hürbalkan internet dergisi
  Atlanta’nın ‘altın’ı üstüne getirdik
 

 


Olimpiyatlar ülkeler için en büyük tanıtım ftrsatlarından biri. Ne kadar çok madalya alırsan, o kadar çok tanınıyorsun. Naim ve Halil rekor kırarak, Hamza da hiç puan vermeyerek olimpiyat şampiyonu oldu. Dünyanın dört bir yanına bu başarıları geçen ajansların haber metinlerini Türk gibi kuvvetliler' sözü süslüyordu. Onların sayesinde herkes Türkler'in ne kadar güçlü olduğunu biliyor artık.


Atlanta 96'da, evsahibi Amerika'nın esas amacı her ne kadar 'daha çok para' olsa da, sporcuların tek gayesi madalya alıp kürsüye çıkmaktan başka birşey değil kuşkusuz. Olimpiyatlar, sporcuların güçlerini gösterdiği bir organizasyon olmanın yanısıra ülkelerin tanıtımı için de son derece önemli bir fırsat. Bir ülke ne kadar altın madalya alırsa, o kadar reklamı yapılıyor, o kadar bayrağı göndere çekiliyor, o kadar milli marşı çalınıyor. Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Sinan Erdem, Naim'in rekorlarından sonra, '2004'ü kazanabilmemiz için bu altınlara ihtiyacımız var' sözlerini bu yüzden sarfediyordu işte. Atlanta 0limpiyatları'nda bugüne kadar üç defa bayrağımız göndere çekildi, üç defa İstiklal Marşımız çalındı. Üç altın adamımız Naim Süleymanoğlu, Hamza Yerlikaya, Halil Mutlu ile üç kere mutlu olduk, üç kere gururlandık.

Altın madalya almaya 1936 Olimpiyatları'ndan itibaren başlayan Türkiye, bugüne kadar yirmi altı altın madalya toplayabildi. 1968 yılına kadar aldığımız yirmi üç altın madalyayı sadece ve sadece güreşte boynumuza geçirebilmiştik. Diğer dallarda ise bayrağımızı göndere çektirememiş, İstiklal Marşımız'ı çaldıramamıştık. Bugüne kadar en başarılı olduğumuz olimpiyatlar, altı altın ile 1948 Londra ve yedi alt,ın ile 1960 Roma'ydi.

1968 Meksico City Olimpiyatları'ndan 1988 Seul Olimpiyatları'na kadar ise altın madalya yüzü göremedik. Neredeyse altının rengini bile unutacaktık ki podyuma Naim Süleymanoğlu çıktı ve yirmi yıllık özlemimizi rekor üstüne rekor kırarak giderdi. Artık güreşin dışındaki bir dalda da altın madalyaya ulaşma başarısı göstermiştik. Bu Seul'deki tek altın madalyamızdı aynı zamanda. 1992 Barcelona Olimpiyatları'nda ise güreşte Mehmet Akif Pirim'le, halterde de yine Naim Süleymanoğlu ile gülmüştük.

Atlanta Olimpiyatları öncesinde ise diğer dallarda o kadar ümitli olmasak da güreşte ve halterde yine altın madalyalar bekliyorduk. Güreşçilerimiz ve haltercilerimiz 'Allah'ın izniyle altın madalya alacağız' diyerek ayrılmışlardı Türkiye'den. Kendilerinden altın madalya beklediğimiz Mehmet Akif Pirim, Hakkı Başar, Şeref Eroğlu ve Nazmi Avluea sürpriz bir şekilde yenilerek altın şanslarını kaybetseler de, Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu ve Hamza Yedikaya ile 'Türk gibi kuvvetli' sözünü tescil ettirmiş olduk. Dünya basını, her üç sporcumuzdan övgüyle bahsederken 'Türk gibi kuvvetli' sözüne de haber metinlerinde sık sık yer verdiler. Çünkü; rekorları bizim sporcularımız kırmış, ağırlığının üçkatını bizim haltereilerimiz kaldırmış, hiç puan vermeden bizim güreşçimiz şampiyon olmuştu. Velhasıl, Türkiye as rın sporcularını yetiştirmişti. Onlarla ne kadar gurur duysak azdı.

HAMZA, ASRıN GÜREŞÇİSİ

Türk güreşi son yıllarda gerek serbestte ve gerekse grekoromende bir çıkış içerisine girerken özellikle bir genç, elde ettiği başarılarla Uluslararası Güreş Federasyonları Birliği FILA tarafından herkese verilmeyen "Asrın Güreşçisi" payesini aldı.

Bu genç, 1976 yılındaSivaslı bir ailenin altı çocuğundan üçüncüsü olarak dünyaya gelen Hamza Yerlikaya. Güreş konuşulan, şakaların bile güreşle yapıldığı bir ortamda yaşadı. Yiğidin harman olduğu Sivas'ta doğmadı ama, kanı oranın kanıydı. Aklı ermeye başlayınca güreşi tercih etti ve dünya minderlerini sarstı.

Önce yıldızlarda, ardından gençlerde dünya ve Avrupa şampiyonlukları kazandı. Sıra büyüklere geldiğinde kampa alınmadı. Zorladı, sıkıştırdı, yılmadı çalıştı ve zamanın federasyon başkanı Sadettin Tantan'ın ısrarıyla takıma alındı. Kendisine güvenenleri mahcup etmedi, bu daha çocuk diyenlere ise aldığı altın madalya ile cevap verdi. Peki Hamza kimleri yendi? Daha doğrusu hangi dünya ve Avrupa şampiyonlarını dize getirerek güreşi bıraktırdı? Hamza 1993 yılındaki dünya şampiyonasında İlk turda Ermeni Sarkisyan'ı yenerek şampiyonaya başladı. İkinci turdaki rakip Macarlar'ın olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu Peter Farkaş oldu. Ancak Hamza isim önemli değil dedi ve Farkas'ı da yenerek üçüncü tura çıktı. Ardından Bulgar Dimitrov ile Ruslar'ın güçlü ve dünya şampiyonu ismi Murad Kardanov'u yenerek finale yükseldi. Finalde Kazak güreşçi Devlet TUrlikanov ile mücadele edecek olan güreşçimizin en büyük handikapı rakibinin hocası idi. Zira Kazaklar'ı çalıştıran Genadi Sapunov daha önce bizim takımımızı çalıştırmıştı. Ancak Hamza'yı tutmak oldukça zordu ve Yerlikaya minderden 6--2 galip ayrılarak altın madalyayı boynuna asarken FILA bir açıklama yaptı: "100 yıl içerisinde 17 yaşında hiçbir güreşçi büyüIderarası şampiyonalardan altın madalya kazanarak çıkamadığına göre Hamza Yerlikaya asnn güreşçisidir. "

1993 yılında gelen bu şampiyonluğun ardından 1994'te büyüklerde boş geçti ama ümitlerde Avrupa şampiyonluğunu yakaladı. 1995 yılına gelindiğinde Avrupa şampiyonasında talihsiz bir maçta yeniIince bütün konsantrasyonu bozuldu ve dereceye giremedi ama yılmadı, çalıştı. Prag'da bu sefer önce Japon Watanabe'yi, ikinci turda Alman Thomas Zander'i, üçüncü turda Rus Tschwir'i ve yarıfinalde Kübalı Banes'i yenerek finale yükseldi. Finalde İsrail adına güreşen GürcüTschhitschiaschwili ile güreşti ve onu da 3-1 yenerek ikinci şampiyonluğuna ulaştı.

1996 olimpiyatları için baraj olan Budapeşte'deki Avrupa şampiyonasında da finale gelene kadar zorlanmadı ve rakipleri ile adeta dalga geçti. Finalde ev sahibi ülkenin güreşçisi dünya, Avrupa ve olimpiyat şampiyonu Peter Farkas ile karşıkarşıya geldi. Normal süresi 2--0 güreşçimizin lehine biten karşılaşmanın uzatmalarında rakibinin çırpmasına bastırarak cevap veren güreşçimiz hakemlerin yanlış puanlaması yüzünden maçı 2-2 bitirdi ve.mağlup ilan edildi. Ancak daha sonra yapılan itirazlar sonrasında maç 3-1 güreşçimizin lehine sonuçlandı ve Hamza ilk Avrupa şampiyonluğuna ulaştı.

Artık Hamza için tek hedef vardı: Atlanta'da yapılacak olan olimpiyatlarda kürsünün en üstüne çıkmak. Bunun için bayram demiyor seyran demiyor çalışıyor, her gün daha iyiye gitmenin hesaplarını yaparak kalan kısa sürede çalışmasının dozunu en üste çıkarıyordu.

Olimpiyat kafilesi Atlanta'ya hareket ederken bile madalya alıp alamayacağını soranlara "Allah bilir, büyük kımuşmak istemiyorum" derken bile yüzünde madalyanın esintileri vardı.

Ve ilk olimpiyat... Saat farkı ve sıcak herkesi tedirgin ederken Hamza yine idman yaptı. Kuralar çekildiğinde katılan sporcular içinde Hamza ilk turu bay geçti. İkinci turda 93 Dünya Şampiyonası finalinde karşılaştığı Kazak Turlikanov ile adeta dalga geçti ve minderden 7--0 galip ayrıldı. Üçüncü turda Beyaz Rus Tsilent'i de 5-0 yenerken idman yapıyor havasında güreşti. Hamza'nın yarı finaIdeki rakibi İsveçli Lidberg oldu. Güreşçimiz bu maçta aşırı stres ve temkinli davranma ihtiyacı yüzünden kendisini fazla gösteremedi ve bitime 50 saniye kala aldığı bir puanla fınale yükseldi.

Hamza'nın şampiyonluğu için tek maç kalmıştı, bu da Alman Thomas Zander ile yapılacaktı. Zander yabancı bir isim değildi Hamza için. 1993 Avrupa Şampiyonası finalinde İstanbul'da Zander ile karşılaşan güreşçimiz 4-2 yenilerek ikinci olmuştu. Ama o sırada henüz 17 yaşında idi. Daha sonra iki güreşçi 1995 Dünya Şampiyonası'nın eleme maçı arında karşılaştılar. Bu sefer Hamza rövanşı aldı. Yani kısaca rakibini tanıyordu. Maça her iki güreşçi de temkinli başladı. Müsabakanın üç buçuk dakikası 0--0 geçti. Bu dakikada Alman bastırdı ancak Ham za'nın ayağını tuttuğu için ihtar aldı ve güreşçimiz iki puan aldı. Ardından bastırıp bir puan daha alarak ilk olimpiyat şampiyonluğuna imza atmış oldu.

Hamza bu şampiyonluğuna dünyanın en genç dünya şampiyonu ünvanının yanında 130 kilonun güçlü ismi Rus Aleksandr Karelin ile birlikte en genç olimpiyat şampiyonu unvanını da kazanmış oldu.

NAiM DEMEK, REKOR DEMEK

Hamza asrın güreşçisiyse, N aim de asrın haltercisiydi. Olimpiyatların en çok ilgi gören sporcusu Naim Süleymanoğlu, 1967 yılında Bulgaristan'da doğdu, 1977'de haltere başladı. Onbeş yaşında Dünya Gençler Halter Şampiyonası'nda altın madalya kazandı. Halter tarihinin en genç şampiyonu ve rekortmeni unvanını aldı. Bu dönemde Türkler'e yapılan baskı sonucunda adı Naum Şalamanov olarak değiştirilince spor hayatını bu isimle sürdürmek zorunda kaldı. Naim'e, 'İlk fırsatta Türkiye'ye iltica edip, Türkiye adına yarı§acağım' dedirten olay buydu.

1983-1986 yılları arasında gençlerde on üç, büyüklerde elli dünya rekoru kırdı ve yine bu tarihler arasında katıldığı tüm dünya ve Avrupa şampiyonalarında 52, 56,60 kilolarda şampiyon oldu Naim. 84, 85 ve 86 yıllarında rWF tarafından Dünyada Yılın Haltercisi seçildi. 1986'da Avustralya'da yapılan Dünya Şampiyonası'nda Sydney Büyükelçiliği'ne sığınarak Türkiye'ye iltica etti. Nihayet en büyük isteği olmuş, Naum Şalamanov olarak değil, Naim Süleymanoğlu olarak yarışma özgürlüğüne kavuşmuştu. 1987 yılında da Türkiye'de yılın sporcusu seçildi.

Süleymanoğlu, Bulgarlar'ın tüm karşı koymalarına rağmen 1988'deki Avrupa Şampiyonası'na Türkiye adına katılarak üç altın madalya kazanırken, 60 kiloda 150 kilogram kaldırarak bir de dünya rekoru kırdı. Bu derece, Türkiye'nin spor alanlarındaki ilk rekoru olması açısından ayrı bir önem taşıyordu.

1988 Seul Olimpiyatları'na Naim Süleymanoğlu'nun Türkiye adına katılabilmesi için Türk hükümetince Bulgaristan'a bir milyon dolar ödenerek izin alındı. Seul Olimpiyat Köyü'nde sıkı koruma altında olmasına ve içinde bulunduğu gergin ortama rağmen; 60 kilo koparmada (145, 150.5, 152.5 kg), silkmede (175, 188.5, 190 kg), toplamda (320, 339, 342.5 kg) kaldırarak peşpeşe dokuz dünya, altı Olimpiyat rekoru kırıp erişilmesi güç bir başarıya imza attı. Böylece Türkiye'ye olimpiyatlarda güreşin dışında altın madalya kazandıran ilk sporcu oldu. Naim'in bu başarısından sonra zamanın başbakanıTurgut Özal'ın girişimleriyle Bulgaristan'da kalan ailesi Türkiye'ye getirildi.

1992 yılında Barcelona'da yapılan olimpiyatlarda, rakiplerine ezici bir üstünlük sağlayarak altın madalya kazanan Naim, aynı yıl Uluslararası Halter Basın Komisyonu tarafından 'Dünyanın En İyi Sporcusu' seçildi. Cep Herkülü, Küçük Dev Adam gibi lakaplar takılan Süleymanoğlu, Avrupa ve dünya şampiyonaları ile olimpiyatlarda yetmişten fazla rekora imza attı. Kendi kilosunun (60) üç katını kaldıran sporcu unvanını elde etti.

Katıldığı iki olimpiyattan da iki altm madalya almayı başaran Naim'in Atlanta' daki hedefi, üçüncü altını alıp haltere veda etmekti. Yunanlı Leonidis'le giriştikleri amansız mücadeleden galip Çıkıp, silkmede de 187.5 kilo ile rekor kırınca, halteri bırakma düşüncesini askıya aldı. Naim, bir taraftan 2000 Olimpiyat/arı'na katılacağına dair açık kapı bırakırken, bir taraftan da, 2004 İstanbul'a verilirse, bu olimpiyatlarda Türk Milli Halter Takımı'nın başında olmak istiyor. Bakalım, dört yıl daha haltere devam etme cesaretini gösterip, olimpiyatlarda arka arkaya dört altın madalya alan sporcu unvanını elde edebilecek mi? Bu arada, Naim'le birlikte iyi bir tanıtım kampanyası gerçekleştiren TMO K, 2004'ü İstanbul'a getirebilecek mi?

Evet, Naim büyük sporcu. Büyüklü ğünü Yunanlı rakibi Leonidis bile tasdikledi. 'Naim'le yarışmak benim için en büyük şans. Bu kadar kiloyu kaldırabilmemi Naim'e borçluyum. Onunla yarışmasaydım, bu kadar kaldırabilir miydim, bilmiyorum' diyor Leonidis.

KÜRDAN ÇOCUK ÇOK MUTLU

Naim'in yanısıra bizi mutlu eden bir diğer sporcumuz da Halil Mutlu'ydu. Daha doğrusu Atlanta'da ilk altın madalyamız onunla geldi. Küçücük boyu ve hafif sıkletiyle 155 kilo kaldıran Halil Mutlu, dünyayı kendine hayran bırakarak küçük boylu devadam olarak tarihe geçti. Mutlu da Naim gibi Bulgar göçmeni bir halterci. Ailesi bir buçuk yıl önce Türkiye'ye gelip İzmir'e yerleşti. İşin ilginç tarafı komşuları' kiracı olarak kaldıkları evde on kişi yaşayan Mutlu ailesinin bir olimpiyat şampiyonunun ailesi olduğundan haberdar değil.

Halil'in babası 53 yaşındaki Ali Mutlu, oğlunun rekor kırarak dünya şampiyonu oluşuna hâlâ inanamıyor.

'Kürdan gibi çocuktu. O koca demirleri nasıl kaldırdı? Hâlâ aklım ermiyor'. Baba Mutlu inanamasa da bütün televizyonların ve gazetelerin yalan söyleyecek halleri yok. Televizyonlardan izleyen Ali Mutlu, mecburen inanıyor oğlunun şampiyonluğuna. Üstelik Halil de sevinçle ailesine telefon açınca 'Tamam' diyor, 'Halilim 'in şampiyon olduğuna şimdi tam inandım'. Baba Mutlu oğluyla yaptığı telefon konuşmasını şöyle anlatıyor: 'Şampiyon olduktan sonra aradı Halilim... Hayır duamızı aldı. O ağladı, ben ağladım. Dedi ki; bu madaryayı hayır duanızia aldım. Ben de, helal olsun sana verdiğim emekler dedim'.

Söze anne Hatice Mutlu devam ediyor: 'Doğduğunda ebe kadın, 'Bir oğlun oldu' dedi. Çaputların içinde çocuk aradım. Pire kadardı. Şimdi dev oldu oğlum. Çok çektik, yokluk, korku, baskı... Kırcaali'nin Posnik Köyü 'nün en küçük çocuğu o idi. Birgün İbrahim Elmalı, aldı onu sporcu yaptı. Ne alacak dedim. Demir kaldıracak dedi. Güldüm, parmak kadar çocuk demir mi kaldırırmış dedim. Onlar da bana güldü. Halil kaldırmayacakmış da, kim kaldıracakmış dediler. Sonun da onların dediği oldu'. Ali Mutlu, büyük oğlu Mithat, evli olan kızı Leyla ve kocası, ortanca oğlu Ayhan, eşi Cemile ve üç torunu ile birlikte yaşadığı evin kira olduğunu, kendisinin de çalışmadığını belirterek şunları söylüyor: 'Adnan Polat, Halilim'i Galatasaray'a transfer etmek istedi. Bir yıl kiramızı onlar ödedi. Sonra transfer gerçekleşmedi. Şimdi kirayı biz ödüyoruz. Gerektiğinde bir ekmeği bile bölüşerek yiyoruz, çok mutluyuz. Türk bayrağını balkona asıyoruz, ezan sesini dinliyoruz, namazlarımızı korkmadan kılabiliyoruz. Bulgaristan'da mallarımız kaldıama hiç önemli değil. Önemli olan ailemiz ve hürriyetimiz. Halilim daha da büyüyecek, gelecekte büyük işler becerecek. O kürdan çocuk, sadece bizim değil, tüm Türkiye'nin evladı oldu artık'.

Evet, Atlanta'ya gönderdiğimiz kafileden sadece üç sporcumuz yüzümüzü güldürdü. Alışageldiğimiz gibi branşlar yine aynıydı: Güreş ve halter. Dileğimiz;bu başarıların devam ederek, diğer branşlara da yayılması, 'Türk gibi kuvvetli' sözüne, 'Türk gibi çabuk, Türk gibi zeki, Türk gibi hızlı' sözlerinin eklenmesi.

 
 
  Bugün 36 ziyaretçi (45 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol