hürbalkan internet dergisi
  TARİHÇİ VESELİN ANGELOV'TAN OKUNACAK ÜÇ KİTAP
 

TARİHÇİ VESELİN ANGELOV'TAN OKUNACAK ÜÇ KİTAP

 
ÇOK GİZLİ
Bulgaristan Türk Ulusal Azınlığına Karşı Aimilasyon kampanyası
Belgeler 1984-1989
SİLAHSIZ MÜCADELE
Bulgaristan Türk Ulusal Kurtuluş Hareketi
Belgeler 1985-1986
GİZLİ
Bulgaristan Türklerinin Protesto Hareketleri
Belgeler
Ocak-Mayıs 1989

12 Nisan 2010 Pazartesi

Bulgaristan İHL Öğrencileri Mecliste

 
Rusçuk - Şumnu ve Mestanlı İmam-Hatip Liselerinde okuyan öğrenciler Başmüftülüğün organizasyonuyla Sofya'ya ziyarete geldiler. Başmüftülük, Yüksek İslam Enstitüsü ve Millet Meclisini ziyaret eden öğrenciler bu kurumlarla ilgili bilgiler aldılar. Ayrıca kendilerine yüksek öğrenimle ilgili sunum yapılarak öğrenimlerine kendi seçecekleri üniversitelerde devam etmeleri tavsiye edildi.
Öğrenciler Millet Meclisi ziyaretini Sofya'nın Türk aydınlarından Dr. İsmail Cambazov (ortada) ile eski milletvekillerinden ve halen Başmüftülükte Eğitim Dairesi Müdürü Hüseyin Karamolla (sağda) gerçekleştirdiler.

11 Nisan 2010 Pazar

Mehmed Tabak Hocaefendi İçin Mevlid Okutuldu

 
20 Şubat 2010'da dar-ı bekaya yolcu ettiğimiz Birkova köyü imamı Mehmed Tabak Hocaefendi için yakınları 10 Nisan 2010 cumartesi günü bir mevlid merasimi tertip ettiler. Hayatını İslâm dinine hizmete adayan bu saygıdeğer hocafendinin mevlidine iştirak eden başta damadı Bulgaristan Başmüftüsü Mustafa Hacı, Pazarcik Müftüsü Abdullah Efendi, Gotse Delçev Müftüsü Aydın Efendi ve Sofya'dan gelen heyet ile bölge imamları merhumun ruhuna Kur'an-ı Kerim okudular, Peygamber Efendimize salatü selamlar getirdiler ve ona şefaatçi olmasını dilediler. Ayrıca Mevlid-i şerif okundu ve konuşmalar yapıldı.
Üç saat süren merasimden sonra öğle namazı kılındı ve gelenlere yemek ikram edildi.

05 Nisan 2010 Pazartesi

ATAKA GAZETESİ YAZARINDAN TÜRKİYE HÜKÜMETİNE HAKARET VE İFTİRA

 
Bulgar aşırı milliyetçi ve Türk düşmanı Ataka Gazetesi yazarı ve SKAT televizyonunda program sunucusu Stefan Solakov 2.4.2010 tarihli yazısında isim vermeden Türkiye hükümetini “yeni osmanlı canavarına” benzeterek hakaret ediyor “İslam terörizmine elini uzatmakla” da iftira ediyor.
“Yeni Osmanlı Canavarı İslam Terörizmine Elini Uzatıyor” başlığını taşıyan yazıda Moskova’da meydana gelen terör olayını konu edinen Solakov New York, Madrid, Londra, Tokyo halklarının yaşadığı acıyı Rusların da başına geldiğini belirtiyor ancak İstanbul’da meydana gelen terör saldırılarını kasıtlı olarak anmıyor.
Solakov yazısına şöyle devam ediyor: “En iyi yetişmiş uzmanlar bile evrensel kötülük saçan İslam ideolojisinin radikal söylemlerine karşı ılımlı İslam temsilcilerinin kullanılabileceğini sanmakla hataya düşüyor. Bunun için çoğu kere Türkiye Cumhuriyeti örnek gösteriliyor ve Arap dünyasında geniş siyasi ve etnik toplumlar üzerinde etkili olabileceği ifade ediliyor. Atatürk tarafından reforme edilen Osmanlı devleti uzun süredir yükselen İslam enerjisininin Avrupa ve Hristiyan medeniyetini ele geçirme ve yok etmenin önünde bir engel oluşturuyordu. Ancak 15 seneden beri İsa ve Muhammed arasındaki Türk sınır muhafızlarının durumu birden bire değişiti. Laik devletin dayanağı ve ateşli dervişlerle kanlı Osmanlı İmparatorluğunu yeniden dirilmesini destekleyen ideologların saldırılarına karşı en güvenilir sigorta olarak gösterilen Ankara’daki generallerin şöhretinden hiç bir şey kalmadı. Malesef yeni islamcıların her türlü sınırı aşacak ölümcül bulaşıcı bir hastalık gibi kısa sürede yerkürenin büyük kısmını kapsayacağı anlaşılıyor.”Peki bütün bu hakaret ve iftiraları yapan Stefan Solakov kimdir ve bu küstahlığı neye güvenerek yapmaktadır.
1967 yılında henüz 25 yaşında iken “Sider” kod adıyla Bulgar komunist gizli servisinde en alt kademeden kadrolu olarak göreve başlayan yazar (!) 10 yıl içinde şube vekilliğine yükseliyor. 1989 yılından sonra ise maaşlı olarak görevine devam etmekle birlikte kadrodan çıkarılıyor1.
Bulgar komunist rejiminin kadrolu ajanının özgeçmişine bakılırsa yakalanmadan tam 13 yıl Türkiye’de faaliyet gösteriyor. 7 yıl Bulgar Telegraf Ajansı’nın (BTA) Ankara temsilciliği, 2 yıl Sofya-Press İstanbul temsilciliği, Bulgar Devlet Televizyonu’nun 3 yıl İstanbul temsilciliği ve Tercüman Gazetesi’nde 1 yıl gözlemci olarak bulunuyor.
Bütün bu kin ve düşmanlığa şaşmamak lazım, çünkü Osmanlı’dan sonra Bulgar halkının birlik ve bekası devlet ideolojisi olarak Türk ve Türkiye düşmanlığı üzerine bina edilmiştir. Türk ve Türkiye düşmanlığı Bulgar halkın bilinç ve bilinç altına pompalanmazsa Bulgarları bir arada tutan harç yok olur gider, bütün bunların altında yatan sebep budur.
 

31 Mart 2010 Çarşamba

07 Mart 2010 Pazar

"Çingene olmak zor ama hem Çingene hem Müslüman olmak daha zor"

 
Bulgaristan'da 1998'de parlamentoya seçilen; ancak polisin, Çingene mahallesinde uyuşturucu sattığını tespit edip failleri tutuklattırınca hedef haline gelen Bulgaristan Çingenelerinin lideri Assen Christov, Vakit'e çarpıcı açıklamalarda bulundu.

MEHMET NEDİM ASLAN/LONDRA
Dünyanın her tarafına dağılmış bir toplululuğu oluşturuyor Romenler ya da daha sık kullanımıyla Çingeneler. 11. yüzyılda Hindistan'dan yola Çingene halkı İran ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya yayıldı. Ortaçağ Avrupası'nda yaşadıkları ülkelerde katliamlara uğradı. Nüfusları tam olarak bilinmese de 5 milyona yakın bir topluluk oldukları tahmin ediliyor. Hitler'in Avrupa'ya hakim olduğu dönemde 1 milyona yakını 'Ari ırkı kirletiyor' diye gaz odalarında yakıldı. Ancak bugün Çingeneler için ne bir 'Çingene Soykırımı'nı anma törenleri düzenleniyor ne de böyle bir soykırım yapıldığından kimsenin haberi var.

ÇİNGENELER PİZZA YEMEZ
Yaşadıkları her ülkede geçmişte ve günümüzde hep 'aşağı bir topluluk' olarak görüldü. Çoğu kimsenin onlarla belki hiç iletişimi olmamıştır ama 'onları nasıl tanımlarsınız' diye sorulduğunda da en çok duyulan ya da duyulacak kelimeler 'kirli', 'hırsız', 'tembel', 'çalgıcı', 'falcı' olacaktır. Onlarla ilgili bir sohbet yapıldığında “Çingeneler çalışmaz”, 'Çingeneler okumaz” en çok kullanılan cümlelerin başında geliyor. Assen Christov da buna pizzasını yerken “Çingeneler pizza yemez”i de ekliyor gülerek.

“ELİNDE KİTAP OLAN TEK ÇİNGENE BENDİM”
5 Mart 1967'de Bulgaristan'ın Varna kentinde 5 kız 5 erkek çocuklu bir Çingene ailesinde dünyaya geldi Assen Christov. “Benim asıl ismim Hasan ama Bulgarlar Müslüman isimlerini değiştirince benim ismimi de Assen yaptılar” diyor Christov. Babası öldüğünde 9 yaşında olan Hasan, ailesinden gizlice okula gittiğini söylüyor. “Elinde kitap olan tek Çingene bendim. Okumayı çok seviyordum. Annem ve babam okula gittiğimi bilmezdi” diyen Christov, okulda kendisinin nasıl karşılandığını şöyle açıklıyor: “Ben Çingeneyim dediğimde Bulgar öğretmenler bana 'sen Çingene değilsin, sen Bulgarsın. Çingeneler okumaz, sen okuyorsun' derlerdi.”

HEM ÇİNGENE HEM MÜSLÜMAN OLMAK ÇOK ZOR
Gittiği okulun en parlak öğrencilerinden biri olan Hasan'ın ismi 1981'de Assen olarak değiştiriliyor. “Bulgaristan'da Çingene olmak zor ama hem Çingene hem de Müslüman olmak daha zor” diyor eski Hasan yeni Assen. Askere gittikten sonra Varna'ya dönen Assen Christov, önce belediye meclis üyesi ardından da 21 yaşında Varna'daki Kamenar Belediye Başkanı seçiliyor. 'Okumuş Çingene' olarak tanınan Assen, kısa sürede büyük başarılara imza atıyor belediye başkanlığı döneminde. Çingeneler arasında adeta bir 'efsane' olan Christov, 1998'de Bulgaristan Parlamentosu'na seçiliyor.

POLİSLERİ ŞİKAYET EDİNCE HAYATINDAN OLUYORDU
Çingenelerin en fazla baskı ve şiddete maruz kaldığı ülkelerin başında gelen Bulgaristan'da parlamentoya seçilen ilk Çingene milletvekili olan Christov, Çingenelerin iş ve eğitim olanaklarından yararlanması için önemli çalışmalar yaptığını söylüyor. Ancak bu çalışmaları uzun sürmüyor. “1999'da Çingenelerden bir mesaj aldım. Bana 'Polisler gelip Çingene mahallelerinde çocuklara uyuşturucu satıyorlar' dediler. Ben de o mahalleye gittim ve polisleri suç üstü yakaladım ve isimlerini aldım” diyen Christov'un bu davranışı neredeyse hayatına mal oluyor.

KIZI ÜÇ YIL BOYUNCA KONUŞAMADI
Sonrasında olanları ise şöyle açıklıyor: “Polislerin bu olayını Meclis'e taşıdım ve Meclis'te büyük tartışmalar oldu. İçişleri Bakanı yanıma gelerek 'Keşke böyle yapmasaydın' diyerek beni uyardı. Bir hafta sonra da karıma ateş açtılar. Benim de içinde olduğumu düşünerek arabamı taradılar. Karım yaralandı, kızım üç yol boyunca konuşamaz oldu. Biz de bu olaydan sonra 2000 yılında İngiltere'ye kaçtık.”

“ARTIK DİPLOMALI BİR ÇİNGENEYİM”
Bulgaristan'da ölümden dönen Christov İngiltere'deki iltica başvurusu kabul edildikten sonra üniversite eğitimine başlıyor. Liverpool kentinde İçişleri Bakanlığı'na bağlı 'Suç Kayıtları Bürosu'nda görev yapan Christov, üniversite eğitimini de İngilizce Dili üzerine yapıyor. “Artık diplomalı bir Çingeneyim” diyor Christov gülerek.

İSLAM İNSAN HAKLARI KOMİSYONU'NA BAŞVURDU
İngiltere'ye yerleştikten sonra Bulgaristan'da yaşayan Çingenelerin yaşadığı sorunları unutmamış Christov. İnternette forum sitelerinde Bulgaristan'daki Çingenelerin dramına dikkat çeken Christov, bununla da yetinmeyip insan hakları ve yardım kuruluşlarına başvurmuş. Üç yıl önce de Londra'daki Islamic Human Rights Commission (İHRC) isimli insan hakları kuruluşunun kapısını çalmış. “İlk defa bir kuruluş bizi böyle sıcak karşıladı ve sorunlarımızı içten dinledi” diyor Christov. İHRC de Bulgaristan'daki Çingenelerin sorunlarını yerinde tespit için derneğin Kampanya Direktörü Seyfettin Kara'yı Varna'ya gönderiyor. Christov ile birlikte iki defa Bulgaristan'a giden Kara, Çingenelerin yaşadığı insanlık dışı durumu bir rapor haline getiriyor.

ÇİNGENELERİN DRAMI RAPORLAŞTI
“Avrupa'nın Utancı: Müslümanlara Karşı Nefret ve Bulgaristan Çingeneleri” ismi taşıyan 40 sayfalık raporda, Çingenelerin hem etnik hem de dini ayrımcılığa ve ırkçılığa tabi tutulduğu birinci elden aktarılıyor. Çadır ve kulübelerde yaşayan ve eğitim, iş olanaklarından yoksun Çingenelerin AB üyesi Bulgar Hükümeti tarafından adeta bilerek yüz üstü bırakıldığı tanık ifadeleriyle gösteriliyor raporda. Kara'nın Varna'ya giderek Çingenelerin dramını yerinde görmesine vesile olan Christov şöyle diyor: “Belki bana bakıp Çingene değil, diyorsunuz. Ama ben bir Çingeneyim, sadece, koşullarım daha iyi. Ama Bulgaristan'da yaşayan yüzbinlerce Çingene çok kötü durumdalar. Kulübelerde yaşıyor insanlar. Su yok, elektrik yok, iş yok. Bulgar Hükümeti bu insanlara hiçbir yardımda bulunmuyor.”

TÜRKİYELİ KARDEŞLERİNE ÇAĞRI
IHRC'nin Çingenelerin sorunlarına yönelik ilgisinden memnun olan Christov, daha fazla kişi ve kuruluşa duyurmak için çabalarının süreceğini söylüyor. Türkiye'deki insan hakları ve yardım kuruluşlarının da “Bulgaristan'da zulüm gören kardeşlerini unutmasınlar” diyerek göreve çağırıyor. “Çingeneler daha aşağı bir halk değil. Çünkü dinde ırkların birbirinden üstünlüğü diye bir şey yok. O yüzden bize önce insan olduğumuz için sonra Müslüman olduğumuz için kardeşlik elini uzatsınlar.”
VAKİT GAZETESİ - TÜRKİYE, 7.03.2010

23 Ocak 2010 Cumartesi

MOZAİK DERGİSİ 2 YAŞINDA. NİCE YILLARA!

 
Mozaik Dergisi - Aylık Kültür Sanat Eğitim/Çocuk ve Gençlik dergisidir. Yayınladığı yer: Şumnu, Şumnu Nazım Hikmet Kültür Evi Yayını, Genel yayın yönetmeni: Nurten Remzi
Sayfa adedi: 32 tamamı renkli
internet adresi
www.mozaikdergisi.com

21 Ocak 2010 Perşembe

DR. MÜMÜN ISOV: FARKLI AMA BERABER

 
OKUMAK İÇİN YAZININ ÜZERİNE TIKLAYIN.

14 Ocak 2010 Perşembe

TÜRKİYE LEHİNE CASUSLUKTAN İDAM CEZASI VERİLEN EMBİYA ÇAVUŞ HATIRALARINI YAZDI

 

Hakkında üç idam cezası verilen ,101 yıl hapis cezası ile şartlı tahliye edilen Embiya ÇAVUŞ, 16 yılı hapiste geçen Bulgaristan da yaşadığı 56 yılını anlattığı hatıralarını yayımlandı.
Kitabı temin etmek isteyenler:
Fevzipaşa Bulvarı No:136
Doğruel İşhanı 7/703
Çankaya / İZMİR
TÜRKİYE
Tel/Fax +90 232 441 13 52

12 Ocak 2010 Salı

LOM TÜRKLERİNE DAİR

 
İNCİLİ HANIM'IN VARİSLERİ - NASLEDNİTSİTE NA İNCİLİ HANIM
YAZAR: MÜFİDE AHMEDOVA
LOM, 2006, 95 SAYFA

06 Ocak 2010 Çarşamba

05 Ocak 2010 Salı

NECMETTİN HAK: DPS MİSYONUNU YERİNE GETİRDİ

 
DPS – HÖH’ün 20. Yıl dönümü münasebetiyle (4 ocak 1990 da kurulmuştu) Bulgar Devlet Radyosu – BNR, partinin önemli kurucu isimlerinden biri olan Necmettin Hak’la bir röportaj gerçekleştirdi.
Necmettin Hak özetle şunları söyledi:
“1990’dan önce Bulgaristan Türkleri, Bulgar ulusuna bir ek olarak görülüyordu. DPS’nin amacı, Bulgaristan’da sadece Bulgarlar’ın yaşamadığını göstermekti. Çünkü o dönemde bütün etnik gruplar yok sayılmıştı. Bulgaristan’ı kurtaracak bir ulus inşa etmek gerekiyordu.”
“Bana göre, Bulgaristan’da hiç bir kimsenin yok sayılmaması gerektiğini gösterdiği için, DPS-HÖH misyonunu yerine getirmiştir.”
“Hepimiz Anayasa ve kanunlar önünde eşit olmalıyız. Devamlı DPS-HÖH’ün etnik parti olduğu konuşuluyor. Halbuki gerçek etnik partiler diğerleridir. Bizim partimizde yeterli sayıda Bulgar var gelecekte de var olacak.”
“1989’dan önce de şimdi de DPS için Ahmed Doğan’dan daha layık bir lider yoktur.”
 
  Bugün 97 ziyaretçi (131 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol