu sahaların Şeyh Şüca’nın etki sahası olduğu görülmektedir. Otman Baba ile Şeyh Şüca’nın yaşadığı tarih birbirini tutmaktadır. Büyük ihtimal Otman Baba’nın ya direk Şeyh Şüca ile direk ilişkisi olmuş ondan el almış, ya da Şeyh Şüca’ya bağlı derviş veya şeyhler yoluyla Şeyh Şüca’ya bağlanmış olmalıdır. Otman Baba’nın Anadolu’da iken bulunduğu sahalar ve Balkanlara geçtikten sonra temel faaliyet sahası diyebileceğimiz Kuzey Doğu Bulgaristan çevresi aynı zamanda Şeyh Şüca’nın da faaliyet yerleri olduğu ve bu yörelerde son zamanlara kadar onun adının kutsandığı bilinmektedir.

Balkanlarda Otman Baba’nın İlk zaviyesinin bulunduğu yer Haskova olarak bilinmekte olup burası Filipe’ye oldukça yakındır. I. Beyazıt döneminde Saruhan Oğulları’ nın Menemen ovasından alınıp beyleri ile birlikte Filipe’ye sürüldüklerini Aşık Paşazade anlatmaktadır.[61]

Köprülü’den öğrendiğimize göre Şeyh Bedrettin taraftarı olan Börüklüce Mustafa ve Torlak Kemal ayaklanmasına katılanların Sarı Saltuk’tan kalan Babailer olduğunu söylemektedir.[62]

Bu bölgeler Saruhan Oğulları’nın egemenlik sahası olup, Filipe’ye sürülenlerin de Babai inancına sahip oldukları düşünülebilinir.???... Otman Baba’nın buraya zaviye açması ve bu kadar kısa sürede destek bulması da bu nedenle olabilir. Yine Bedreddin ayaklanmasının diğer merkezi olan Dobruca Deliorman bölgesi Sarı Saltuk Babailerinin en yoğun olarak bulunduğu yerlerdi. Otman Baba ister Anadolu’da ister Balkanlarda olsun Babai çevrelerle ilişki içinde ve onların arasında faaliyet yürütüyordu.

Batı Anadolu ile Bulgaristan’nın Haskova’dan kuzey doğuya doğru bulunan bölgeleri arasındaki ilişkinin sanıldığının aksine oldukça gelişkin olduğu görülmektedir. Bu nedenle Otman Baba’nın önce Haskova da daha sonra Varna’da tekke kurması bir tesadüf eseri değil, kendisinin de ait olduğu çevrenin bu yerlerde yoğunluğu nedeniyle idi. Benzer inançları savunan bu çevrelerde kendisine Mürit bulmakta hiçte zorlanmamış olduğunu söylemek mümkündür. Bu bölgeler aynı zamanda Babai olan Sarı Saltuk’un ölümünün ardından burada kalanlarda bulunmakta idi.

Otman Baba’nın gezdiği sahaların ise Gelibolu’dan Dobruca’ya Edirne’den Sırbistan’a kadar geniş bir saha olduğu söylenmektedir. Tırnova, Yanbolu, Zagra, Semendire, Vidin, Filipe, Vardar, Serez ve Selanik’te kurban toplamaktadır.[63] Buralar Otman Baba’nın gezdiği ve gördüğü yerler olmalıdır. Asıl ona bağlı guruplar orta ve Kuzeydoğu Bulgaristan çevresindedir. Batı Anadolu ve şimdiki Kuzey ve Kuzeydoğu Bulgaristan sahasının inanç ortaklığı vardır. Bu iki coğrafi bölgede inanç olarak Bektaşi geleneği değil, Babailik halkın yoğun olarak itibar ettiği inançlardan birisidir. Yörede bulunan Alevilerin büyük çoğunluğu kendilerini Bektaşi değil Babai ya da Bedreddin’i olarak tanımlamaktadır.

Bu sahada faaliyet yürüten Otman Baba Balkanlarda Şeyh Şücaddin halifesi olmalıdır. Otman Baba Velayetnamesi’nde Seyit Gazi’deki Şücaddin Pir olarak tanıtılır. Kendi nesli tükendiği için Babailer hala Şücaddin’den gelip mürşitlik vesikası alırlar.[64] Yine Otman Baba Velayetnamesi’nden öğrendiğimize göre Otman Baba, Sultan Şüca ile çağdaştır. Kendisi ile Şeyh-mürit ilişkisi olduğu görülmektedir. Bu ilişkinin oluşumu direk Şücaddin aracılığı ile olabileceği gibi dolaştığı sahalarda Şücaddin’in dervişleri vasıtası ile de kurulmuş olabilir. Balkanlara gitmeden önce dolaştığı sahalar Seyit Gazi’nin etki alanındaki sahalardır.[65] Bu nedenle çalışma ve faaliyet sahası olarak Kuzey Doğu Bulgaristan’ı Babailerin yoğunluğundan dolayı seçmiş olabilir.[66] Barkan’ın yayımladığı belgelerde Şüca dervişlerine direk olarak bağlı olan zaviyeler bulunuyordu bunlardan biri de Çirmendeki Hızır Baba zaviyesi idi. [67]

Daha Şücaddin Baba’nın kendi sağlığında ona bağlı olarak Rumeli’de faaliyet yürütenler bulunuyordu ve bunlar “Uryan Şücailer” adıyla anılmaktaydılar.[68] Otman Baba da Anadolu’da olmadı ise Rumeli’de Şücai dervişler aracılığı ile Şeyh Şüca’ya bağlanmış olmalıdır. Bu direk Şeyh-mürit ilişkisi olabileceği gibi ikinci elden bir bağlılıkta mümkün olacağı göz önünde tutulmalıdır.

Otman Baba’nın yanında dervişleri ile birlikte Seyit Gazi’deki ayinlere katıldığı bilinmektedir. Otman Baba Velayetnamesi’nde Şeyh Şüca’ya çok değer verdikleri anlatılmaktadır. O’na Şefiklü Bey demekte ve her yıl onun türbesini ziyaret edip Seyit Gazi’deki Azam Baba önderliğinde yapılan törenlere katılmaktadırlar.[69] Otman Baba’nın da Hz. Ali’ye karşı büyük bir sevgi duyduğu görülmektedir. Bunun yanında bir başka takdis ettiği şahıs ise Sarı Saltuk’tur. Otman Baba bazen “Sarı Saltuk olup nehri geçer “ Bir başka yerde Rufai dervişinin işgal ettiği Sarı Saltuk’un Tekkesi’ni almak için “bu tekke benim tekkemdir beni tanımadın mı ben Sarı Saltuk um” der.

Otman Baba ve çevresinin Balkanlarda güçlü bir nüfuza sahip olmaları yönetim çevrelerini hep kuşkulandırmıştır. Otman Baba’nın şehire geldiğinde medrese çevresinin tepkisini çektiği onların şikayetleri nedeniyle de birkaç kere canını zor kurtardığı, ölümünden sonra bile bu kuşkuların devam ettiği görülmektedir. Bu nedenle 1492 de II. Beyazıt’ a karşı Arnavutlukta yapılan Suikastın sorumlusu olarak Otman Baba dervişleri Anadolu’ya sürülmüşlerdir.[70]

Otman Baba’nın dolaştığı ve ilişkide olduğu çevreler içinde şunlar bulunmaktadır. Vize’de Ahmet Baba, Zagra’da Mümin Derviş, Vardar’da Beyazıt Baba, Serez’de Mecnun Derviş, Karasu Yenicesinde Nasuf Baba gibi tekke Şeyhleri ile ilişki içindedir.[71]

Fakat bunlardan Hacı Bektaş Tekkesi’ne bağlı olan Bektaşilerle geçinemediği görülmektedir.

Bu nedenle Bektaşi olan Beyazıt Baba ve onun müridi olan Mümin Derviş’le oldukça sert kavgaları Velayetname’ de anlatılmaktadır.

XV yüzyıl da Balkanlarda Babailer arasında kutup olarak kabul edilen Otman Baba, Muhyiddin Çelebi’nin Hızırnamesi’nde gelmiş geçmiş en büyük evliyalar arasında gösterilir. Otman Baba’nın yaşadığı dönemden çok sonra Bektaşi geleneği Otman Baba’yı kendi cemaatlerine dahil etseler bile Otman Baba’nın kendi yaşadığı dönemde bunlarla çok iyi geçinemediği görülmektedir.

Aşağıda daha detaylı görüleceği gibi Bektaşiler ve Babailer arasındaki bu sürtüşme sadece Otman Baba’yla sınırlı olmayıp Demir Baba Velayetnamesi’nde de bulunmakta ve günümüzde bile bu örtülü olarak sürmektedir.

Otman Baba Velayetnamesi’nin bir kaç bölümünde Hacı Bektaş müritleri ve Bektaşi geleneği aşağılanıp onlarla dalga geçilmektedir.[72] Buna karşın kendine yakın olanlara daha yakın davrandığı gözden kaçmamaktadır.

Velayetnamesi’nde bir çok yönetici ve komutanı tersleyip onlara hakaret ederken Mihailoğlu Ali Bey’e karşı son derece iyi davranıp ona dualar eder. Mihalioğulları’nın Şeyh Bedreddin ayaklanması da dahil Babai çevreyle oldukça iyi ilişkileri bulunmakta idi. Varna’daki Akyazılı türbesini Mihailoğulları yaptırdığı gibi, aynı tarihlerde Seyit Gazi’deki tekkenin aynı aile tarafından yaptırıldığı biliniyor.[73] Mihailoğulları’nın Babailere olan yakınlığı bu nedenle velayetnameye olumlu olarak yansımıştır.

Bektaşi geleneğine göre ise Otman Baba Bektaşi olup pir evinde bir süre hizmet etmiştir. Orada keramet yarışı esnasında Aşçı Baba ile aralarında tartışma çıkmış, Otman Baba’nın tacının bu tartışma esnasında parçalandığı, yedi dilimi elinde kalınca, tacını yedi dilimli yaptığı söylenir. Bedri Noyan ise bu seviyedeki insanların böyle şeylere tenezzül etmeyeceğini yedi dilimli tacın başka nedenleri olacağını düşünür.

Otman Baba’nın Tacının 7 dilimli olması onun inancı ile ilgili olup, Babailerin erkanlarında olan 7 sistemin bir sembolü idi. Biraz aşağıda detaylı şekilde tartışacağımız gibi Bektaşilerle pek arası olmayıp Bektaşi dervişleri terimi ile o kendini bunların dışında tutmaktadır. Burada Otman Baba’nın Alevi Batıni çevrenin dışında olduğu gibi bir anlamda çıkarılmamalıdır. Otman Baba Alevi Batıni çevrenin dışında değildir. Anadolu’daki iki farklı merkezden yönlenen iki farklı Alevi ekolden birisidir

[değiştir] BALKANLARDA BABAİLİK VE BEKTAŞİLİĞİN GELİŞİMİ VE İLİŞKİLERİ.

Balkanlardaki 16 yüzyıl öncesi Alevi yerleşmesi ve kurumlaşması iki farklı dönemde, iki farklı Batıni gurubun takipçiliği şeklinde kurumlaşıp yerleşmiştir. Konunun başında anlatıldığı üzere Osmanlıların Balkanlarda ilk işgal ve yerleşme döneminde Alevi çevreden üç farklı gurup bu akınlara fiili olarak katılmıştır. Bunlar Babailer, Bektaşiler ve Ahiler’dir.[74] Ahiler’in süreç içerisinde Bektaşi geleneği ile birleşmesi bu gurupların sayısını ikiye indirmiştir. Rumeli Aleviliğine rengini verip bunun günümüze kadar gelmesini sağlayan Babailer ve Bektaşilerdir.

Babailerde Bektaşilikte olduğu gibi tek bir piri ön plana çıkarmak yerine yörelere göre kutsadıkları kişinin değiştiği görülmektedir. Bunların üzerinde de Sarı Saltuk ve Şeyh Şüca ön plana çıkmaktadır. Haskova yöresi genellikle Haskova yakınlarındaki Otman Baba’nın adını anmakta, Razgrad ve Silistre yöresinde yaşayan Babai Alevileri Razgrad’da türbesi ve dergahı bulunan Demir Baba ve Şumnu’daki Musa Baba’yı anmakta, Varna yöresi ise Balçıkta türbesi bulunan Akyazılı Sultan’a bağlı olup onun adını zikretmektedirler. Dobruca, Deliorman ve Romanya yöresi halkı Babadağ’ında bulunan Sarı Saltuk dergahına bağlıdır.[75] Sarı Saltuk’ u kutsayan Babai gurupları dışta tutulursa, Otman Baba, Akyazılı İbrahim, Demir Baba ve Musa Baba’yı kutsayanların tamamı “Eskişehir Seyit Gazi Arslanbeyli köyünde görkemli bir türbesi ve Tekkesi’ bulunan Şücaddin Veli dergahına bağlanıp bu evliyanın silsilesinden el etek tutmaktadırlar “Bektaşi geleneği ise Hacı Bektaş’a bağlı olmak üzere Hacı Bektaşi Veli’yi pir olarak kabul etmekle beraber bu çevrelerce Seyit Ali Sultan Abdal Musa’da kutsanan önemli şahsiyetler olarak görülmektedir. Melikof’un işaret ettiği gibi her iki ekolün de kendini Selçuklu dönemi Babai hareketinin hatıralarında birleştirdiği görülmektedir. Kendi köklerini Babai hareketine götüren bu gurupların ayrışmalarının ne zaman olduğu hakkında kesin bir şey söylemek mümkün olmamasına rağmen bunun oldukça eski bir tarihe rastladığını söylemek mümkündür.[76]

Bektaşiler Rumeli’ye ilk ayak basıştan itibaren yerleşim sahası olarak daha çok merkez Dimetoka olmak üzere Güney Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk ve Kuzey Batıya doğru Macaristan’a kadar bir hat izlediği görülmektedir. Seyit Gazi’ye manevi bağlılığı olan Babailer ise daha çok merkez Haskova’ deki Otman Baba ve Varna daki Akyazılı Sultan Tekkesi olmak üzere genellikle Haskova’dan Kuzeye daha yoğun olarak Kuzey Doğu Bulgaristan sahası ile Romanya’nın Babadağ çevresinde yoğunlaştığı görülür. Babailerin yaşadığı bölgelerde Bektaşiler bulunmasına rağmen[77] karışık bazı yerler dışta tutulursa örneğin Bektaşilerin yoğun olarak bulunduğu Arnavutlukta Babailere pek rastlanmamaktadır.

Bu iki farklı gurubun Balkanlara ilk girişte ittifak ettikleri gazi beylerin faaliyet sahası ile bu gurupların etkinlik alanı arasında bir aynılık bulunmaktadır. Evrenos Gazi bilindiği gibi Rumeli’ye geçişte faaliyet sahası Dimetoka, Edirne, Burgaz’dan Batıya Gümülcüne istikameti idi. [78] Timurtaşoğullarının ise Yenice, Kızılağaç ve Yanbolu üzerinden Tuna’ ya doğru ilerledikleri görülmektedir. [79]. Yine aynı yörede Mihailoğulları’da faaliyet göstermekte idi.

Bunlardan Evrenos Gazi’nin yanında Ahiler ve Hacı Bektaş geleneğine bağlı olanlar çoğunluktayken, Mihailoğulları ve Timurtaş oğullarının yanında ise Babailerin etkin olduğu görünmektedir. Yukarıda açıklandığı gibi bu Gazi beylerin faaliyet sahası aynı zamanda bu gurupların yoğun olarak bulunduğu yer olarak önümüzde durmaktadır. [80]

Ahi. Bektaşi ekol Evrenos Gazi ile birlikte hareket ederken Babailerin özelikle Sultan Şüca’nın ilk dönemlerden itibaren Timurtaş Paşa ve Mihailoğulları’nın yanında olduğu görülmektedir. Bu Gazi komutanların bu şeyhler ile ilişkisi aynı orduda bulunmanın dışında Şeyh-mürit ilişkisi şekline dönüştüğü görülmektedir. Seyit Ali Sultan Velayetnamesi’nde Evrenos Bey’in Kızıl Deli’ye manevi olarak bağlı olduğunu söylemektedir. Sözlü Bektaşi gelenek Şiirlerde Evrenos Gazi’yi Seyit Ali Sultan’a bağlanmış ve onun müridi olarak gösterir. Gümülcine’de Evrenos Gazi zaviyesi 19 yüzyıla kadar varlığını korumuş olduğunu biliyoruz.

Timurtaşoğlu Ali Paşa ise Şüca’nın müridi olduğundan ölünce Şeyhinin bulunduğu yere gömülüp oraya görkemli bir türbe yaptırılmıştır. Yine bu aileden Şeyh Şüca zaviyesine bağlı olarak faaliyet yürüten Hızır Baba bulunmaktaydı. Mihailoğulları ise Şeyh Bedreddin isyanı esnasında Bedreddin’i desteklemiş ve Akyazılı Tekkesi’ni yaptırdığı gibi Seyit Gazi’deki tekkeyi de yaptırmıştır. Demir Baba’nın’da Mihailoğulları’ndan birisi olduğu söylenmektedir.

Bu üç gazi çevrenin hareket alanı aynı zamanda Alevliliğin farklı ekollerinin de yayılma alanı olmuştur. Evrenos Gazi Edirne’den Kuzeybatıya doğru hareket ederken bura aynı zamanda Bektaşi geleneğinin etki alanını oluşturmuş, Timurtaşoğulları ve Mihailoğulları ise daha çok Edirne’den Kuzeye doğru Tuna’ya kadar olan bölgede hareket etmektedir. Burada yoğun olarak Babai geleneği ve onların bir kolu sayılması gereken Bedreddinler bulunuyordu.

[değiştir] BABAİLER

Balkanlara Aleviliğin ilk taşınmasının Sarı Saltuk önderliğinde hareket eden Babailerin eseri olduğu görülür. Dobruca yöresi Babailerinde de Sarı Saltuk kutsanan önemli şahsiyetlerden birisi olarak kabul edilir. Sarı Saltuk’ u takdis eden bu Baba guruplarının büyük ihtimal ile onunla 1263-1264 yılında bu yöreye gelen guruplar olduğunu söylemek mümkündür. Sarı Saltuk Babai ayaklanması sonrasındaki dönemde diğer Babai gurupları gibi önce Batı Anadolu’ya göç etmiş burada Moğol-Selçuklu işbirliğinin baskısı artınca oradan yanındakilerle birlikte Rumeli’ye gelmişti. Batı Anadolu’da aynı dönemde Babai isyanında yenilen çevrelerin en önemli merkezi olmuştu.[81] Göynükte Babailer adı ile iki mahallenin tespiti[82] bu gurupların en uçlara kadar geldiklerini bizlere haber vermektedir. Bu gurupların daha çok Batı Anadolu’da Germiyan ve Saruhanoğulları’nın yerleşim bölgeleri de olduklarını biliyoruz. Batı Anadolu’da Babai ayaklanmasına katılan Harzemlilerin adına eski Germiyan bölgesi olan Kütahya’da rastlanmıştır.[83]

1239 Babai isyanı esnasında Malatya civarında bulunan Germiyan’ lar 1277 Cimri olayları esnasında Kütahya civarında bulunmakta idiler. Manisa civarında beylik kurmuş olan Saruhan Bey’in Harzemlilerin emirleri arasında olduğu söylenmektedir.[84] Cevdet Türkay Batı Anadolu’da oldukça çok Horzum adını taşıyan yerler tespit etmiştir. Bunlar arasında Tekke, Menteş, Akşehir Sancağı,Ula kazası, Saruhan Sancağı, Denizli, Kütahya Sancağı ve Aydın sancağında Horzum ya da Horzum Atik ve Horzum Cedit adıyla yerler bulunduğunu belirtir.[85] Fuat Köprülü ise Manisa çevresinde Harzem Adıyla ilişkili 8 yerleşim birimi tespit etmiştir.

P. Wittek Batıya gelen Türkmen oymaklarının buralarda merkezi idarenin kontrolü dışında faaliyet etmekte ve Ege kıyılarına kadar ilerlemiş olduklarını kayıt etmektedir. Bu Türkmen akınlarını engellemek için Bizans Trakya’daki Hıristiyan Türklerin bir kısmını Menderes vadisine getirmiştir.[86] Fakat Bizanssın bütün bu çabalarına rağmen buraya yerleşmeyi engelleyemediği görülmektedir.

Buralarda oldukça çok Babai derviş ya da halifesinin yerleşmiş olduğunu düşünmek gerekir. Buralarda beylikler döneminde yapılmış zaviye ve türbeler bulunduğu gibi Saruhanlı’lar döneminde tekkelere vakıf olarak verilen yerlerin kayıtları tahrir defterlerinde görünmektedir. Bu tarihi yapıların başında Sarı Saltuk’un kedisini özdeşleştirdiği Eskişehir’de Seyit Gazi zaviyedir.[87] Bu merkez Şeyh Şüca önderliğinde Balkanlardaki Babailiğin temel merkezi olma özeliğini günümüze kadar koruyacaktır. [88]

Sarı Saltuğun Mürşidi ve halifelerinin daha çok Sakarya havzasında bulunduğu düşünülünce kendisinin de belirli bir süre buralarda kalmış olduğuna kesin gözüyle bakılmalıdır. Tahrir defterlerinde bulunan iki kayıt da sarı Saltuğun adı geçmektedir. Sarı Saltuk evlatlarından Derviş Mustafa pirin adına Manisa şeriye sicillerinde bir kayıt bulunmaktadır. Bu zaviyenin Saruhanlı’lar döneminden beri aynı şahısların elinde olup “Gördük kadısının emriyle tekrar aynı şahıslara verildiği” söylenmektedir. [89] Kütahya da Şeyh Saltuk zaviyesinin bir zamanlar tımara verilip sonra buranın harap olduğundan bahsedilmektedir. II Beyazıt döneminde Kütahya Köylerinden birinde Genç Abdal isminde bir derviş bir zaviye yaptığını söylemektedir. Daha sonraki kayıtlarda bu genç Abdalın Sarı Saltuk soyundan olduğu belirtilmektedir. Buradaki kayıt da Hüseyin Veledi Genç Abdal olarak geçmektedir.[90]

Sarı Saltuk ile ilişkili bir başka bölgenin de Denizli yöresi olduğu görülmektedir. Burada Harzemlilere ait olması muhtemel yer adları olduğu gibi Sarı Baba adlı bir zaviye bulunmakta idi.[91] Hacım Sultan Velayetnamesi’nde Sarı Saltuk Sarı Selçuk olarak tanıtılıp Hacım Sultan’ın Germiyan da bu zaviyede kaldığını söylemektedir. Yine Denizlinin yakınında “ Baba dağ “ adıyla anılan yerin Sarı Saltuğun Moldavya’daki mezarının bulunduğu bölgenin adıyla aynı olması dikkat çekicidir.

Bütün bunlar Sarı Saltuğun bir süre bu çevrede dolaştığını bizlere göstermektedir.  İster kendisinin mürşidi ister kendisinden sonra onunla ilişkili gösterilen bütün çevrelerin Sakarya havzasında bulunması onu bu yörede bulunduğunun en önemli kanıtı olmalıdır. Daha da önemlisi aşağıda görüleceği gibi Sarı Saltuğa bağlı guruplar ister Batı Anadolu’da İster Rumeli’de olsun seyit gaziye manevi bağlılığı bulunan Babailerle aynı coğrafya ve aynı gurubun içinde bulunduğu görülmektedir.

Cimri isyanı sonrasında Karamanlılar ve onların destekçisi durumundaki Saruhanoğulları üzerine 1262’de Moğollar ve Selçuklu’lardan oluşan bir orduyla Denizli yöresine sefer düzenlenmişti.[92] Sarı Saltuğun da Dobrucaya gidiş tarihi olarak 1263-64 olduğu söylenmektedir. Bu da Sarı Saltuğun buradan gidiş tarihi ile uyuşmaktadır. Balkanlara geçen Sarı Saltuk önderliğindeki gurup onun ölümünün ardından bir kısmı Halil Ece önderliğinde Anadolu’ya tekrar dönmüş bir kısmı ise Babadağ ve çevresinde yaşamaya devam etmişlerdi. Bu gurubun Özbek Han dönemine kadar baskı altında olsa da bu Han döneminde eski haklarına kavuştuğunu Togan söylemektedir.[93] Sarı Saltuk’a bağlı bu guruplar Osmanlı’nın bölgeye gelişine kadar burada varlıklarını muhafaza etmişlerdi.

Daha sonra bölgeden geçen İbni Batuta Sarı Saltuk’un müritleri ile karşılaşmıştı. Batuda bu konuda verdiği bilgide bunların Sarı Saltuk’u tasavvuf eri diye anlatmalarına rağmen bu anlatılanların ‘Eri’ kuralara pek uymadığını söyler[94]. Tedeusz Kowslski Dobruca Deliorman Alevlerinin üzerinde yaptığı bir araştırmada birbirini izleyen üç dönem tespit etmiştir. İlk ikisini Osmanlılar gelmeden önceki bir döneme ait iken üçüncüsü Osmanlı dönemine ait olarak göstermektedir. Bu Osmanlı öncesi dönemin Sarı Saltuk ve yanındaki Türkmenler olduğuna şüphe yoktur. İrene Melikof Deliorman bölgesinde yaptığı araştırmalarda Sarı Saltuk’u pir tanıyan guruplarla konuşmuştur. [95]

Bedrettin ayaklanması olarak tarihe geçen ayaklanmanın çıktığı coğrafya ister Batı Anadolu isterse Rumeli olsun Babailerin yerleşik olarak bulunduğu yerlerdi. Bedreddin’in kısa sürede büyük destek bulması, ister Rumeli’de ister Anadolu’da olsun Babai çevrelerle ilişki kurup onların içinde faaliyet yürütmesi sayesinde idi. Aşağıda değinileceği gibi Bedreddin’e bağlı olanlar ve Babailerin inançlarındaki ortaklık, bu ilişkinin varlığının dışında, her iki gurubun aynı köke sahip olduğunu bizlere göstermektedir. Daha sonra buralarda faaliyet yürüten Babai önderlerinden Otman Baba’nın kendini bir çok yerde Sarı Saltuk ile özdeşleştirmesi her ikisinin de aynı gelenekten geldiğinin belirtilerinden birisidir. Yörükan’ın işaret ettiği gibi “Babalılar ve Babailer Saltuklular zümresine yakındırlar Anadolu’da Şüca talipleri veya Otman Baba (Hüsam Şah) talipleri Balkanlarda ise Babai adını taşırlar.“ [96] Tespitinin ne kadar haklı ve yerinde olduğu görülmektedir.

Bütün bunları düşündüğümüzde Dobruca da Alevilerin Sarı Saltuk’un ölümünden sonra da inanç ve kimliklerini koruduklarını bizlere göstermektedir. Halil Ece’yle Karasiye geçenler ile daha sonra Osmanlı döneminde geri dönüş arasında bir kuşak bile yoktur. Osmanlılar bölgeye gelene kadar Balkanlardaki ilk Aleviliğin böyle olduğunu söylemek mümkündür.

Babailerin Rumeli’ye yerleşmesinde ikinci dalga ise Şeyh Şüca dönemine rastlamaktadır. Şeyh Şüca yukarıda detaylı şekilde anlatıldığı gibi Sarı Saltuk’un efsanesinin dolaştığı yerler ile kendi faaliyet sahasında bir birliktelik vardır. Şeyh Şüca Velayetnamesi’nde onu Kütahya Manisa aydın Bursa gibi yerlerde faaliyetde olduğundan bahsedilmektedir. Osmanlı Tahrir defterlerinde bulunan kayıtlarda Velayetnameyi doğrular şekilde bilgiler bulunmaktadır. Tahrir defterlerinde Şeyh Şüca adına Manisa ve Kütahya’da zaviyelerde, Akyazı ve Göynükte ise arazi kayıtlarında rastlanmaktadır. Bu çevreler yukarıda anlatıldığı gibi eski Babailerin en yoğun olarak yaşadığı yerler arasında idi. Balkanlarda onun müritlerine “Üryan Şücailer “[97]adı verilmekte olup kuzey Bulgaristan çevresinde çok takdis edilen bir isimdir. Şeyh Şüca kendisinden sonraki Babai gurupların üzerinde birleştikleri isimdir.

Yine aynı gelenekten Otman Baba’nın da Batı Anadolu sahalarında dolaştığı hatta Kütahya’da bir zaviyenin Hüsam Dede adına kayıtlı olan yerinde Otman Baba’nın olması oldukça muhtemeldir. Yine Seyit gazi çevresinde Hüsam Dede Tekkesi’ bulunmaktadır. Otman Baba’nın balkanlara geçtikten sonra zaviyesini açtığı yer olan Haskova Filibe’nin oldukça yakınında bulunmaktadır. Aşıkpaşazade’nin söylediğine göre buraya I Beyazıt döneminde Saruhan’dan göçer evlerin getirildiği söylenmektedir. [98] Büyük ihtimal ile Otman Baba Rumeli’deki ilk zaviyesini bu guruplar arasında kurmuş olmalıdır.

 

Otman Baba Velayetnamesi’nde Otman Baba’nın Filibe çevresinde çok sevilip saygı duyulduğu söylenmektedir. Otman Baba Filibe’ ye gelip burada Hızırlık denilen bir tekkeye yerleşiyor. Büyük ihtimal ile onun dervişi olan Hasan Baba burada bulunan halka Otman Baba’nın geldiğini haber veriyor. Ona gereken saygıyı yerine getiriyorlar.[99] Otman Baba’nın buralarda çok sevilmesinin nedeni büyük ihtimal ile buralardaki Babailerin yoğunluğundan dolayıdır. Filibe çevresi sadece Babailer değil; onlara çok yakın inançlar olan Bedretiniliğin önemli yerlerinden birisi olduğu kadar, Hurufilerin de önemli merkezlerinden birisi idi. Filibe’deki bu Babai batini yoğunluğun sebebi büyük ihtimalle daha önce Saruhan’dan bu yöreye sürgüne gönderilenlerin Babai çevresinden olmalarından dolayıdır.

Otman Baba’nın ölümünün ardından müridi Akyazılı İbrahim kutup olarak anıldığını Demir Baba Velayetnamesi’nde görmekle birlikte Muhitin Abdal’ın Hızırnamesi de bu bilgiyi doğrulamaktadır.[100] Akyazılı’nın adının merhum Bedri Noyan Batı Anadolu’daki Akyazı ilçesi ile ilişkili olabileceğini söylemiştir. Akyazı’da Şüca lar diye bir bölgenin tahrir defterlerinde geçtiğini yukarıda söylemiştik.[101] Akyazılı’nın Balkanlarda önderlik ettiği çevrede Babailerin bulunması Akyazılının kendisi olmasa bile aile kökeninin daha Akyazı’da iken Babai çevreden olup Şeyh Şüca’nın müritleri olabileceği düşünüle bilinir.

Akyazılı yaşadığı dönemde Rumeli’deki Babailerin kutbu durumunda olup çevresinde ona bağlı oldukça çok tekke bulunuyordu. Onun en önemli halifelerinden birisi de Kademli Baba idi. Kademli Baba, Demir Baba’nın Babası Hacı’nın düğününde sağdıç olarak düğünün organizesini yapmış olduğu söyleniyor. Bedri Noyan Kademli Baba’nın asıl adının Musa olduğunu söylemektedir.[102] Musa Baba isminde birisinin Şumnu Babailerince kutsandığını Hakkı Saygı söylemektedir. Aynı Musa Baba, Demir Baba Velayetnamesi’nde Akyazılı’nın ölmeden önce ziyaret ettiği kişilerden birisi olarak gösterilirken düğün organize toplantısının da onun dergahında yapıldığı söylenmektedir. Aynı velayetnamede Kademli Baba’nın daha önce öldüğü ve Akyazılı’nın da bu cenazeye katıldığı yazılı bulunmaktadır. Noyan’ın Kademli Baba’nın adının Musa Baba olduğu ya yanlış bir bilgiye dayanmakta ya da bir başka Musa Baba’nın olması gerekir. Barkan’ın yayımladığı belgeler arasında Çirmende Musa Baba zaviyesine rastlanmaktadır.[103]

Akyazılı’nın dervişi Hacı’nın düğününü organize edenler de o dönemi de yaşayan Babailerin ileri gelenleri olmalıdır. Bunlar arasında Otman Baba’nın Şeyhi Zati Efendi, Kademli Baba, Mustafa Efendi, [104] Mümin Baba dervişleri [105] Yemini Efendi, Dede Baba gözcüsü Ahmet Baba, Erz Baba, Kız Ana Sultan, Dik Eli Hüseyin Baba[106] Yahşi Baba ve Dursun Baba vardır. [107] Çirmen nahiyesinde Timurtaş Bey Oğlu Hızır Baba zaviye idaresinin Şüca Baba ihtiyarlarına teslim edilmesi [108] bize buranın da Babai dervişlerinin önemli merkezlerinden biri olduğunu göstermektedir.

Akyazılının ölmeden önce kutupluğu Demir [109] Baba’ya vermesine rağmen ölümünün ardından tekkede Sarı Yusuf adında birisinin tekkeşinin seçilmiş olduğu görülüyor. [110] Demir Baba’nın yaşının genç olması onun kutupluğuna itirazlara neden olmuşa benziyor. Akyazılının dergahında denetim kuramadığı gibi gittiği Dursun Baba’nın zaviyesinde onu Haskova’daki Otman Baba Tekkesi’ne göndermesi, bu konudaki itirazların sadece Akyazılı zaviyesinde değil çevrede benzer tepkilerin gelmiş olduğunu gösteriyor. Demir Baba’nın sadece iyi karşılandığı yer Otman Baba Tekkesi’ olmuştur. [111]

16. yüzyıldan itibaren başlayan baskı politikaları nedeniyle Bulgaristan içlerinde bulunan Babailerin daha kuzeye doğru çekildiği hatta buna Bektaşilerin de dahil olduğu söylenebilinir. Babailer Otman Baba döneminde merkez tekke önce Haskova da bulunurken daha sonra Kuzeye doğru çekildikleri görülmektedir. Varna’daki Akyazılı Tekkesi’ni merkez haline getirmeleride bu nedenledir. Daha sonraları Osmanlı devletinin baskısı daha da şiddetlenince merkez tekkenin Deliorman içindeki Demir Baba Tekkesi’ne çekildiği görülüyor. Bu kuzeye doğru çekilişte II Beyazıt’a karşı yapılan suikast girişiminin oldukça önemli bir etkisi olmalıdır. Suikast girişimine katıldığı söylenilen Otman Baba dervişleri toplanıp bunlardan büyük çoğunluğunun öldürüldüğü, bir kısmı ise Bedreddini’lerle birlikte Anadolu’ya sürgüne gönderilmişti. Daha sonra özellikle Yavuz döneminde Bektaşiler de dahil bir çok gurup denetimin daha az olduğu Kuzeye doğru Deliorman içlerine çekilmişlerdi.[112]

Aynı zamanda Rusya’nın merkezi devlet olarak doğup gelişmesi bu yöredeki insanları iki ateş arasında bırakmıştır. 17. yy’dan başlayarak tersine bir göçle en son Balkan harbinde bir çok Babai ve onlarla benzer inancı savunan Bedreddini’ler Güneye doğru önce sınır bölgesine daha sonra da Türkiye içine çekilmişlerdir. Bunlardan göçmeyip yerinde kalanların varlıklarını devam ettirdikleri aynı inançlarını ve ilişkilerini korudukları görülmektedir. Bu guruplar halen Seyit Gazi’deki Nevzat Demirtaş’ın temsilcisi bulunan Abdullah Baba’ya bağlıdırlar.

Aşağıda daha detaylı şekilde görüleceği üzere Otman Baba ve Demir Baba’nın Bektaşilerle oldukça kavgalı olduğu görülmektedir. Bektaşilerin Demir Baba’yı Bektaşi olmadığı için sevmediği Demir Baba Velayetnamesi’nde yazılıdır. Babailerden olan Otman Baba Akyazılı ve Demir Baba, Babai geleneğinin en önemli temsilcileri olup bunların Bektaşi olduğunu söylemek gerçekçi olmaz. Bu Babailer Selçuklu döneminde ayaklanma çıkartan geleneğin o günkü temsilcileridirler Burada bir başka önemli durumda bazı akademisyenlerin söylediğinin aksine Babailer isyanına katılan gurupların 16 yüzyıl dan sonra Bektaşilik içinde eridiği tezinin tamamı için geçerli olmadığı görülmektedir.[113] Babai geleneğinin bütün baskı ve yok etme politikalarına rağmen kendi inançlarını muhafaza ettikleri görülmektedir. Bunların Bektaşiler gibi siyasal tercihlerde liberal bir tavır takınmaktan çok Batıni İsmailler gibi ihtilalci ruhlarını korudukları[114] görülmektedir. Osmanlı yöneticilerinin Hacı Bektaş Tekkesi’ yerine Seyit Gazi’deki tekkenin üzerine gitmesinin en büyük nedeni de budur.

Balkanlarda Babailerin etkili olduğu yerler olan kuzey Doğu Bulgaristan’la Seyit Gazi ilişkilerini tekkenin Nakşilere verilmesi bile engelleyememiştir. Bu ilişkinin bu güne kadar sürdüğü görülmektedir. Merkez Haskova’daki Otman Baba Tekkesi’nden Dobrucaya, Deliorman’a Romanya içlerine kadar olan bölgede Babailer Seyit Gazi’deki tekkeye bağlı olup; Niyaz akçelerini bunlara getirirler. Mürşitlik menşurunu buradan almaktadırlar. Bunlar Şüca Baba ocağına bağlıdırlar. [115]

Balkan harbi öncesinde Haskova yöresinden Otman Baba’ya bağlı Mihman Dede, Deliorman bölgesinden Demir Baba ve Musa Baba’ya bağlı bulunan Mola Ahmet Baba Türkiye’ye gelerek Şücaddin Veli dergahında hizmet edip, bu dergah şeyhlerinden icazet aldıkları dergahta bulunan kayıtlardan anlaşılmaktadır. Şücaddin Veli dergahından İcazet alan Mihman Dede ve Mola Ahmet Baba kendi yörelerinde Şücaddin Veli dergahının halifesi olarak görev yapmışlardır. 1911 yılında Şücaddin Veli dergahı postnişinlerinden Nuri Efendi 1925 yılında onun oğlu Şeyh (İsmail) Hakkı efendi[116] Deliorman yöresini ziyaret etmişler idi. Bu gün bile Rumeli Alevilerinin büyük bölümünün Şücaddin Veli dergahına bağlı olduğunu [117] Şücaddin Veli postunda oturan Nevzat Dede de söylemektedir. [118]

Bu sınırın oldukça geniş olduğu biliniyor. Çorlu Reşadiye mahallesi sakinleri 1929 yılında Romanya’dan gelmişlerdir. Buradaki Babailer Seyit Gazi yakınlarındaki Şücaddin dergahına bağlıdırlar. Bunlarda Hacı Bektaş Veli’ye bağlı olmayıp ona çok önem vermemekte cemlerini Bulgaristan Babaileri gibi pazartesi yapmaktadırlar. [119]

Şurası kesin ki Babai ekolüne bağlı guruplar Kendilerini Bektaşilerden farlı görmekte Hacı Bektaş Veli’yi bazen hiç sevmediğini söylemekte ya da onu ikinci dereceden bir evliya olarak görmektedir. Hatta Yeniçerilerin Hacı Bektaş’ a bağlılığı nedeniyle bu çevreler tarafından Hacı Bektaş suçlanmaktadır.[120] İki Batıni ekolün aşağıda göreceğimiz gibi dinsel pratikler ve inançlarında farklılıklar bulunmaktadır. [121] M. Kiel’in haklı olarak söylediği gibi Doğu Bulgaristan’daki bu guruplar Bektaşi olmayıp Bektaşilik öncesi Babai yolunda yürümektedirler. [122]

Babailerle aynı coğrafyada yaşayıp onlarla aynı tarihsel köke sahip bir diğer gurupta Bedreddinilerdir. Bedrediniler de bu gün varlıklarını devam ettiren Alevi guruplarındadır.

Şeyh Bedreddin’in dinsel inançları hakkında her ne kadar tartışmalar netleşmese bile Bedreddin hareketinde aktif rol oynayanların, ister Batı Anadolu, isterse Rumeli’de olsun Babai çevrelere dayandığı görülmektedir. Hamer Şeyh Bedrettin’in doğum yerinin Kütahya’nın Simav ilçesi olduğunu burasının Şeyh’in doğum yeri olmakla ünlü olduğunu söylerken [123] Şerafettin Şaltakaya ve Baki Gölpınar’ lı ise doğum yerini Edirne olarak vermektedir. [124]

Bilindiği gibi Bedreddin ayaklanmasının üç önemli saç ayağından ikisi Aydın ve Manisa idi. Bedreddin Mısır’daki eğitimini tamamlayıp Anadolu’da uğradığı Germiyan bölgesinde oldukça iyi karşılanıp Germiyanoğlu Şeyh’e biat etmişti.[125] Daha sonra Aydınoğulları’nın bölgesine geçtiği, Börüklücenin de bu geçiş esnasında müridi olduğunu söylemektedir. Bu dönemde beyliğin başındaki İzmiroğlu Cüneyt Bey Şeyhi davet ederek onun müridi olur. Menakıpname’de Cüneyt ve adamlarının Bedreddin’e katıldığını yazmaktadır [126]

Yukarıda söylendiği gibi Bedreddin’in bu faaliyet yerlerinin tamamının Babailerin bulunduğu yerler olduğu görülmektedir. Şeyh Bedreddin Rumeli’ye geçtiğinde de Babailerin yanına gitmişti. Bedreddin’in isyan esnasında Rumeli’de Serez de, Edirne de, Silistre ve Varna da iyi karşılandığı söylenmektedir. Menakıpnamesi’nde Bedreddiniliğin etkin olduğu yerlerin Filibe’den eski Zagra’ya, Silistre’den, Varna’ya ve Tuna ağızlarına kadar bölge adları sık geçmektedir. Tuna ile Varna arasındaki kıyı şeridi ise çok eskiden Deliorman ya da Ağaç Denizi adını taşıyordu.[127] 17. yüzyılda bile bu bölgede Duğalar adında bir Bedreddin’i köyünden özellikle bahsedilir[128] Sofya Kadısı Bali Efendi’ye Dobruca ve Deliorman’ın Bedreddin’in müritleri ile dolu olduğunu söylemektedir.[129] 1571 tarihli iki belge ise Varna ve Ahyolun’da Simavilerin varlığını göstermektedir. Tahrir defterlerinde Varna daki 1695’e ait ilk kayıtlarda Bedreddin Mahmut efendi cami olarak geçer[130] Bu adı geçen yörelerde aynı zamanda Babailerin en yoğun olduğu yerler arasındadır. Bedreddin isyanına Rumeli’de destek verenlerin oradaki Babailer olduğundan şüphe yoktur. [131] Çünkü Bedreddin’e destek verip, ona mürit olanların tamamına yakını Babailerin etkinlik alanı dahilindedir. Şeyh Bedreddin’in Rumeli’de kısa sürede bu denli destek bulmasının asıl sebebi de ister Anadolu’da isterse Rumeli’de olusun Babai çevrelerle ilişki kurup faaliyet yürütmüş olmasında yatmaktadır. Bazı kaynaklarda geçen Bedretin’in bu bölgeye tesadüf eseri olarak geldiği tezi yukarıdaki gelişmeler düşünüldüğünde şüpheli hale gelmektedir.

Bedreddin’in faaliyet sahası olarak gösterilen iki sahada da Babailer çok güçlü idi. F. Köprülü Bedreddin adına ayaklandığı söylenen Börüklüce ve Torlak Kemalin müritleri Sarı Saltuk ile birlikte Balkanlara geçip daha sonra tekrar dönen Babailerden oluştuğu düşüncesindedir. [132] Fuat Köprülü’nün bu açıklaması ister Sarı Saltuğa bağlı ister Şeyh Bedrddin adına ayaklandığı söylenen ya da daha sonra Şüca Baba müritleri olarak gösterilenlerin aynı guruplar olduğunu düşündürmeye yetmektedir. Yörükan’da bu gurupların aynı olduğu düşüncesindedir. Bedreddini olan gurupların inançlarındaki Babai eğilimler göz önüne getirtildiğinde bu daha rahat şeklide ortaya çıkmaktadır. Anadolu’da Bedreddin’e bağlı olarak gösterilen guruplar ve Şeyh Şüca’nın faaliyet alanları birbirini tutmaktadır. Şeyh Şüca’nın ve Bedreddin’in yaşadığı tarihler birbirini tutmakta birbirlerinden haberi olması oldukça mümkündür. Ama bu meseleye ilişkin pek bir şey gözükmemektedir.

Bedreddin’in ister Anadolu’da isterse Balkanlarda dayandığı Babai çevre olmasından dolayı isyan sonrasında Bedreddin’in akrabaları Göynüğe gelerek kendilerini burada güvende hissetmeleri Göynük’te bulunan Babailer ile aralarında bir ilişki nedeniyle olmalıdır [133] Yağmur Say Bedreddiniler’e Babai de denildiğini [134] söylerken bu guruplardaki bütünlüğe işaret etmektedir. Melikof Dobruca ve Deliorman’daki Babailerin Şeyh Bedreddin ayaklanmasına katılmış olabileceklerini, burada Babailer arasında Bedreddin’e sevgi saygı duyduklarını anlatmaktadır. Deliorman’da Bedreddin’in adının Demir Baba ile birlikte anıldığını [135] buradaki geleneğe göre Demir Baba’nın Silistreden Bedreddin’le gelmiş bir taraftarı olduğuna inanıldığını belirtmektedir.[136] Araştırmacı Refik Engin de Bedretdiniler’in Sarı Saltuk, Otman Baba ve Muhittin Abdal’ı yüceleştirip adlarına ayin düzenlediklerini bana söyledi. Vahit Lütfü Salcı ise Bedreddiniler arasındaki bir inanca göre Otman Baba’nın bulut olup havaya uçtuğunu onu yağmur ilahı addettiklerini söylemektedir. [137] Melikof Deliorman’da Bedretin’in öldüğü günde Üryanlar Semahı dönüldüğünü söylemektedir. [138] daha önceden bahsedildiği gibi Şeyh Şüca’nın dervişlerine “Üryan Şücailer” [139]denildiğini biliyoruz. Bu semahında Babailerin uygulamalarından birisi olması muhtemeldir. Bu semaha Kars’da rastlandığı gibi Baha Sait bu semahın bütün Alevilerde olduğunu söylemektedir.

İki gurubun yayıldığı coğrafyanın birlikteliğinin dışında aşağıda detaylı olarak görüleceği gibi uygulamalarındaki “7’li” motiflerin bulunması onların inançlarında da benzerlik olduğunu göstermektedir. Belki bu ortaklık nedeniyle Arnavutlukta II. Beyazıt’a karşı yapılan suikast da Bedreddiniler ve Otman Baba’ya bağlı dervişler Anadolu’ya birlikte sürülmüşlerdi [140]

Bu iki gurup içerisindeki bir başka ortak dostluk da Mihailoğulları ile ilgilidir. Mihailoğulları bilindiği gibi Musa’nın beyler beyi idi. Hamer Aynı ailenin bütün Gazi beylerin reisi olduğunu söylemektedir. [141] Bedreddin kendi aile geleneğinden Mihailoğulları ile ilişkisi vardı.[142] Aynı Mihailoğullarının Babailer ile de arası çok iyi olduğu görülmektedir. Bilindiği gibi Varna daki Akyazılı Zaviyesini onların yaptırdığı gibi Seyit Gazi’deki zaviyenin yaptırılması ve tamir edilmesini de onların eseriydi. [143] Otman Baba Velayetnamesi’nde diğer beylere kötü davranırken Mihailoğlu Ali Bey’e son derece ılımlı davranır. [144] Bu konudaki bir başka iddia ise yaşadığı dönemde Babai Kutbu olan Demir Baba’nın Mihailoğulları ailesine mensup bulunmasıdır [145]

Ayrıca M.Balıvet Bedreddinilerin Avrupa’daki en önemli merkezinin Seyit Gazi Tekkesi olduğunu bu tekkenin Dimetoko’daki Kızıl Deli Tekkesi’nin yanında bulunduğunu söylemektedir.[146] Bedreddinilerin merkez Tekkesi olarak tanıtılan yerin Seyit Gazi adıyla anılması onların mazilerindeki Babailerle olan inanç ortaklığı nedeniyle olabilir. Demir Baba Velayetnamesi’nde Kızıl Deli’nin yanında böyle bir tekkeden bahsedilmekte ve bu tekke yakındaki Bektaşi Tekkesi’yle kavgalı olarak anlatılmasına rağmen buranın adını Kızıl Deli Tekkesi olarak vermektedir. Velayetname buranın başında Seyfulah isminde birisinin oturduğunu ve Demir Baba’nın vekili olduğunu söylemektedir. [147]

Refik Engin Şeyh Bedreddin erkanında Abdalar Duasında “Abdal Ahmet Baba döşedi bu postu “ diye bir bölüm olduğundan hareketle Bedreddinilerin en çok önem verip kutsadığı sahsın Abdal Ahmet Baba olduğunu söylemektedir. Bir Abdal Ahmet Baba’nın Eski Zagra da Yenişar köyünde ( Gerno nevo selo ) da bulunmakta olduğunu muhtemelen kutsanan şahısın bu olabileceğini belirtir. Otman Baba Velayetnamesi’nde vizedeki bir Ahmet Baba’dan bahsedilmekte Otman Baba ile ormanda et pişirip içki içtikleri söylenmektedir.

Bedreddinilerin 19 yüzyıl da geleceğini belirleyen bir başka Ahmet Baba ise 1877-1878 (93) harbi esnasında onların başında olan şahıstır. Daha önce Bedreddini olan Abdal Ahmet Baba Balkan harbinde Gaybılar köyüne gelir. Buradaki Şevket Baba aracılığı ile Bektaşiliğe geçer. Bu durum Bedreddiniler arasında duyulunca büyük tepki oluşur. Hatta bu tepkiler fiili saldırıya kadar gider. Abdal Ahmet Baba buradan istanbul’a gidip, Nafi Baba’dan Babalık icazetnamesi alır. Bunun arkasından bir takım Bedreddiniler de Bektaşiliğe geçer. [148]

Bunun dışında Tevfik Bey Baba, Balkan harbi esnasında gelip kendi yanında çalışan Amucaları ikna ederek Bedreddinilik’ten Bektaşiliğe geçirmiştir. Amcalardan bazıları Bektaşiliğe geçmeyerek Bedreddini kalmışlar, bazılarının ise iki yolu da birlikte yürüttükleri görülmektedir. Bektaşiliğe geçenler eski adet ve geleneklerini terk etmeyerek bu şekilde Bektaşi tarikatına uydurmuşlardır.[149]

Engin Bedreddinilerin daha çok Deliorman-Silistre arasındaki Karlıova civarlarında yaşadıklarını bunların bir kısmının Balkan harbi esnasında Kırklareli civarında özelikle Kofcağız, Pınarhisar, Üsküp nahiyelerine yerleşmek için Bulgaristan’ı terk ettiklerini söylemektedir. [150]

Salcı buraya gelen Bedreddinilerin yerleşim yerlerinin bir listesini ve tahmini sayılarını vermiştir. Bu yerleşim yerleri şunlardır.: “Kırklareli vilayeti Kofcağız nahiyesinde Ahmetler, Topçular, Tatlıpınar, Peyço, Malkoçlar, Yukarı Kanara, Aşağı Kanara, Koca Tarla, Devletliağaç, Ahlatlı köyleri ile Dereköy nahiyesinin Yürükler Bayırı, Düz Orman köylerinde aynı nahiyenin Kapaklı, Kuruköy adlı köyleri. Üsküp nahiyesinin Kızılcık, Deveçatağı, Babaeski kazasının Osmaniye, Lüleburgaz kazasının Çeşmekolu, Yenitaşlı, Eskitaşlı, Omurca ve Bedir köylerinde kamilen Tekirdağ vilayetinin Kılaguzlu (Kılavuzlu ) köyü ile Hayrabolu kazasının Arzulu köylerinde kamilen bulunmaktadırlar. Yirmi beş köyde iki bin hane tahminen 15 bin kişinin üzerinde bir nüfusa sahiptirler.” Salcı bunlara yanlış olarak Kızılbaş denildiğini ama bunun yanlış olup, onların Bedreddin’in olduğunu söyler. “Onlara ayin telkin etmek üzere Bulgaristan’daki Yenişar kazasından ulular gelip bu ululara da kalfa denildiğini ” [151]bildirmektedir.

Yukarıda söylenenleri toparlamak istersek şöyle bir sonuç çıkartmak mümkün hale gelmektedir. Bedreddin’e bağlı olarak ayaklandığı söylenen Börüklüce Mustafa ve Torlak Kemal Batı Anadolu’da Babailerin yoğun olarak bulunduğu yerlerdedir. Yine bu ayaklanmanın önemli bir ayağı olan Bedrettin’in Dobruca’ya geçip Silistrede kendine mürit edinip daha sonra Deliorman’a saklandığını düşündüğümüzde, Bedrettin’in buraya hiçte tesadüf eseri gitmediği ortaya çıkar. Büyük ihtimal ile Bedrettin Batı Anadolu’daki bu guruplar ile Kuzey Doğu Bulgaristan’daki bu gurupların ikisinin de Babai olduğunu bildiği yapacağı ayaklanmanın[152] stratejisini de bunun üzerine kurduğunu düşünebiliriz. Bedrettin’in bu ayaklanmayı eğer kendisi organize ettiyse Rumeli’ye geçiş tercihi de kimi tarihi kaynaklarda olduğu gibi zorunluluktan değil, büyük ihtimal ile bilinçli bir tercihti.

Bu bölgeler Sarı Saltuk”un yerleştiği ve faaliyet yürüttüğü yerlerdi. Burada sadece Osmanlı döneminde değil daha sonraları da Sarı Saltuk un müritleri bulunuyordu.Melikof Dobruca ve Deliorman’da Sarı Saltuk’tan sonra kalan Babailerin bu ayaklanmaya destek vermiş olabileceklerini söylemektedir. [153]

Bütün bunların arkasından Ege sahil boyu, iç Ege ve Seyit Gazi çevresi Babai ekolü olarak Kuzey Doğu Bulgaristan ile organik ilişkisinin yanı sıra aynı çevreden olduğunu söylemek son derece isabetlidir. Rumeli’deki Babailerin kökenin Sarı Saltuğun ölümünün ardından burada kalanlar ile Seyit Gazi çevresindeki Şeyh Şüca’ya manevi bağlılığı olan Babai guruplarının birleşimi olduğu görülür.

[değiştir] BEKTAŞİLER

Balkanlarda daha geniş bir alanda yayılmış durumda olan bir başka Alevi geleneği ise Bektaşilerdir. Bunlar yukarıda söylendiği gibi yoğun olarak Bulgaristan’ın içleri, Dobruca ve Deliorman bölgesinde az olmakla birlikte Batıya doğru Makedonya, Arnavutluk eski Yugoslavya ve hatta Macaristan’da[154] bile varlıkları bilinmektedir.

Bektaşiliğin Balkanlara girişi Osmanlı beyliğinin kurulması ve Rumeli’ye geçişiyle başlamıştır. Bektaşi dervişlerin Anadolu içinde bir çok dergahdaki dervişler gibi, Osmanlının ilk dönemlerinde savaşan gaziler arasında bulunduğu görülmektedir. Bu esnada farklı nedenlerle buraya gelmiş gazileri de kendi yanlarına çekmiş olmalıdırlar. Abdal Musa’nın bu işlevi gördüğü tahmin edilmektedir. Hatta biraz daha ileri giderek Seyit Ali Sultan’ın da bu akınlar esnasında Abdal Musa ya da onun dervişlerince Bektaşi geleneğine kazanılmış olma ihtimali de düşünülebilinir. [155]

Seyit Ali’nin Anadolu içlerinden değil daha doğudan Velayetnameye göre Horasandan geldiği söylenmektedir. Ona bağlı gurupların Malatya (Arguvan ) ve Sivas’ta (Yıldızeli) bulunması Seyit Ali Sultan’ın Osmanlı beyliğine gelmeden buralarda bulunmuş olabileceğini düşündürmektedir. [156] 14. yüzyıl. başında Hacı Bektaş Tekkesi’ bu günkü gibi büyük bir Alevi merkezi değil, küçük bir tekke olduğu söylenmektedir. Anadolu içindeki etki alanı da bugünkünden çok daha sınırlıdır. [157] Abdal Musa’nın yaşadığı tarihle Seyit Ali Sultan’ın yaşadığı tarih birbirine oldukça yakındır. Abdal Musa Velayetnamesi’nde Seyit Ali Sultanı en iyi dervişi olarak gösterir. Her şeye rağmen Seyit Ali Sultan Rumeli’ye geçtiğinde Bektaşi bir kimliğe sahip birisi olduğu kesindir. Balkanlarda Hacı Bektaş Veli’ye manevi bağlılığı olanların da kendilerine merkez olarak Dimetoka’daki Kızıl Deli Tekkesi’ni esas almaları, Seyit Ali Sultan’ın bu gelenek içindeki önemini bize göstermektedir.

Seyit Ali Sultan başta olmak üzere Bektaşilerin genellikle Evrenos Bey’le beraber Batıya doğru akınlara katıldıkları görülmektedir. Bir anlamda Evrenos Bey’in ilerleme istikameti ve faaliyet sahası bu Bektaşi guruplarının da etkinlik alanı olmuştur. Osmanlı orduları Evrenos Gazi’nin yanındaki Bektaşi dervişler ile birlikte Ohri gölüne kadar ilerlemiş 1431 de Yanya’yı ele geçirmişti. Bu dönemin ardından yöre halkıyla ilişkiye geçen Bektaşi dervişlerinin buralara yerleşmeye başladığı görülüyor. Kasım Baba adlı bir Bektaşi dervişinin fatih döneminde Arnavutlukta Kosturit’te bir tekke kurduğuna inanılmaktadır. Yine Birgen’in Bektaşi dervişlerinden edindiği bilgiye göre aynı dönemde Yemin Baba Vutrin’e, Piri Baba’nın Kaylerisin Djunia’sına ve Hüseyin Baba’nın Kanije’ye geldiğini söylemektedir. Daha erken dönemden itibaren Arnavutluk içlerine kadar giden Bektaşi dervişlerinin burada halkla iyi ilişki içinde olduğu görülmektedir. [158]

Seyit Ali Sultan Tekkesi’nde yetişen dervişlerin çeşitli yerlere Halife olarak gittiği görülmektedir Makedonya ve Arnavutluk içlerine giden dervişlerin çoğunun Kızıl Deli Tekkesi’nde yetişmiş olduğunu söylemek mümkündür. Durbali Baba Tekkesi’ni kuran Durbali Baba da bunlardan biri idi. Kızıl Deli Tekkesi’nde yetişen Durbali Baba kendi adıyla anılan tekkeyi 1480 yılında inşa ettirmişti. [159] Kızıl Deli Tekkesi’ ilk kurulduğu dönemde bu yöredeki en uç tekke olup 15 yüzyıl da geniş bir coğrafya da burada yetişen dervişler aracılığı ile etkinlik kurduğunu söylemek mümkündür. Kızıl Deli Tekkesi’ gerek Osmanlı devletinin kendine tanıdığı hoş görü gerekse yöredeki en köklü ve eski bir tekke olması, yöredeki Bektaşi geleneği üzerinde nüfuz kazanmasına yetmiş olmalıdır.

Balkanlarda 15 yüzyıl da oldukça önemli Şeyh ve dervişlerin varlığı biliniyor. Bunlardan birisi de Beyazıt Baba olup Otman Baba Velayetnamesinin verdiği bilgide Bektaşi olduğu söylenmektedir. Otman Baba Velayetnameye göre Beyazıt Baba Yeni Zagra da, Yanbolu da, Serez de Yenice Karasuda tekkeleri bulunuyordu. Yine Onun Dervişi Mümin Baba’nın’da Beyazıt Baba’nın tekkelerinden birisinde Şeyhlik ediyordu. Osmanlı Tahrir Defterlerinde Beyazıt Baba ve Mümin Baba adına rastlanmaktadır. Derviş Beyazıt adına Malkara civarındaki Fatih dönemi defterinde rastlanmaktadır. Burasının Fatih dönemi öncesi zengin vakıfları olduğu söylenmektedir. [160]

Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren Balkanlardaki Bektaşiliğin kaderinde ciddi değişikliklere uğradığı söylenilebilinir. 17 yüzyıl dan sonra Kızıl Deli Tekkesi’nin merkez tekke özelliğinin daha Batıya doğru geçtiği görülmektedir. Demir Baba Velayetnamesi’nde de Kızıl Deli Tekkesi’nin yerinden kaldırıldığı söylenmektedir II Beyazıt döneminde devlet desteği bulunan Kızıl Deli Tekkesi’nin daha sonraki dönemlerde sıkı denetim altına alınıp şiddetin onlara da yönelmesi ile birlikte özellikle Makedonya yöresi ve Bulgaristan’ın içlerinden iki farklı yöne doğru hareketlenme olduğu görülmektedir. Bunlardan birincisinin kuzeydoğu istikametine yani Dobrucaya olduğu ikincisinin ise Batı istikametine yani Arnavutluk içlerine doğru yöneldikleri görülmektedir.

Bu durumu şehirlerin vergi defterlerinden takip etmek mümkündür. I. Selimden, Kanuni döneminin başına kadar olan (1515-1530) dönemde Çirmen’de, Haskova’da, Yenice Zagra kazasında nüfus yarı yarıya azalırken; Yanbolu’nun kuzey kısımlarında ise nüfus fazlalaşması vardı. [161] yine aynı dönem içerisinde Kuzey Doğu Bulgaristan ve Dobruca çevresi nüfusu iki katına çıkmıştı. [162] Dobruca daki asıl Bektaşi yoğunlaşmasının ise bu dönemin nüfus hareketlerinin ürünü olduğu söylenebilinir. Aynı dönemde bir başka yerleşim bölgesinin de Arnavutluk içleri olduğunu söylemek gerekiyor.

Aynı dönemde Arnavutlukta Bektaşi tekkelerinin çoğalmaya başladığı görülmektedir. Bunlardan birisi de Harabati Baba Tekkesi’dir Bu Tekkenin ilk kuruluşunun Dimetoka’da yetişen Sersem Ali Baba tarafından yapıldığına inanılmakta ve Kalkandelende kendi adına kurulmuş tekkede bir türbesi bulunmaktadır. [163] Yine aynı dönem içerisinde Hasan Baba adlı bir Bektaşi evliyasının Tempe’ye geldiği bir tekke kurup yaşamını burada sürdürdüğü ve türbesinin de aynı yerde olduğu bilinmektedir.

Yöre halkınca Hasan Baba’nın anlatılan efsanesi ise şöyledir “Hasan Baba, ilk Osmanlı padişahlarından birisinin gazabına uğramış katledilmesine ferman buyurulmuş. Hasan Baba ölümden kurtulmak için, Manastırdan kaçarak gittiği her yere padişahı atlatmak için bir türbe yaptırır. Böylece Kosova, Edirne, Üsküp, İstanbul,Anadolu ve Mısırda içi boş türbeleri oluşmuştur “ [164] Bu sözlü tarihin Bu dönem içerisinde yaşananları bir efsane haline getirdiğini düşünmek gerekir. Bu tarihi olayların halkın hafızasında halen saklı kalması da ayrıca oldukça dikkate değerdir. Bu yörelerdeki tekkelerde 18 yüzyıl öncesindeki Türkçe Şeyh adlarının yerine yörede kullanılan isimlerin ön plana geçtiği görülmektedir. Daha sonraki dönemlerde Kızıl Deli Tekkesi’ yerine, Bu sefer özelikle Arnavutluk içlerindeki bazı tekkelerin daha ön plana geçtiği görülmektedir.

Bektaşi guruplara asıl darbeyi vuran ise II Mahmut döneminde yaşananlardır. Anadolu’nun tersine yöre halkı temel ibadet ve adetlerini tekkelerde yaptığı için buraların kapanması ve yıkılması çoğu yerde Nakşi ya da Kadirilere verilmesi yöredeki sosyal yaşamı felç edercesine sarsmıştır. Tekkeleri yıkılmış,Şeyhler öldürülmüş ve yakalanan dervişler sürgüne gönderilmiş ya da Sünnileşmeyi kabul edenler gözetleyicilerin insafına bırakılmıştır. Sağlam kalan bazı tekkeler ise Mevlevi, Nakşi ya da Kadiri şeyhlerine verilmiştir.

Bu olaydan kısa bir süre sonra çıkan Yunan isyanı Arnavutluk,Yunanistan sınır bölgeleri ve sınır içlerindeki Bektaşileri vurmuştur. Yunanlılar Tepedelenli Ali paşaya duydukları kinlerini masum insanlardan çıkarmışlardır. Aynı ayaklanma Yunanistan’daki Bektaşilerin de oradan sökülüp atılmasını getirmiştir. Daha sonraki dönemlerde Yunanistan’ın Balkanlardaki sınırı değil Girit deki Bektaşiler bile yerlerini terk etmek zorunda kalmışlardır Osmanlı yöneticilerinin dinsel sapkın sayıp yok etmeye çalıştığı bu gurup, Yunanlılarca Osmanlı Müslüman’ı diye aynı akıbete uğramışlardır. Bunun arkasından gelen Balkan savaşı ise buradaki hayatı bitme noktasına getirmiştir. Balkanlardaki bitmez tükenmez çatışma ortamı en son Kosovadaki bazı Bektaşi tekkelerinin de yok olmasını getirmiş görünmektedir. Bu çatışmalardan en az etkilenen Arnavutluk içindeki Bektaşilerin 1940 lara kadar muntazam ilişkilerini sürdürdüklerini A. Popovic anlatmaktadır [165]. Bu tarihten sonra Sosyalist yönetimin akıl almaz tutumu nedeniyle diğer dinsel guruplar gibi oda yasaklanmıştır. Son dönemlerde eski ilişkilerini tekrar kurmak için faaliyetlere girişildiği görülmektedir.

 

 

[değiştir] BABAİLER VE BEKTAŞİLERİN İLİŞKİLERİ.

Her ne kadar tarihsel kökleri aynı olsa da 13. yy sonundan itibaren Babai ve Bektaşi gurupların birbirinden ayrıştığı görülmektedir. Bazı akademisyenlerin söylediğinin tersine bu gurupların Bektaşilik içerisinde birleşip Babailiğin eridiğini Anadolu için söylemek mümkün olsa bile Trakya ve Balkanlar için söylemek pek gerçekçi durmamaktadır. Bu guruplar varlıklarını inançlarını ve ilişkilerini halen muhafaza etmektedirler. Babailer ve Bektaşiler arasındaki ayrımın sadece faaliyet alanları ve farlı mürşitlere bağlılıkları ile sınırlı olmayıp çoğu dinsel pratiklerde de bu farklılığı görmek mümkündür. Hatta ibadet günlerinin bile farklı olduğu bilinmektedir. [166]

Yukarıda söylendiği gibi Anadolu’da iki farklı merkez Tekkenin Balkanlardaki farklı mirasçıları diyebileceğimiz Dimetoka ve Haskova (daha sonra Varna) bulunan iki farklı merkeze bağlı idiler. Bunların kutsadıkları kişilerde farklılık bulunuyordu. Özelikle Kızıl Deli merkezli Bektaşiler Hacı Bektaşi Veli’yi pir tanırken, Babailerinde Şeyh Şüca [167] Otman Baba, Demir Baba ve Sarı Saltuğu Pir tanımaktadırlar. [168]. Melikof bu iki gurubun sadece Babailerin anısında birleştiklerini bildirmektedir. [169]

Hacı Bektaş Veli Babailerin önemli halifelerinden birisi idi. Acaba onu kendi mensup olduğu gurupların dışına iten kendinden sonraki gelenek hangi tarihi ve toplumsal temele dayanıyordu. Hacı Bektaş Veli’nin tarihsel kişiliği ile kendine izafe edilen yolu arasındaki bağın ne olduğu sorusuna, uzun süre cevap verilecek gibi görünmüyor.

Bu guruplar arasındaki farklılığı basite kaçarak, Şeyhlerin kendi inançlarını koruma güdüsüyle açıklamakta pek mümkün gözükmüyor. Çünkü bu iki gurubun takdis edip pir olarak tanıdığı kişiler farklı guruplardan değil Babailer içerisinde ya yer almış ya da o gelenek içerisinde yetişmiş kişilerden oluşmaktadır. İnançları ve inançların oluşumunu sağlayan esin kaynakları anlamıyla aynı olan bu gurupların dini pratik ve toplumsal hayata bakışta farklı düşündükleri tarihsel olaylarda kendini göstermektedir. İ. Melikof bu ayrışımın nedenleri arasında Bektaşi - Yeniçeri ilişkisi olabileceğini düşünmesine rağmen Babailerin bu yönlü eleşitirilerinin yeni olmadığı Demir Baba Velayetnamesi’nden anlaşılmaktadır.[170]

Babailer ve Bektaşiler arasındaki ayrımın ilk işaretlerini Abdal Musa ve Geyikli Baba arsındaki keramet yarışında[171] görebiliriz. Abdal Musa, Hacı Bektaş Veli’den sonra yetişen en önemli Bektaşi Ulu’sudur. Geyikli Baba ise kendini Babai olarak görmekte ve Vefai tarikatına bağlı olduğunu söylemektedir. Bu rekabetin bunlarla sınırlı kalmayıp çok daha sonra yaşamış kişiler de bu mücadelenin tarafları olmuşlardır. Bunların başında Otman Baba - Beyazıt Baba ve Mümin Baba, Demir Baba -Hüseyin Baba ve Virani Abdal arasındaki kavga bu iki gurubun arsındaki çekişmeyi göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Günümüzde bile Babailer ve Bektaşiler arasındaki zıtlaşma ve sürtüşme devam etmektedir. Şücaddin Dergahı’na bağlı Abdullah Baba Bektaşiler tarafından kabul edilmediği gibi, Bektaşi Babası da Babailer tarafından kabul edilmemektedir. Babailerin iki ulusu olan Otman Baba ve Demir Baba’nın Velayetnamesi’nde Bektaşilerle ilişkilerinde bu durumu gözlemleyebilmek mümkündür.

Otman Baba Velayetnamesi’nde evliya ile marifet sahibini ayırmakta, marifet sahibinin evliya olamayacağını söylemektedir Burada Hacı Bektaşi Veli kutup sayılmakta ve onun yolunda gittiğini söyleyen Çelebileri suçlamakta, onların evliya olmadığını, taliplerine kendini evliya gerçek mürşit gibi gösteren bu sahtekarlara karşı uyardığını söylemektedir. Burada Hacı Bektaş müritlerinin hali ve mertebesinin ne olduğunu sorup kendisi cevabını verir. Otman Baba’ya göre onlar kutuplara benzeyenler zümresinden olup taliptirler. Evliyalığa hizmet ederler onlar talip oldukları için evliyalık davası gütmeye hakları yoktur. İrşat etmeye güçleri yetmez onlar sadece yol göstericilerdir.

Bir başka yerde ise onu “Göğüsü büyük güvercin gövdelinin biri” olarak görür. Onun müritlerini yanındakilere tanıtırken “Körpe güvercinin öksüz ciğerleri” diye dalga geçer. Yanındaki kendi dervişleri Hacı Bektaş çelebisine saygı göstermek isteyince onları engeller ve çelebiye hakaretler yağdırır. [172] Otman Baba da Hacı Bektaş’ı kerhen bir kabulleniş sezilmektedir. Muhiyiddin Abdal Otman Baba’ya bağlı bir kişi olmasına rağmen Hacı Bektaş’a karşı bir olumsuz ifadede bulunmaz.[173]

Otman Baba ile Bektaşi dervişleri arasındaki ilk kavga Otman Baba’nın Yanbolu’daki Bektaşi olan Beyazıt Baba’nın Tekkesi’nin bulunduğu yöreye gelmesiyle başlar. Bu çekişmenin Mümin Baba’nın Mürşidi Beyazıt Baba ile daha da sertleşerek sürdüğü görülmektedir. Beyazıt Baba ve Mümin Baba Hacı Bektaş türbesini ziyaret gitmesine rağmen Otman Baba bu ziyaret katılmayıp tekkede beklemeyi tercih eder. [174]

Beyazıt Baba’nın ölümünün arkasından bizler için can alıcı bir diyalog Mümin Baba ile Otman Baba arasında geçmektedir. Otman Baba Beyazıt Baba’nın ölümünün ardından “Mümin Baba’nın Tekkesi’nde uzun süre kalır. Burada Mümin Baba’nın Abdallarına kendi tarikatını talim ettirir. Onları irşat ederek doğru yolu sürmelerini ister. Bunu gören Mümin Baba dervişlerine çok kızar. “Siz benim tarikatım ve erkanımdan başka bir erkan yürütüyorsunuz. Bu güne kadar hiç bir Şeyh böyle bir şey yapmış değildir.” der.

Bu dervişler tarikatı Otman Baba’dan öğrendiklerini söyler. Mümin Baba da dervişlerine Beyazıt Baba’dan böyle tarik görmediklerini söyler. Otman Baba Mümin Baba’nın dervişlerini dağıtır. Bir başka gün yine Mümin Baba Tekkesi’ne gelen Otman Baba Mümin dervişi peygamber zamanında yalandan Müslüman olanlara benzeterek onu sapıklıkla suçlar.[175] İlginç olan Otman Baba’ya ilk tanışmalarından itibaren oldukça sabırlı davranan Mümin Baba’nın dervişlere farklı tarik öğretilmesinden sonra Otman Baba’yla bağı kopardığı görülmektedir. Velayetnameye göre “her kim Otman Baba tarikatına ve erkanına girmese Allah’ın zalim kavminden olur ve onun lanetine uğramış olacaktır.” [176]

Otman Baba ve Demir Baba Velayetnameleri dikkatle incelendiğinde Babai olan bu iki şahsın Bektaşilikten farklı bir tarik ve erkan uyguladığını söylemek oldukça mümkündür.

Demir Baba Velayetnamesi’nde geçen bir başka diyalog yukarıdaki anlatılanları tamamlaması açısından oldukça önemlidir. Demir Baba kavgalı olduğu Bektaşi olan Hüseyin Baba için yanına gelen Bektaşilere “bu kadar yol ve Erkan sahibi kimse Bektaşi’lerden duacıdır. Onlardan bir şeyler bekliyor. Siz Hüseyin Baba’ya söyleyin münafıklığı bırakıp imana gelsin, insafa gelsin Hüsameddin divanında (Otman Baba ) bulunsun yani Otman Baba’nın dergahından el alsın ve o dergaha hizmet etsin Eğer dediğim olmayacak olursa Baba Kaygusuz’un Kisvetin (Tacın ) giyem” der. Yine Kızıl Deli Tekkesi’ çevresinde geçen olaylarda Hacı Bektaş, çelebilerden el almış tekke Şeyhine salavat getirip yola gelmesini söylemesi ve kendi eliyle (Kalenderiler gibi ) tıraş edeceğini ve inadı bırakmasını istemesi, onların aynı inançtan olduğunu söylememize engel olmaktadır. [177]

Bunların farklılığını Vahit Lütfü Salcı da kabul etmektedir. Salcı Anadolu’daki bazı Alevi gurupların Hacı Bektaş felsefesini ve düşüncesini tam olarak kavrayamadığını uzun süre Otman Baba ya da Sarı Saltuk felsefesine bağlı kaldıkları yapılan araştırmalarda ortaya çıkıyor der. Öyle ki, Ankara’daki Hasandede Tekkesi de Babai dedikleri yerler arasındadır. Bir çok alevi topluluk üzerinde Hacı Bektaş Veli’nin fazla bir etkisi olmadığının ortaya çıktığını, benzer inançların Otman Baba’nın arkasından Akyazılı’da bulunduğunu söyler.

Otman Baba inancının nasıl olduğunu kendi Velayetnamesi’nde az da olsa anlatmaktadır. Velayetnamede “Yedili” sayıların ön plana çıktığı görülür. “Ancak, yedilerden olanlarda mürit vardır ve meşayih gibi hadisle rivayet değildir” Otman Baba, kendini de aynı gurup içerisinde görmektedir. “yedilere üç yüzlerin birisi mürittir” [178] der, “yedikere Kur’an okuyanın tanrıya yakın olacağı nı”. söyler ve Velayetnamede 7 yıldızdan bahseder. [179] Bu inanç bu günkü Babailerde halen devam etmektedir. Otman Baba kendisini üçler, beşler Yediler kırklardan sayıp bunu bir çok yerde vurgularken [180] hiç bir yerinde 12 sayısı ile ilgili bir ifade yoktur. Bu yedili sistem Balkanlardaki Babailerin önemli bir öğesini oluşturmaktadır.

Salcı, Otman Baba’nın taraftarı olan Alevilerin ibadet ve tapınma şekillerinin 7 bölümde toplandığını anlatır. Bu dini inanç ve gelenekler 7 ayrı kitap halinde toplanmıştır. Bunların 7 soy 7 gün 7 mekan 7 yıldız gibi inançları vardır. [181] Günümüz Babailiğinin Babalarından birisi olan Hakkı Saygı yazdığı kitabında bu konuda cemde “Yediler demi “ diye bir demden bahsetmektedir. Cemdeki hizmetlerin de yedi olduğu yazıp bu görevlilerin şunlar olduğunu söyler. Ahçı Baba, Saki Baba, Zakir Baba, Kapıcı Baba, Pervane Baba, Süpürgeci Bacı, Legender bacının hizmetlerini kutbul alem diyerek devam eder [182]

Burada ilginç olan hizmetlerin 12 değil “7”olması ve cemde hizmet edenler arasında kadınların da bulunmasıdır. Bu diğer Alevilerin cemlerinde pek görülmez. Babailerin cem esnasındaki niyazlarının da “7” olduğu görülmektedir. Saygı, soru ve cevap olarak verdiği bu durumu şu şekilde anlatır

Cemde nereye kaç aza ile niyaz edersin Yedi aza ile yedi yere niyaz ederim.

1) Baş, 2 Ağız 3, 4 eller 5, 6 ayaklar(İki ayak) 7 bel ve vücut ile

mürşit postuna

Mürşidin sağ dizine

Mürşidin sol dizine

5, 6 Mürşitin veçhine (Ya Allah ya Muhammet Ya Ali )

7) mürşidin elinin içine

Hakkı Saygı Babailerde Musahiplik olmadığını ama ana Baba tutmak olduğunu söylemektedir.. [183] Babailerin cemlerde söylediği Gülbank ve dualarda tamamıyla Şücaddin Sultan, Otman Baba, Akyazılı, Demir Baba ve Musa Baba’nın adları geçmektedir. Bu dualarda Hacı Bektaş’ın adı bu erenler arasında sayılmaktadır. Bunun da son zamanların ürünü olduğunu düşünmek gerekir. Hakkı Saygı Baba kendisi kitabında Babai cemlerinde Hacı Bektaş’ın adının anılmadığını sadece bazı karışık durumlarda anıldığını söylerken kendi kitabında bu duaların içine Hacı Bektaşı da koyduğu görülmektedir.

Yedili motifin bir başka etkisinin olduğu yer de Bedrettini’lerdir. Refik Engin, Şeyh Bedreddin erkanında 7 abdallar duası diye bir dua olduğunu haber vermektedir. Bu dua “ Allah, Allah biz yedinci Abdalları anacağız onların da ruhları şad ola yetiş, yetiş Karaoğlu sür üzerimizden karanlığı” diyerek devam eder. Yine Bedreddini’lerin önemli dedelerinden Hacı Tahirlerin 7 senede bir hizmet tazelediklerini söylemektedir. Bedreddini’lerde Töreye göre evlenecekler 7 nesil sayılarak evlenilmekte olduğunu söylemektedir. Salcı ise Bedreddini’likten Bektaşiliğe dönen guruplar arasında Yedili Perşembe diye adet olduğunu ve bu günde hiç iş yapmayıp Bektaşi usulüne göre ibadet yaptıklarını söylemektedir. [184]

Otman Baba’nın ve mensup olduğu Babailerin inançlarının da aynı olduğunu düşünebiliriz. Otman Baba’nın tacının 7 köşeli olması, Haskova ve Varna daki tekkelerinin de 7 köşeli olmaları onların inançları ile ilgili idi. [185] Anadolu’da Babai ayaklanmasını çıkartan gelenek olan Babailerin kendinden önceki İsmailli’lerin inançlarından etkilendikleri görülüyor. Gölpınarlı, benzer bir durumun Hatay Nusayrilerinde de bulunduğunu 7’ li inancın mezheplerinin sisteminde olduğunu söylemektedir. [186] 16 yüzyıl. öncesinde büyük ihtimal ile 7 imamı kutsayan ve inançlarını da buna göre sistemleştirmiş bir yapıya sahiptiler. Daha sonraki süreçte Safevilerin etkisi ile hem onların inançlarına yaklaşmaya hem de 12 inanç ve erkanın kabulü sürecine girmişlerdir. Bu eski ibadet ve erkan sayılarını birden bırakmak yerine yeniyle eskinin karışımı bir inanç benimsedikleri ibadet yöntemlerinden anlaşılıyor. Yukarıda saydığımız ‘7 li motifleri de o günlerin günümüze mirasıdır. Anadolu’da bu inancın anıları yerleşim yerlerinin adları ile yedili mezarlarda bulunmaktadır. Bunların en bilineni de Baba İlyas’ın türbesinin bulunduğu Çorum’daki Elvançelebi zaviyesinde bulunmaktadır.

Bektaşilerin de 16. yüzyıl öncesi inançlarında 8 erkanın ön plana çıktığı ve bunların da hem ibadet hem de erkanlarını buna göre düzenlediklerini biliyoruz. [187] Onlar da daha sonraki dönemlerde 12 erkanlı hale gelmişlerdir. Esin kaynakları ve ortak bir tarihsel olayda kendi mazilerini bulan bu gurupların 14. yüzyıldan sonra karşı karşıya geldikleri görülüyor.

Bunlar arasındaki çelişkilerin temelde inanç ve ekonomik yaşama bakışta odaklandığı söylenebilir. Bu bir anlamda Selçuklu dönemindeki Babai ve Ahi’ lerin devlete karşı tavrının daha sonraki döneme yansımış olması’da mümkündür. Babailer kendi inançlarındaki Yedili sistem ve davranışları ihtilalci İsmail’i geleneğin izlerini taşıyordu. Bektaşilik ise Ahi geleneğin hem inanç hem de anlayış anlamıyla bir devamı olduğu görüntüsü vermektedir.

Kalender Çelebi isyanı dışta tutulursa Bektaşi geleneğinin devlete karşı pek ayaklandığına şahit olunmaz. Ayaklanmaların ise daha çok Babai geleneğinden geldiği görülmektedir. Bu nedenle Osmanlı devleti Bektaşiliğin merkezi sayılan Hacı Bektaş Tekkesi ile uğraşmak yerine, Babailerin merkezi olan Seyit Gazi’yi yola getirmek için mücadele etmiştir. Seyit Gazi Tekkesi üzerinde 16. yüzyıldan sonra nasıl baskı oluşturulduğu ve buranın sık sık boşaltılmasına rağmen başa çıkılamadığı tarihsel belgelerle sabittir.

Bu iki gurup arasındaki anlayış farklılığı nedeniyle Otman Baba ve Demir Baba Velayetnamelerinde Bektaşilerle olan kavgaları ortaya çıkmış olmalıdır. Bu sürtüşmenin bu gün de bu iki gelenek arasında devam ettiği görülmektedir.

 

 


[değiştir] Kaynaklar ve Dipnotlar

[1] Alevilik kavramı üzerine her ne kadar tartışmalar sürüyorsa da, bu makalede Alevilik kavramı Anadolu ve Balkanlardaki Hz. Ali ve onun soyunu kutsayan ve bu geleneğe bağlı olduğunu söyleyen Batini gurupların toplu adı olarak kullanılacaktır. Bu anlamda Alevi tanımlaması birbirine benzeyen ortak çevrelerin toplu adı olarak değerlendirilip Bektaşi ya da Babai ve Kızılbaş adlı guruplardan her hangi birisi bu tanımlamanın tek başına sahibi olmadığı gibi bunlardan hiç birisi bu tanımlamanın dışında tutulmamıştır.

[2] S. Faroqi XVI-XVIII yüzyıllarda Orta Anadoluda Şeyh Aileleri. S.203 Bu durumu Ö.L.Barkan’ın Kolonizatör Türk Dervişleri adlı makalesinde izlemek mümkündür.

[3] Aynı dönemde yaşamış olan Geyikli Baba da kendini Babai olarak tanımlamaktadır.

[4] A.Y. Ocak Osmanlı İmparatorluğu’nda Marjinal Sufilik :Kalenderiler (XIV-XVII yüzyıllar) s.102 Türk Tarih Kurumu. 1992

[5] Bu kayıtların yazıldığı dönemin Alevi çevreye karşı yoğun bir düşmanlık ve tepkinin yaşandığı dönem olduğu ve bu kayıtları kaleme alanların da bu anlamda tarafsız davranamayacağı bir tarihi gerçektir. Daha önemlisi çoğu kendi dönemlerinden çok sonra ünlü hale geldiği ve yazılan kayıtlardaki değerlendirmeler de farklılaştığı için bu eski Osmanlı kayıtları üzerinden değerlendirme yapanların tezleri de yeterince açık ve netleşmiş değildir. Belki böyle değerlendirmeleri dengeleyebilecek olan Alevilerin kendi tarihleri ile ilgili kayıtlar olabilirdi. Ama ne yazık ki ondan da eser yoktur. Sadece yazılan şiirlerden bir sonuca ya da denge ve destek aranmasına rağmen bu da doyurucu olmamaktadır.

 

[6] Bedri Noyan, Seyit Ali Sultan Velayetnamesi, Yay.ına hazırlayan Bedri Noyan, Can Yay..

[7] Abdurrahman Güzel, Abdal Sultan Velayetnamesi s.88, Türk Tarih Kurumu Yay..

[8] Cemalettin Ulusoy Hünkar Hacı Bektaş Veli ve Alevi Alevi Bektaşi Yolu. S, 67, Hacıbektaş 1980.

Çelebi Cemalettin Müdafa Tıpkı basım dili sadeleştiren N. Birdoğan, S.40, Berfin Yay.. Çelebi Cemalettin yazdığı müdefa adlı kitapta Osmanlı Askerlerindeki börk ve giysinin ak olmasının Seyit Ali Sultan’ın isteği üzerine gerçekleştiğini söyler. Seyit Ali Sultan marifetiyle yeniçeriye ve yönetim için dergahta bulunan devlet ve saltanat ileri gelenlerine Berata Ünvanı verilir. Cemalettin efendi bu görüşlerini Tarih-i Selati-i Osmaniye adlı yapıttan aktardığını söyler

[9] Bedri Noyan, Bektaşilik ve Alevilik Nedir. S.585, Ant-Can Yay. 1995

[10] B. Noyan Bektaşilik ve Alevilik nedir. s. 584 Ant –Can Yay. 1995

[11] Nimetullah Hafız Arnavutlukta Bektaşilik Hacı Bektaş bildiriler s:24. 1977

[12] Noyan Bektaşilik ve Alevilik Nedir. s. 549 Ant-Can Yay. 1995

[13] Abdurahman Güzel Abdal Musa Velayetnamesi S.88,148 1999 Türk Tarih Kurumu Yay..

[14]Abdurahman Güzel Abdal Musa velayetnamesi S.88,148 1999 Türk Tarih Kurumu Yay..

[15] Cemalettin Ulusoy Alevi Bektaşi yolu. S 67 Çelebi Cemalettin Müdefa Tıpkı basım dili sadeleştiren N. Birdoğan, S.40, Berfin Yay. Çelebi Cemalettin yazdığı Müdefa adlı kitapta Osmanlı Askerlerindeki börk ve giysinin ak olmasının Seyit Ali Sultan’ın isteği üzerine gerçekleştiğini söyler. Cemalettin efendi bu görüşlerini Tarih-i Selati-i Osmaniye adlı yapıttan aktardığını söyler

[16] İrene Beldiceanu Steinherr Sol Kol Osmanlı Tahrir Defterlerinde Seyit Ali Sultan ( Hetredoks İslam’ ın Trakya’ya yerleşmesi ). S.55 Tarih Vakfı Yurt Yay.

[17] İbrahim gökçen Sicillere göre XVI ve XVII asırlarda Saruhan zaviye ve yatırları CHP Manisa Halkevi Yay. İst 1946 s. 17

[18] Salcı,Edirneli Tefik baba Evrenos Gazi’nin seyit Aliye bağlandığını belirtir.

V.L.Salcı Gizli Türk Dini oyunları Nimune matbası 1941.  Kırklar bile geldi hizmet eyledi

şahın cümlesine himmet eyledi

Gazi Evrenos da biat eyledi

Rumeli Serdarı Seyit Aliye

Yine Gümülcine de Evrenos Gazi’nin türbesi ve tekkesi 19 yüzyıl kadar varlığını korumasına rağmen mütevellilerin olmadığın Ali Kemal Balkanlı söylemektedir.

[19] İ. Belduceceri Sol kol İrene Beldiceanu Steinherr Osmanlı Tahrir Defterlerinde Seyit Ali Sultan ( hetredoks İslam ın Trakya’ya yerleşmesi ) S.64-65 Tarih Vakfı Yurt Yay..

[20] Seyit Ali Sultan Velayetnamesinde Şumnu, Rusçuk Silistre gibi Kuzey Bulgaristan sahaları Seyit Ali Sultan ve yanındakileri nin savaştığı sahalar olarak gösterilirken Evrenos Gazi’nin faaliyet bölgesi ise Balkanların Güney-Batı hattında olup (Ali Kemal Balkanlı Şarkı Rumeli ve Buradaki Türkler s.23 Elhan Kitapevi 1986 ) bahsedilen bu sahalarda Timurtaş Paşa’nın bulunduğu yerlerdir. B. J. V. Hammer Purgstall Osmanlı devleti Tarihi C. 1 S. 161. Üçdal Neşriyat 1983

[21] Seyit Ali Sultan Velayetnamesinde Osmanlı hükümdarları küçümsenmekte hanedanı dolaylı olarak kendi çabalarının Meyve' sini toplamış olmakla suçlamaktadır Sol kol İrene Beldiceanu Steinherr Osmanlı Tahrir Defterlerinde Seyit Ali Sultan ( Hetredoks İslam ın Trakya’ya yerleşmesi ) S.65 Tarih Vakfı Yurt Yay.

[22] Kızıl delinin türbesinin Tarı bükünde olduğunu öğreniyoruz. S.60 Burada Seyit Ali Sultan’ın soyundan gelenlerde oturmakta idi. Seyit Ali Sultan’ın türbesinin bulunduğu yer daha sonra git gide Hıristiyanların yaşadığı yer olmuştur. İrene Beldiceanu Steinherr Sol Kol Osmanlı Tahrir Defterlerinde Seyit Ali Sultan ( Hetredoks İslam ın Trakya’ya yerleşmesi ) s.62,63 Tarih Vakfı yurt Yay.. Demir baba velayetnamesinde de Seyit Ali Sultan’ın ölümünün ardından burasının Hıristiyanların domuzlarını otlattıkları yer haline geldiği anlatılmaktadır.

[23] Seyit Ali Sultan özellikle Bektaşi geleneği için son derece önemli bir isimdir. Bektaşi meydanında Seyit Ali Sultan’a ait bir post vardır. A.Baki Gölpınarlı Mevlana’dan sonra Mevlevilik s.290. Seyit Ali Sultan hem Bektaşilerce hem de dedeli Alevilerin Erenlerindendir. Edirne Uzunköprü Bektaşileri Kızıl Deli’li olmakla övünürler. Cemlerde “Kızıl Deli’nin demine devranına hü” diye bir sonlamaları vardır. Bu Kızıl Deli’lerde Musahipliğin olmadığı görülmektedir. İçki ve dem vardır. Bunların Malatya Arguvan Alevileri ve Yıldızeli Alevleri ile ortaklıklarının olduğunu N. Birdoğan söylemektedir. Bunlar kendilerinin Seyit Ali Sultan’ın soyundan geldiğini söylemektedirler. N. Birdoğan Alevi kaynakları I s. 55 Kaynak Yay. Anadolu ve Balkanlarda Alevi yerleşmesi. İrene Beldiceanu Steinherr Sol Kol Osmanlı Tahrir Defterlerinde Seyit Ali Sultan ( Hetredoks İslam ın Trakya’ya yerleşmesi ) Tarih Vakfı Yurt Yay. Steiner bu çalışmasında Tahrir Defterlerinde daha öncekinin tersine 1456 da dinsel bir tarikatla ilgili en ufak bir imaya rastlanmadığını, yalnızca bir türbe ve kervansarayın varlığının bilindiğini 1486 yılında ise Kervansarayın bahsi geçmeyip ama zaviye ve Şeyh ve dervişlerden söz edilmekte olduğunu söylemektedir. S.61 Burada 1456 yılında küçük bir gurup varken 30 sene sonra Balım Sultan’ın etkisiyle Büyük bir tarikat haline dönüştüğünü bildiriyor. S.65

[24] Nimetullah Hafız Arnavutlukta Bektaşilik. S. 24

[25] A. Y Ocak. Kalenderiler bs.I. s.88

[26] A.Y. Ocak. Kalenderiler. S.99

Ocak, Seyit Gazi Tekkesi’nde Selçuklular döneminden itibaren Bütün Alevi gurupların katıldığı Hacılar Bayramı adlı bir törenin yapılmakta olduğunu belirtir. Burada dikkat edilmesi gereken Hacı Bektaş Veli tekkesi dahil hiç bir tekkenin merkez olma hüviyetini kazandığını söylemek zordur. Her Alevi çevre kendi Şeyhi çevresinde bağımsız bir halde hareket etmektedir. Hacılar Bayramı denilen ve Seyit Battal Gazi türbesinde yapılan bu törenlere oldukça büyük katılımın olduğu belirtilmektedir. Burada büyük ayinlerin düzenlendiği söylenmektedir. Seyit Gazi’deki Şeyhin babası Azam Baba bu törenleri yönetir. Anadolu ve Balkanlar dışında Hindistan’dan dahi bu törenlere katılanlar bulunmaktadır. Azam Baba sıfatıyla törenleri yöneten Seyit Gazi Şeyhi Osmanlı imparatorluğundaki bütün Şeyhlerin üzerinde yer aldığı kesindir. A. Y. Ocak Kalenderiler.  S.184 Bu törenlere Hacı Bektaşi Velinin de katıldığı kendi veleyetnamesinde anlatılmaktadır. Hacı Bektaş Seyit Gaziyi ziyarete gelip mezarının başında “ Es Selamu Aleyküm Suyum başı dedi. Seyidin kutlu mezarından aleyküm selam ilim şehrim diye cevap verdi. “ Velayetname Hacı Bektaş Veli A. Baki Gölpınarlı s. 71 bs. İnkılap Yay.. 1990 Velayetnamede geçen bu ifadelerden Hacı Bektaş ın burasını pir tanımakta olduğunu gösterir. Hacı Bektaş Hacılar Bayramını müritleri ile birlikte Seyit Gazi’de kutlamaktadır. Kalenderiler s. S.297.
27 Mehmet Demirtaş Deyiş, Semah ve Türkülerle Şücattin köyü saygı Yay. ağustos 1996 Eskişehir s.5-9 Kendisi Babai Babası olan hakkı saygıda aynı şeyleri Yayımladığı kitabında dile getirmektedir. Hakkı Saygı Şeyh Safi buyruğu ve Rumeli Babağan (Bektaşi ) erkanları. Saygı Yay.a İst 1996 Genç Abdalda bir şiirinde bu yaklaşımı tekrarlamaktadır.

Seyyid baba İlyas Horasan eri

Yoluna koymuşuz can ile seri

Hem de anılırdı şücaddin veli

Dergahı nurludur Suca babanın

Hakkı Saygı Şeyh Safi Buyruğu ve Rumeli Babagan ( Bektaşi ) Erkanları s.150 Saygı Yay.. 1996

[28] Bu oldukça önemli bir tarihsel olayın bu güne yansıyan mesajı olabilir. Karamanlıların devletleşme sürecindeki değişimi bunlara karşı Babai geleneğinin bunlara karşı yaklaşımını da değiştirmiştir. Karamanlılara karşı bir kaç kere ayaklanma düzenlediği bilinmektedir. Muhlis Paşa’nın cimri isyanın arkasından karamanlılarla yolunu ayırması bu Babai geleneği ve devletleşme sürecindeki Karamanlı beylerin arasındaki çelişki nedeniyle olmalıdır. Bilindiği gibi Yunus Emre’nin de Karamanlı beylerine karşı yapılan bir iktidar mücadelesinde öldürüldüğü söylenmektedir. Bu zıtlık Bedretin’in Karamanlıların başkenti Konya’ya geldiğinde de kendini göstermiş Karamanlı Bey’i Bedreddin’i aşağılamaya çalışmıştır.

[29] Şeyh Şücanın şimdiki soyundan geldiğine inanılan Hakkı Babanın oğlu Mehmet Demirtaş bu sözlü geleneği aynı şekilde aktarmıştır. Mehmet Demirtaş deyiş semah ve Türkülerle Şücattin köyü. S. 5-8 Eskişehir Ağustos 1996

[30] A.Y.Ocak Bektaşilikte Eski inanç motifleri. S. 15

[31] Filiz Aydın Seyit Gazi Arslanbey köyünde Şeyh Şücaddin külliyesi Vakıflar dergisi IX s.213

[32] A. Ocak Kalenderiler. S. 98 Bunların dışında Şüca baba Seyit nesimi ve Kaygusuz Abdal ile yakın ilişkide olduğu söylenmektedir. Ocak Bektaşilikte eski inanç motifleri. S. 14,15 Enderun kitapevi

[33] Ömer Lütfü Barkan İstila devrinin Kolonizatör Türk dervişleri. Vakıflar dergisi 1942 s.298,323-324

[34] Göynükte Babai isyanın ardından kaçanların sığınmış oldukları yer olup, burada Babailer adında iki mahalle tespit edilmiştir. Büyük ihtimale Şeyh Şüca ve yanındaki dervişleri ile de Babailerle ilişki içinde idi.

Sema Altunan II Uluslararası Anadolu İnançları Kongre bildirileri. s42. 23-28 ekim 2000 Ürgüp

[35] Ömer Lütfü Barkan Enver Meriçli Hüdavendiğar Livası Tahrir defteri Türk Tarih Kurumu Yay.. S.422,515

[36] Osman Keskinoğlu Bulgaristan’daki Türk vakıfları ve Balı efendinin vakıf paraları hakkında bir mektubu Vakıflar dergisi Sayı : IX s.87

[37] Ö. Lütfü Barkan İstila devrinin Kolonizatör Türk dervişleri Vakıflar dergisi. 1942 s. 338.

[38] Filiz Aydın Seyit Gazi Arslanbey köyünde Şeyh Şücaddin külliyesi Vakıflar dergisi IX s.213

 

[39] A.Y.Ocak Kalenderiler. S.98,163

[40] Baha Sait Bey İttihat ve Terakkinin Alevilik araştırması Yay. hazırlayan N. Birdoğan s.22 Berfin Yay.. 1994

[41] A.Y. Ocak Kalenderiler s.93 2bs. Türk Tarih Kurumu Yay.

[42] A.Y.Ocak Kalenderiler. S. 99

[43] Şüca Baba’yı kutsayanların onu Baba İlyasla özdeşleştirmesi aynı nedene dayanıyordu. Onu kutsayan şairlerden Genç Abdalın şiirlerinde onu Baba İlyas ile aynı şahıs olarak göstermekle kalmaz “Biz Babai kullarıyız Biz Babai gülleriyiz” diye kendi çevresinin Babai olduğunu anlatır.

[44] Mustafa Çetin Varlık Germiyanoğulları tarihi ( 1300- 1429)

Eski Germiyan bölgesinde bulunan Kütahya’da Harzemliler bulunmakta idi. 1239 Babai isyanı esnasında Malatya civarında bulunan Germiyanlar 1277 Cimri olayları esnasında Kütahya civarında idiler. Kütahya merkez ve nahiyelerde birçok horzum isimli köyler bulunmaktaydı. Yine Manisa' nın Alaşehir kazasında da aynı isimli yerlere rastlanmıştır. Aynı isimlere Menteş’de de rastlanmaktadır. Harzemlilerin emirleri arasında Saruhan isminde birisi bulunmaktadır. S. 7-9

[45] Halime Doğru 16 yüzyılda Eskişehir ve Sultan önü sancağı s.28 Afa Yay. Nisan 1992

[46] Şeyh Şüca’daki Karamanlılara karşı soğukluğun nedeni aynı dönemde Osmanlıların resmi yaklaşımlarının tesiri de olabilir. Bilindiği gibi II Murat ve özelikle Fatih döneminde Karamanlılarla çatışma içerisinde idi.

[47] Claud Chen Baba İlyas Baba İshak Hacı Bektaş. S.199

[48] Cahit Öztelli Türk folklor araştırmaları. No.203 Haziran 1966 s. 4094

[49] Mıchel Balıvet Şeyh Bedreddin tasavvuf ve isyan s:54 Tarih Vakfı Yurt Yay. 1995 İst

Ömer Lütfü Barkan Konya çevresinde bulunan Yasıvaran zaviyesinde Derviş Hasan zaviyesinde Karaman oğullarından Şeyh Bedreddin adına mektup olduğu yazılıdır. Bir başka belgede ise bir bölgenin Karaman zamanında satın alınıp Taşkent de Şeyh Bedreddin zaviyesine vakıf olunduğu yazılıdır. Burası II Beyazıt zamanında Defteri Köhnede kayıtlı idi. İstila devrinin kolanizatör Türk dervişleri. Vakıflar dergisi 1942 S. s.329 331

[50] A.Y. Ocak Bektaşi Menakibnamelerinde İslam öncesi inanc motifleri. S.140 Enderun Kitap evi 1983

[51] Benzer bir durum Sarı Saltuk da görülmektedir. Sarı Saltuk da kendisini Seyit Gazi’nin öldükten sonra dirilmiş bedeni olarak görür. İbrahim Bahadır Balkanlara Aleviliğin ilk girişi ve Sarı Saltuk yol Dergisi Sayı 11. İster Balkanlarda ister Anadolu’da olsun aynı coğrafyada aynı Babai guruplara dayandığı görülmektedir.

[52] A.Y. Ocak Bektaşi Menakibnamelerinde eski inanç motifleri. S. 136 Enderun kitapevi.

[53] Benzer inançlar Alevi Bektaşi çevrelerde oldukça Yaygındır. Hacı Bektaşi veli Hz. Ali’nin don değiştirmiş şekli olduğunu aslında ikisinind e aynı kişi olduğuna inanılır. Yine Hilmi Baba bir şirinde “Aynayı tuttum yüzüme Ali göründü gözüme “ derken aslında bu inancı dile getirir.

[54] Bedri Noyan Bektaşilik ve Alevilik Nedir. S.601 Ant-Can Yay..

[55] B.Noyan Bektaşilik ve Alevilik nedir. S.602

[56] A. Y. Ocak Osmanlı iparatorluğunda marjinal sufilik kalenderiler. (XIV-XVII) s. 97 Türk Tarih Kurumu. Bs.2 1999

[57] A.Y.Ocak Kalenderiler s.100.

[58] Ocak Bektaşi Menkıbnamelerinde Eski inanç motif. S.16

[59] Her ne kadar Otman Baba’dan çok sonra bir tarihe rastlasa da Kırıkkale Hasandede kasabasında bulunan Hasan Dede’nin soyundan gelenler kendilerinin Otman Baba’nın kendilerini Şücatin Veli’ye ısmarladığını söylemektedirler. V. L. Salcı Hasandede’nin Babai olduğunu yazarken benzer düşünceleri yaşayan Babai Babalarından Hakkı Saygı da Hasandededekilerin Babai olduğunu söylemektedir. Burası son zamanlarda Anadolu’da bu gelenekle ilişkisi olan bilinen ilk örnek olma özeliğini korumaktadır. Hasandede efsanesinde Kanuni döneminde yaşadığı ve Rumeli’ye seferlere katıldığı anlatılmaktadır. Sözlü geleneğe göre Hasandede bu savaşlar esnasında Otman Baba’ya bağlanmış Otman Baba onu Şeyh Şüca’ya yollamıştır. Anadolu’da tarım konusundaki kasabanın oldukça gelişkin olması Balkanlardaki tekkelere benzemektedir Hasandede’nin ya böyle bir savaşta Otman Baba dervişlerince ona bağlandığı onların da onu kendilerinin de bağlı bulunduğu Şüca Baba’ya göndermiş olmaları mümkündür. Ya da daha önce Beyazıt’a suikast nedeniyle Rumeli’den Anadolu’ya sürülen dervişlerden birisinin soyu olması da mümkündür.

[60] Ö.L. Barkan İstila devrinin kolanizatör Türk dervişleri. Vakıflar dergisi 1942 s.289

[61] I. Beyazıt zamanında Saruhan ilinin Menemen ovasındaki göçer halk Filibe' ye beyleri ile sürgün edilirler Aşıkpaşaoğlu Tarihi s.74 Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.. Yayına hazırlayan A. Nihal Atsız. 1985 Yine bilindiği gibi Filibe çevresi Bedreddinilerin en önemli merkezilerinden biri olduğu gibi Hurufiliğinde bir dönem merkezlerinden birisi olduğu söylenmektedir.

[62] F. Babinger F. Köprülü Anadolu’da İslamiyet. S.52 Çeviren Rağıp Hulusi Yay. haz. Mehmet Kanar. İnsan Yay. Eylül 1996

[63] Ocak Kalenderiler s.100

[64] Y.Z. Yörükan Bir fetva münasebetiyle Fetva müessesesi, Ebussuud Efendi ve Sarı Saltuk Ankara Üniversitesi İlahiyat fak. Dergisi C.2-3 S.155

[65] Hakkı Sagı Babagan erkanı S.150 Otman Baba ile Şüca Baba arasındaki ilişkiyi genç Abdal şiirinde dile getirir.

Otman Baba ile Şücaddin baba

Bağlan bendesine ömrün gitmesin heba

Yolundan ayrılmayız Muhammet Mustafa

Dergahı nurludur Şüca babanın

[66] Bu gün bile yöre ve Şücaddin zaviyesinde bulunan Nevzat Demirtaş ve onun Bulgaristan daki temsilcisi olan Abdullah Baba’lar yoluyla yöre babalarının görülme işleri yapılmaktadır.

[67] Ö. Lütfü Barkan Kolonizatör Türk dervişleri vakıflar dergisi. 1942 s. 338.

[68] A.Y. Ocak Kalenderiler

[69] A. Y. Ocak Kalenderiler. S.98

[70] A. Y. Ocak Kalenderiler S.99,122

[71] Nejat Birdoğan Bulgaristan’ın büyük tekkelerinden Ali Baba’nın direk olarak Otman Baba’ya dayandığını söylemektedir. Otman Baba Velayetnamesi I. Uluslararası Türk Dünyası Eren ve Evliyalar kongresi bildirileri. Ankara 1998 S.98

 

[72] A.Yaşar Ocak Otman Baba Abdalları ya da Mümin Derviş Abdalları ayrı ayrı tarikatları değil aynı tarikatın farklı Şeyhlerine bağlı olduklarını söyler. Kalenderiler S.207 2. bs 1999 T.T.K. Yay. Fakat Otman Baba Velayetnamesi’nde ve Demir Baba Velayetnamesi’nde direk Bektaşiliğe yönelik eleştiriler olup aşağıda görüleceği gibi Otman Baba, Mümin Baba dervişlerine kendi erkanını öğrettiği gibi Demir Baba da Hüseyin Baba’ya Otman Baba yoluna girmesini söyler. Velayet namelerde dile getirilenler ve bugünkü bu gurupların ilişkileri ocağın değerlendirmelerinin karşıtı olarak durmaktadır.

 

 

[73] M. Kiel, s.24. Otman Baba’nın Haskovadaki Tekkesini ise öldükten sonra Malkoçoğulları tarafından kubbeli bir bina yaptırıp. II. Beyazıt’da bir asitane yaptırıp üstünü kurşunla örttürmüştür. Kiel. S.24 Ali Kemal Balkanlı ise Otman Baba’nın Hasköva’daki tekkesinin Fatih döneminde yapıldığını söyler. Ali Kemal Balkanlı Şarkı Rumeli’de Türkler. S.37.Elhan kitapevi 1986

[74] Bu çevrelerden Bektaşilik ve Ahiliğin daha ilk dönemlerden itibaren düşünce ve inançlarında bir birine çok yakın olduğu görülmektedir. Bir birine yakın bu iki Batıni anlayış daha sonra aynileşerek Hacı Bektaş geleneğinin de yaratıcısı olmuşlardır. Birçok araştırmada Bektaşilikle Ahilik arasındaki inanç ortaklıklarına işaret edilmiştir. Bunun dışında 14 yüzyıl da Ahi adıyla anılan bir çok tekkenin daha sonra Bektaşi tekkeleri haline geldikleri görülmektedir. Seyit Al Sultan Tekkesinde posta oturanların adlarında Ahi Kulu, Ahi Evran adlarının bulunması bu birliktelikle ilgili olmalıdır. İrene Beldiceanu-Steinherr Osmanlı Tahrir Defterlerinde Seyyid Ali Sultan: Hetredoks İslam’ın Trakya’ya Yerleşmesi Sol kol Osmanlı egemenliğinde Vıa Egnatıa (1380-1699) S.61 Yine Ömer Lütfü Barkan ünlü makalesinde bir çok Ahi tekkesinden bahsederken bunların 19 yüzyılda tamamen ortadan kaybolduğu görülmektedir. Sureya Faroqi en son Ahilerin Bosna’da kuşak kuşanmak için Kırşehir’deki merkez tekkeden Şeyhlerin gittiğini bunların Bektaşiler içinde eridiğini söylemektedir. Sureya Faroqi Şeyh Aileleri s.

 

[75] Hakkı Saygı Şeyh Safi Buyruğu ve Rumeli Babagan (Bektaşi) erkanları.s.94,95 Saygı Yay. İst 1996

[76] Babailer ayaklanmasından sonra Cimri isyanı olarak tarihe geçen, gerçekte Baba İlyas' ın oğlu Muhlis Paşa’nın önderliğindeki Babai ayaklanmasının devamı olan bu hareketin Selçuklularla çatışmaları esnasında Ahilerin Selçukluları destekledikleri görülmektedir. Bu ayrışımın bu olaylarla ilişkili olması oldukça mümkündür. Bu farklılaşmaların ilk göstergelerini Bektaşi olan Abdal Musa ve Babai olduğunu söyleyen Geyikli Baba’nın keramet yarışında görmek mümkündür.

[77] Bunların buraya yerleşmesi de aşağıda görüleceği gibi 16 yüzyıl sonraki döneme rastlamaktadır.

[78] Mustafa Akdağ Türkiye'nin İktisadi ve içtimai tarihi C.I s.182-183 tekin Yay.. Bs. 3

[79] B. J. V. Hammer Purgstall Osmanlı devleti Tarihi C. 1 S. 161. Üçdal Neşriyat 1983

 

[80] Balkanlıya göre bu çevreler arasında ciddi rekabet de vardır. A. Kemal Balkanlı Şarkı Rumeli’de Türkler. S.25

Bu nedenle bu beylerin bazen iktidar mücadelesinde karşı karşıya geldiği dönemlerde olmuştur. Çelebi Mehmet ile Musa arasındaki iktidar mücadelesinde bu beylerin farklı iki alternatifi desteklediği bilinmektedir. Mihailoğulları Musa’yı desteklerken Evrenosogulları ise Çelebi Mehmet’i desteklemişlerdi. Musa çelebi bu iktidar mücadelesinde yenik düşünce Bedrettin İznik’te zorunlu ikamete tabi tutulmuş,Mihailoğlu Mehmet bey ise Tokat’ta bir Bedevi çadırına hapis edilmişti. N. Atsız Aşık paşaoglu tarihi S. 94 kültür Bak Yay.
Sultan II. Murat zamanında çıkan Düzmece Mustafa isyanında Evrenos oğulları ve Mustafa’yı desteklerken Timurtaş oğulları ise hapishaneden çıkartılarak serbest bırakılan Mihail oğlu Mehmet beyle birlikte II. Murat’ı destekledikleri görülmektedir. Mustafa Akdag Türkiye’nin iktisadi ve içtimai tarihi.  C. S. 350-351 tekin Yay. 3 bs. 1979

[81] Halime Doğru 16.yüzyıl. Eskişehir ve Sultan önü sancağı s.28. Afa Yay. Doğru, yöredeki tekke yapılarına ilişkin şu bilgileri verir. Seyit Gazi Afyon arasında Resul Baba tepesi bulunmakta olduğunu, Seyit Gazi köylerinden Ayvacıkta: Konakçılar tekke,Çal tekke, Ayvacık tekke,Arifler tekke, Abdal tekke. Avdanlada: Genç abdal, Erenler Hüsam Dede, Çamardı, Tepesikuru, Şücaddin. Karacaalide: Türkmen Baba,Evsin Baba, Tümbek Baba, Abdil Baba, Ahmet Üryan Baba, Ahmet Tarhan Baba, Kadıncık Ana. Kuyucakta: Arap Baba, Karapazarda: Tahtalı Baba. Musalarda : Koşucu Baba adlı tekkelerin bulunduğunu haber veriyor.

[82] Sema Altunan II Uluslararası Anadolu İnançları Kongre bildirileri. S42 23 28 ekim 2000 Ervak Yay..

[83] Yörede oldukça çok tekke ve zaviye bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır. Körsün baba, Çoban baba, Etyemez baba Ekmekçi baba Dögerler'de : Toptuk Emre türbesi, Kemal sultan,Çöğürtler türbesi. Halime Doğru 16.yüzyıl. Eskişehir ve Sultan önü sancağı s.28.

 

[84] Mustafa Çetin Varlık Germiyanoğulları tarihi ( 1300- 1429) s.7-9

 

[85] Cevat Türkay Osmanlı İmparatorluğunda Oymak Aşiret ve Cemaatlar. s. 422 Tercüman kaynak eserler Dizisi. İst. 1979

 

[86] P. Wittek Menteşe beyliği s. 13 çeviri O.Ş.Gökyay. Türk Tarih Kurumu Yay. 1986

 

 

[87] Saltukname’de anlatıldığına göre Sarı Saltuk Seyit Battalgazi oğullarındandır. Sarı Saltuk Seyit Battalgaziyi rüyasında görür. Seyit ona yürümesini faaliyete geçmesini ona kimsenin dokunmayacağını söyler Fahir İz Saltuk name. Belleten Dergisi tarihsiz

[88] İbrahim Bahadır Balkanlarda Aleviliğin ilk girişi ve Sarı Saltuk Yol Dergisi Sayı 11

 

[89]. İbrahim Gökçen Sicillere göre XVI ve XVII asırlarda Saruhan zaviye ve yatırları s.15 CHP Manisa Halkevi Yay. İst 1946.

[90] Ö. L. Barkan Kolanizatör Türk Dervişleri Vakıflar dergisi s. 297-300-313 Balkanlara genç abdal çocuklarından Hüseyin Dede’nin geçtiğini söyleyip bunların Sarı Saltuk soyundan olduğu ve Bektaşi kutbu olduğu söylenmektedir. Yönetim çevrelerinin bütün gurupları ortak bir kavramla tanımlanmasından ileri gelmiş olmalıdır. Aynı Genç Abdal adına Şücaddin dergahında bir süre yaşamış bir şairde bulunmaktadır. Bu şairin yan şiirlerinde Şeyh Şücayı ve Otman Baba’yı öven şiirleri bulunması bunun Babai birisi olduğunu göstermektedir. Mehmet Demirtaş bu şiirleri yazan genç Abdalın 199 yüzyıl da yaşadığını söylemektedir.

 

[91] A. B. Gölpınarlı Yun ve Tas. s. 40 İnkilap Yay. 2. bs. 1992

 

[92] C. Cahen s. 275

 

[93] Zeki Velidi Togan Umumi Türk Tarihine giriş S.343 Enderun Yay..

 

[94] İbni Batuta Seyahatnamesi özetler

[95] İrene Melikof Uyur İdik Uyardılar s.139. 148 Cem Yay.. 1993

[96] Y.Z. Yörükan bir fetva münasebetiyle Ankara Üni. İlahiyat fak. Dergisi cs.2-3 s.155

[97] A.Y. Ocak Kalenderiler s.98 TTK Yay. 1992

[98] Aşıkpaşaoğlu Tarihi Atsız S.74 kültür Tur. Bakanlığı ya. 1975

[99] Hakkı Saygı Otman Baba Velayetnamesi s:36 saygı Yay.a 1996 İst

[100] N. Birdoğan Anadolu ve Balkanlar'da Alevi yerleşmesi s.59-64 İstanbul 1992 Elev Yay.

[101] Ömer Lütfü Barkan Enver Meriçli Hüdavendiğar Livası Tahrir defteri Türk Tarih Kurumu Yay.. S.422,515 Akyazı ve Göynükte şüca adı ile yerleşim merkezleri bulunuyordu.

[102] Bedri Noyan Demir Baba velayetnamesi S. 29 Can Yay. Bs. I

[103] Çirmen'de Musa Baba zaviyesi vardır. Ö.L.Barkan Kolonizatör Türk dervişleri. S.347

 

 

[104] Bu şahıs Rusçuk ilinin küçük Orhan Köyünde Mustafa baba tekkesinin sahibi olmalıdır aynı yörede Şüca dede zaviyesi vardır. Osman Keskinoglu Bulgaristan’daki Türk vakıfları ve Bali efendinin vakıf paraları hakkında bir mektubu Vakıflar dergisi Sayı : IX s.87

[105] Otman Baba velayetnamesinde Mümin Baba Bektaşi olduğu ve Otman Baba’nın bütün tersliklerine rağmen ona karşı toleranslı davranır. Velayetnameye göre Otman Baba Mümin Baba’nın dervişlerine kendi tarikini öğretir ve uygulatır. Hakkı Saygı Otman Baba velayetnamesi. S.36 Saygı Yay.. 1996 Bundan sonra Otman Baba ile Mümin dervişin bütün bağlarının koptuğu yazılıdır. Burada geçen Mümin baba dervişleri bu Otman Baba tarikini uygulayanlar olmalıdır.

[106] Hüseyin Baba tekkesi Durhaç köyü yakınında ormanlık içinde olup sekiz köşelidir. S.89 Hüseyin baba 1780 tarihli bir belgede Sarı Saltuk evladından olup ariflerin kutbu olarak gösterilmektedir Bu şahsın soyundan gelenler Bektaşi secadenişin olarak gösterilir. Sarı Saltuk çevresi Babai gelenegine bağlıydı buradaki Bektaşi tanımlaması yanlış olmalıdır. Kütahya çevresindeki Genç Abdalın soyundan olmalıdır. Osman Keskinoğlu Bulgaristan’daki Türk vakıfları ve Bali efendinin vakıf paraları hakkında bir mektubu Vakıflar dergisi Sayı : IX

[107] Bedri Noyan Demir Baba velayetnamesi s 57,58 Osman Keskinoglu Bulgaristan daki Türk vakıfları ve Bali Efendi’nin vakıf paraları hakkında bir mektubu Vakıflar dergisi Sayı : IX

1868 yılında Tuna vilayeti salnamesine göre Tuna vilayetinde 86 tekke bulunuyordu.

Bunlardan bazıları şunlardı Bali Baba,Demir Baba, Hüseyin Baba, Kaligra Sultan, Sarı Saltuk, Akyazılı Sultan Rusçuk ilinin küçük Orhan köyünde Mustafa Baba Tekkesi ve Şüca Dede zaviyesi vardır. Rusçuk ilinde Tay Hızır, Ali Baba zaviyesi vardı. Razgrad da Yahyapaşaoğlu Bali Bey tekkesi, Kız Ana tekkesi, Şumnu da Gelberi Sultan (Osman Keskinoglu Bulgaristan da bazı Türk vakıfları ve Abideleri Vakıflar dergisi sayı VII 1968 Gelberi Sultan’ın adı Bazı kayıtlarda “Kerbela Sultan” olarak geçmektedir Bunun mezrasını Afganlı Bir Derviş rüyasında Görüp buraya zaviye yaptırmıştır. S:131) ve Maçınli Baba, Hüseyin dede zaviyesi Eski Zagrada Kılıç Baba, Harmanlı’da Hızır BVaba tekkesi Kırcaali de Ali Baba zaviyesi vardı. S.87

 

[108] Ö. L. Barkan Kolanizatör Türk Dervişleri Vakıflar dergisi. 1942 s. 298,338

[109] Demir Baba’nın adı 18 yüzyıl Osmanlı Vakıf defterlerinde Timur Baba, Timur Dede, Umur Baba diye üç ayrı şekilde geçmektedir. Osman Keskinoglu Bulgaristan daki Türk vakıfları ve Bali efendinin vakıf paraları hakkında bir mektubu Vakıflar dergisi Sayı : IX S.89

 

[110] Bedri Noyan Demir Baba Velayetnamesi s 75 can Yay.

 

[111] Bedri Noyan, Demir Baba Velayetnamesi s 79,111 Can Yay.

 

 

[112] Dobruca ve Deliorman yöresi her zaman sığınak olma özeliğini korumuştur. İttihatçıların Önemli önderlerinden İbrahim Temo da Dobruca da saklanmak için kalmıştır.

[113] İrene Melikof Babailer, Hurufiler, Bedreddiniler ve Safevi yandaşlarının Bektaşilik kavramı içerisinde birleştiğini söylemektedir. İ. Melikof Sol Kol Osmanlı Egemenliğinde Vıa Egnatıa(1380-1699) S. 186 Tarih Vakfı yurt Yay.. A. Yaşar Ocak da Bütün bu gurupları Kalenderi olarak değerlendirerek bunların 17. yüzyılda Bektaşi hüviyetini kazandığını söylemektedir. Osmanlı İmparatorluğunda marjinal sufilik Kalenderiler.s.214,215 Türk Tarih Kurumu Yay. bs.I 1992

[114] Baha Sait bey İttihat ve Terakki Alevi Bektaşi araştırmaları. S. 98 Yay. hazırlayan N. Birdoğan. Berfin Yay..1994

[115] Y. Z. Yörükan bir Fetva münasebetiyle An Ün. İlahiyat Fak. Dergisi C.2-3 s.305

[116] Ahmet Hezarefenin Caferlerde Mehmet babanın kardeşi baba vekili Hüseyin Süleyman Fıcıcıdan aldığı belge

Anadolu’nun Eskişehir vilayetinde seyidi gazi kazasında Defn-i hak-i(toprak) akran olan şücaddin veli Evladından Zirde Vaz-ı imza Fakir Rumeli’ne gelerek bilumum muhiban kardaşlar ile müşerref olarak Mehmet babaya mihman olduğumun hatırası olmak üzere şu arızayı yazdım.

Fi(de) 24 mayız 1340 (1924)

Şücaddin Veli dergahı mütevellisi ve zaviye darı İsmail Hakkı.

Belge orjinali Ahmet Hezarefen'de olup çeviriside kendisi tarafından yapılmıştır. Bu belge ile birlikte bana 50 tane belge çevrisine verme nezaketi gösteren Ahmet Hezarefe'ne bu vesileyle çok teşekkür ediyorum. Bunun dışında son zamanlarda Hakkı saygı ve Nevzat dede ve ana bacılarla (Karıları ile ) birlikte 1992 yılında Bulgaristan’ı ziyaret ederek kırktan fazla cem yürüttüklerini söylemiştir.

[117] Hakkı Sayğı Şeyh Safi Buyruğu ve Rumeli Babagan (Bektaşi) Erkanlı s. 95 saygı Yay.. İst.1996

İ. Melikof Uyur idik uyardılar. S. 145 Cem Yay.

 

 

[118] İ. Melikof Uyur idik uyardılar. S. 145 Cem Yay. 1993

 

[119] Orhan Türkdoğan Alevi Bektaşi kimliği. s.228 Timaş Yay. 1995

[120] İ. Melikof Uyur İdik Uyardılar. S.206 Cem. Yay. 1995 Aynı eleştirinin Demir Baba velayetnamesinde de olması oldukça dikkat çekicidir. “Bunun üzerine kadı Hacı Bektaş tekkesinin kazanının altında tilki eniklemiş siz sırtınızı Yeniçeriye dayamışsınız onların dostluğu karnı acıkıncaya kadardır der.” Bedri Noyan Demir baba Velayetnamesi. s.125

[121] İbrahim Bahadır Alevilikte Erkan farklılıkları Türk Dünyası Eren ve Evliyalar kongre bildirileri 23-28 Ekim 2000 Ürgüp Ervak Yay..

[122] M. Kiel Sarı Saltuk ve Erken Bektaşilik.

[123] J.V. Hamer Osmanlı devleti Tarihi C.I S.167 Şerafettin Yaltakkaya ise bedreddinin dogum yerini “Edirne kırındaki Simavna kalesinde “ doğmuş olduğunu söyler İslam Ansiklopedisi. Bedreddin Simavi mad.

[124] Şerafettin Yaltakkaya Bedreddin’in “Edirne kırındaki Simavna kalesinde “ doğmuş olduğunu söyler. Ansiklopedisi Bedreddin Simavi mad. A.Baki. Gölpınarlı İsmet Sungurbey Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin S.3 Eti Yay. 1966

 

 

[125] A.Baki. Gölpınarlı İsmet Sungurbey Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin S.110 Eti Yay. 1966

 

[126] Mıchel Balıvet Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve isyan s.55,56,57 Tarih Vakfı Yurt Yay. 1995 İst

 

 

[127] Mıchel Balıvet Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve isyan s.103 Tarih Vakfı Yurt Yay. 1995 İst

 

 

[128] Mıchel Balıvet Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve isyan s.87 Tarih Vakfı Yurt Yay. 1995 İst

 

 

 

[129] Bali Efendi’nin verdiği bilgiye göre Bedreddinilerin kadınlı erkekli ve içkili ayin düzenlediklerini söylemektedir. Dobruca da Sultan’ın katkısıyla yapılan camiiye kimsenin gitmeyip ahır haline getirdiklerini söylemektedir

Mıchel Balıvet Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve isyan s.107 Tarih Vakfı Yurt Yay. 1995 İst

 

 

 

[130] Tuncer Baykara XVIII yüzyıl Başlarında Varna Vakıflar Dergisi 1988 s.410

[131] İrene Melikof Uyur idik Uyardılar S. 144-148 Cem Yay.

[132] F. Babinger – F. Köprülü Anadolu’da İslamiyet. S.52

[133] Sema Altunan II Uluslar arası Anadolu İnançları Kongre bildirileri.s.46 23 28 ekim 2000 Ürgüp

[134] Yağmur Say Bedreddiniler, Börüklüceliler,Torlaklar. Yol Dergisi Sayı. 8 s. 9 s.17

[135] İ. Melikof 14-15 yüzyıl. İslam Hetredoksluğunun Trakya ve Balkanlara Yerleşme yoları. Sol Kol Vıa Egnatıa 1380 –1699 s.183,186 Editör E. Zacharıadou Tarih Vakfı Yurt Yay..

 

[136]İrene Melikof Uyur İdik Uyardılar S. 146 Cem Yay..

 

[137] V. Lütfü Salcı Trakya da Türk kabileleri, I Amuca kabilesi. Türk Amacı Yıl I 1943 sayı 7

[138] İ. Melikof 14-15 yüzyıl. İslam Hetredoksluğunun Trakya ve Balkanlara Yerleşme yoları. Sol Kol Vıa Egnatıa 1380 –1699 s.186 Editör E. Zacharıadou Tarih Vakfı Yurt Yay..

 

 

[139] Üryan ya da Üryan isimlerinin bir Alevi gurubunun adı da olması mümkündür. Şeyh Şüca’nın yanında Üryan Baba’nın bulunduğunu biliyoruz. Üryan Hızır yürüyen gibi ocakların varlığı bilinmektedir. Sivas’ta 1574 yılında Ali Üryan zaviyesi vardı. Sivas’ta değişik tarihlerde Baba Üryan, Üryan-ı Müslim Uryan-ı Zımi isimli mahalleler bulunmakta olup bu mahalleler yöreye yerleşince şeyhlerin adları ile kurulmuştu. Saim Savaş Ali Baba zaviyesi s. 34 üryanlar semahının sadece Bedreddinilere ait bir semah şekli olmaktan çok Babai guruplarının devamı olan tarikatlarda ya da ocaklarda bulunmasının daha akla yatkın olduğunu düşünmek gerekir.

[140] Mıchel Balıvet Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve isyan s.I01, 118 Tarih vakfı yurt Yay. 1995 İst

A.Yaşar Ocak kalenderiler. s 125 Türk Tarih Kurumu Yay.a Bs.1

 

[141] J.V. Hamer Osmanlı devleti Tarihi C.2. S. 445 Üçdal neşriyat. Musa Çelebi Mehmet yenilince Mihailoğlu Mehmet Bey de tutuklanarak Tokat’da bir bedevi çadırında hapsedilir. Daha sonra düzmece Mustafa isyanı esnasında II Murat tarafından serbest bırakılır. MehmetTbey Tokat’dan gelirken Çorum yakınındaki Elvan köyde bulunan Baba İlyas ın Mezarı’nın da içinde bulunduğu zaviyeyi ziyaret edip oradan Baba İlyas’ın sülalesinden olan Aşık Paşayı'da alıp ayaklanma yerine gelir. Bu ziyaret büyük ihtimal ile inançları ile ilgili olduğu kadar Baba İlyas’ın sülalesinden birisinin savaş meydanına getirilmesi Babailerin kimin tarafında olduğunu göstermesi noktasında'da bir mesaj olması muhtemeldir. I. Selim döneminde bile Mihailoğulları Kızılbaş dostu olarak tanıtılır. Mıchel Balıvet Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve İsyan s.69 Tarih Vakfı Yurt Yay. 1995 İst

 

[142] Mıchel Balıvet Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve İsyan s.70 Tarih Vakfı Yurt Yay. 1995 İst

[143] M. Kile. S24 Yağmur Say Yol Dergisi. S.73

[144] Otman Baba’nın devlet yöneticileri ile pek arasının olmadığı biliniyor. Yanına gelen Sinan Paşa’ya “Oturduğun yerden haramilik ediyorsun” derken, Ahmet Paşa, ve Süleyman Paşa’yı da kötü şekilde terslediği görülmektedir. Mihailoğlu Ali Bey’i oldukça iyi karşılayıp, ona dua eder. Ali Bey o yıl çıktığı bütün seferleri kazanır.Hakkı Saygı, Otman Baba Velayetnamesi S.42,47,53 Saygı Yay.1996

[145] İbrahim Bahadır Balkanlarda Alevliliğin gelişmesinde Gazi beylerin rolü.

[146] Mıchel Balıvet Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve İsyan s.118 Tarih Vakfı Yurt Yay. 1995 İst

Balıvet buranın Bedrettin’in babası İsrail’in yoldaşı Hacı İl beyi olması ihtimali bulunduğunu söylemektedir. S. 103

 

[147] Hakkı Saygı Demir Baba Velayetnamesi s.61 Saygı Yay. Bedri Noyan Demir Baba Velayatnamesi Can Yay. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kızıl Deli tekkesinin başka yere taşındığını söylenmektedir. S.s.112

Bunun ardından burasına Hıristiyanlar yerleşir. Mezarın durumunu gören Seyfulah adlı birisi buraya zaviye açar. Kızıl Deli tekkesinin postnişini olan kişi yeni zaviye şeyhine hakaretler ederek haber gönderir. Yöre halkı bu iki kişiyi uzlaştırmaya çalıştılarsa da başarılı olamazlar. Demir Baba buraya gelir burada ona hürmet ederler burada bir çok insan Demir Baba’dan himmet isterler. Burada topladıkları neziri Demir Baba’ya verirler. Demir Baba da bu nezirleri yeni kurulan Kızıl Deli tekkesine bağışlar. Bu arada eski tekkenin postnişini bir mektupla Demir Baba’yı davet ederken yine tekke sahibine hakaret eder Demir Baba eski postnişini kastederek Hacı Bektaş’ın arzulularının neler olduğunu kimlerin elinde kaldığını söyler. Eski tekke şeyhinin mektubunu yazanın başında Bektaşi tacı giymiş olduğunu söyler Demir Baba bu kişiye “ bire köpek” diye hakaret eder. S.114

Demir Baba’yla Kızıl Deli vakfı için kavga edenler Hacı Bektaş'dan gelenlerin kendilerine verdiği senetle tekkeşinin olmuşlardı. Kızıl Deli postnişinlerin sözlerini ret ederlerdi. Bunların Yeniçeri olduğunu söyler. S.121

 

[148] V.Lütfü Salcı Trakya’da Türk Kabileleri I Amuca kabilesi Türk Amacı yıl I 1943 sayı 7

Refik Engin Trakya’da Bektaşi Abdal Ahmet Baba dergahı Yol Dergisi Sayı 8

[149]V.Lütfü Salcı Trakya’da Türk Kabileleri I Amuca kabilesi Türk Amacı yıl I 1943 sayı 7

Salcı bunlarla ilgili şu bilgileri vermektedir. “Bunların adetlerinde 7 Perşembe günlerine riayet ederler. Bu günlerinde hiçbir iş görmezler bu günlerinde Bektaşi usulüne göre ayin yaparlar. Bu Perşembe’ye yeşil Perşembe de derler. Bu guruplar Otman Baba’nın Bulut olup havaya uçtuğunu onu yağmur ilahi addederler.  Kadınlar cemde erkeklerinden ayrı oturup üç beş kadeh rakı içebilirler. ”

[150] Refik Engin Trakya’da Bektaşi Abdal Ahmet Baba Dergahı Yol Dergisi Sayı 8 Engin bunları buraya yerleştirenin Haseki Hatun olduğunu söylemektedir. Aynı Haseki Hatun adının Şeyh Şüca dergahı çevresinde de adının geçmesi ilginçtir.

[151] V.Lütfü Salcı Trakya da Türk Kabileleri I Amuca kabilesi Türk Amacı yıl I 1943 sayı 7

[152] Batı Anadolu daki çıkan ayaklanmanın kendine bağlı olarak çıktığını Bedreddin kendisi söylemektedir. Kaynaklar Börüklüce ve Torlak Kemal’in bunu teyit eden bir açıklamasını göstermemektedir. Eğer buradakiler Bedreddin’e bağlı olarak ayaklanmış olsaydı Bedreddin’e inananlarında Batı Anadolu çevresinde görülmesi gerekirdi. Bulgaristan da Bedreddin’e bağlı guruplar bulunurken Batı Anadolu'da olmaması oldukça dikkat çekicidir.

[153] İ. Melikof 14-15 yüzyıl. İslam Hetredoksluğunun Trakya ve Balkanlara Yerleşme yoları. Sol Kol Vıa Egnatıa 1380 –1699 s.183 Editör E. Zacharıadou Tarih Vakfı Yurt Yay..

 

 

[154] Macaristan daki Gül Baba tekkesinin tarihi 16. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Buraya 19. yüzyılda oldukça ziyaretçinin geldiğini, en son 1932 yılında Bosna çevresinden ziyaretçilerin geldiğini Popovic söylemektedir. Aleksandre Popovic Balkanlarda İslam s.113,115 İnsan Yay. 1995

[155] İrene Beldiceanu Steinherr sol kol Osmanlı Tahrir Defterlerinde Seyit Ali Sultan ( hetredoks İslam ın Trakya ya yerleşmesi ) Tarih Vakfı Yurt Yay.

1615 yılı tarihli bir belgede Kızıl Deli Sultan Babai cemaatından gösterilmiştir. S.63

 

[156] Birdoğan’ın Bu yöre Alevileri kendilerini Kızıl Deli’li olmakla övünmekte ve musahiplik bunlarda bulunmayıp, Yıldızeli Kızıl delilerinde cem sonlamalarında “Kızıl Deli Sultan demine devranına hü” denildiğini söylemektedir. N. Birdoğan Anadolu ve Balkanlarda Alevi yerleşmesi. S.55 Alev Yay.a. Ekim 1992 İst. Bilindiği gibi Hacı Bektaşı kutsayan Alevilerin tamamına yakınında musahiplik bulunmaktadır. Bu durum Seyit Ali Sultan’ın yaşamının ileri safhasında Bektaşiliğe geçtiği düşünülebilinir. Balkanlarda bazı Babailer arasında Kızıl Deli’ye saygı duyulmaktadır. Acaba iki tane Kızıl Deli olabilir mi? Seyit Ali Sultan tekkesinin yanında Babailer tarafından kutsanan ve Bektaşilerce kavga edildiği Demir Baba velayetnamesinde anlatılan Kızıl Deli tekkesinin Anadolu’ya sürülmüş müritleri olabilirler mi? Bunu bilmek oldukça zor gözüküyor. Ama Babailerin büyük kısmında musahiplik yoktur. İbrahim Baba bir şiirinde Kızıl Deli tekkesinin 7 köşeli olduğunu söylemektedir. İbrahim Gökçen Sicillere göre XVI ve XVII asırlarda Saruhan zaviye ve yatırları s.17 CHP Manisa Halkevi Yay. İst 1946 Bilindiği gibi “7” motifler Babailerin benimsediği bir mimaridir Otman baba ve Akyazılı tekkeleri 7 köşelidir. 1615 yılı tarihli bir belgede Kızıl Deli Sultan Babai cemaatından gösterilmiş olması oldukça dikkat çekicidir. tir. S.63 ( İrene Beldiceanu Steinherr sol kol Osmanlı Tahrir Defterlerinde Seyit Ali Sultan ( hetredoks İslam ın Trakya ya yerleşmesi ) s.63 Tarih Vakfı Yurt Yay. Bütün bunları düşündüğümüzde bu konuda yapılacak bir çalışmanın bizlere çok enteresan bir Seyit Ali Sultan portresi çizmesi muhtemeldir.

 

 

[157] İbrahim Bahadır Alevlikte Erkan farkları Türk Dünyası Eren ve Ev. Kon Bildirileri 23-28 ekim Ürgüp Ervak Yay..

[158] J. Kıngsley Bırge Bektaşilik Tarihi S. 81- 83 Ant Yay. 1991 ist

[159] Nimetullah Hafız Arnavutlukta Bektaşilik.

[160] Ö. L. Barkan Kolonizatör Türk dervişleri s. 340, 344 Vakıflar dergisi 1942

[161] Yusuf Halaçoğlu XVI yüzyıl da sosyal Ekonomik ve Demografik bakımdan Balkanlarda Bazı Osmanlı şehirleri Belleten dergisi C. LII. 42 S.653-673

[162] Tayip Gökbilgin III Türk Tarih Kongresi bildiriler S. 657

[163] Mehmet İbrahimi Kalkandelendeki Harabati Baba ( Sersem Ali Baba ) Bektaşi Tekkesi Milli kültür tarihsiz S. 56

[164] A. E. Vakalopulos. Hasan Baba Tekkesi Güney Doğu Avrupa Araştırmaları dergisi sayı 4-5 1975-1976 s.198

[165] Aleksandre Popovic Balkanlarda İslam s. 17-68 İnsan Yay. ocak 1995 İst

[166] Bugün bile Bektaşiler ve Babailer birbirlerine yakın durmazlar, cemlerini bile ayrı günlerde yaparlar. Babailer Pazartesi yaparken Bektaşiler Çarşamba günü yapmaktadır. Nejat Birdoğan Otman Baba ve velayetnamesi I uluslararası Türk Dünyası Eren ve Evliyalar kongresi bildirileri.s.110 Ankara 1998

 

[167] Y. Ziya Yörükan bir fetva münasebetiyle S.155 İ. Melikof Uyur İdik Uyardılar s.148 O. Türkdoğan s.218 Ö.L Barkan Kolonizatör Türk dervişleri s.338-347

[168] İ.Melikof Uyur İdik Uyardılar s.146

[169] İ.Melikof Uyur İdik Uyardılar. S146

 

 

[170] Demir Baba Velayetnamesi’nde geçen ilgili bölüm şöyledir. “Bektaşiler tarafından tekkeşininliğe getirilen hokkabazı kadının huzuruna getirdiler. Kadı bunlara ‘siz kimin ümmetindensiniz’ diye sordu. Tekkeşinin ‘Hacı Bektaşi Veli’nin ümmetiyim’ dedi. Kadı Demir Baba’ya dönüp ‘Emir Dede bunun hakkında ne dersin?’ Demir Baba bunları tekrar imana davet eder ama bunlar diretirler Bunun üzerine kadı “Hacı Bektaş tekkesinin kazanının altında tilki eniklemiş. Siz sırtınızı Yeniçeriye dayamışsınız onların dostluğu karnı acıkıncaya kadardır der “. Bedri Noyan Demir Baba Velayetnamesi S.124,125. Can Yay.

 

 

[171] Abdurahman Kaygusuz. Abdal Musa Velayetnamesi.s.16 Türk Tarih Kurumu Yay.

[172] Hakkı Saygı Otman Baba velayetnamesi S. 20,21,62,63 saygı Yay.

[173] Bayram Durbilmez. Muhiddin Abdal’a göre Hacı Bektaş ve Otman Baba Türk Kültürü ve Hacı Bektaşi Veli Sempozyumu Bildirileri. Ekim 1998 Ankara Gazi Üni. Hacı Bektaş Araştırma Merkezi Yay.a. S.101 Aynı düşünceler Saadetin Nüzhet Ergun Bektaşi Şairleri. 1930 İst. Devlet mat. S. 276

 

[174] Hakkı Saygı Otman Baba Velayetnamesi s.28,30 Saygı Yay..

[175] Hakkı Saydı Otman Baba Velayetnamesi s.37 Saygı Yay..

[176] Hakkı Saygı Otman Baba Velayetnamesi s.17 Saygı Yay..

[177] Bedri Noyan Demir Baba Vilayetnamesi s.154 Can Yay.

[178] Hakkı Saygı Otman Baba Vilayetnamesi s.18 Saygı Yay.

[179] Hakkı Saygı Otman Baba Vilayetnamesi s.33,72

[180] Hakkı Saygı Otman baba Vilayetnamesi S.47

[181] V. Lütfü Salcı Türk Amacı Dergisi Amucalar 1943

[182] Hakkı Saygı Şeyh Safi Buyruğu ve Rumeli Babagan (Bektaşi) erkanları.s.186-187 Saygı Yay.. İst 1996 Hakkı Saygı’nın kitabında Safeviliğin ciddi etkisi görülmekle beraber gülbenklerde Hacı Bektaş adı da geçmektedir. Saygı kitabında Bütün Alevilerin üzerinde birleşebileceği bir erkaname yapmaya çalıştığını bu kitabın tam Babai erkanamesi olmadığını söyledi. Bu kitaba kendi çevresindeki Babailerden itirazların da geldiğini kendisinden dinledim.

[183] Hakkı Saygı Şeyh Safi Buyruğu ve Rumeli Babagan (Bektaşi) erkanları.s.179 Saygı Yay.. İst 1996 Rumeli

Bulgaristan’ın Kırcaalide yaşayan bir Babai’den kendilerinde müsahiplik olmayıp baba tutuklarını söyledi.

[184] V. Lütfü Salcı Türk Amacı Yıl.1.sayı 7 1943

[185] İbrahim Bahadır Alevilikte Erkan farkları. Türk Dün. İnanç Önderleri kongre bildirileri 23-28 ekim 2000 Ürgüp Ervak Yay..

[186] A. Baki Gölpınarlı İsmet Sungurbey Simavna Kadısı oğlu Şeyh Bedreddin s.118 Eti Yay. 1966

[187] İbrahim Bahadır Alevilikte Erkan farkları. Türk Dün. İnanç Önderleri kongre bildirileri 23-28 ekim 2000 Ürgüp Ervak Yay..

 
 
 
  Bugün 101 ziyaretçi (138 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol