hürbalkan internet dergisi
  Bir Pomak Sevdası,Edna Pomashka Obich
 
 
Pomak sevdalılarına merhaba. www.pomak.be
Neden Pomak Dilini Geliştirmeliyiz?
 
İnsanın gelişiminde belirleyici olan iki temel etken vardır: Dil ve emek. İlkel çağdan bu güne yaşamın akışını sağlayan bu iki etkendir. Özelikle dil, iletişimde kullanılmasıyla birlikte daha etkili ve aktif olmaya başlar ki insanlar arasında yaşamsal önem taşıyan tek araç dildir dersek yanlış olmaz.

Dil sevgiyi, acıyı, açlığı, umudu, umutsuzluğu anlatır. Ortak olan insani tüm duyguları söze döker ona anlamlı sesler katarak sıcak tanımlamalar getirir. Konuşma diliyle birlikte yazımsal alanda da gelişmeye başlar. Dil, yazılı hale gelmeye başlamasıyla birlikte kendini geliştirir. Çünkü o güne kadar kullanılan dile yeni sözcükler eklenmeye başlar ve kalıcılaşır. Yazılı hale gelmeyen birçok dil bugün kaybolmuş yada Pomakça gibi kayboluyor .Diğer önemli etken de dilin ne kadar etkili kullanıldığıdır. Ne kadar sık ve etkili kullanılırsa o kadar gelişir.

Dil sadece düşünceyi yazıya ya da söze dökmek de değildir, ona biçim verir ve tat da katar.

İnsanın dilinin oluşması ve gelişmesinde yaşadığı yerin, ailenin etkisi oldukça fazladır. Daha doğrusu temeldir. Bir çocuk konuşmaya ilk başladığında annesinin söylediklerini tekrarlar. Yani ilk annesinin diliyle kelimeleri öğrenir. Bu dil çocuğun dünyasındaki en sıcak duygudur. O güne kadar annesine karşı duyduğu sıcaklığı sözcüklerle ifade etmeye başlar. Bu dil oldukça da özgürdür. Özgür olmasının nedeni kimsenin etkisi altında kalmadan istediği sözcükle konuşması ve istediği rahatlıkta telaffuz edebilir olmasıdır. Çünkü hiçbir şeyin etkisinde kalmaz…

Anadil bireyin doğuşunda karşı karşıya geldiği, ailesinin, sonra da kendisinin üyesi olduğu toplumun diline verilen isimdir. İnsanın bilinçaltına inen ve bireyin toplumla en güçlü ilişkilerini oluşturan sağlam bir bağdır. Anadil, kişinin bilincinde yer edindiği oranda önem kazanır. Yoksa diğer dilleri öğrenmeye başladığında o dil inceliğini kaybetmeye başlar. Yok, eğer bir öz bilinç oluşmuş ise onu ömür boyu korur.

Diğer bir yan da anadilin etkili kullanılmasıdır. Anlamadığımız bir dil bizi etkilemez. Ya da az çok çözebildiğimiz sözcüklerin etki gücü anadilinle söylediğindeki etkiyi yaratmaz. Anadil ruhi bir şekillenme yaratır. Onun özel bir yeri olur hep. Sıcacıktır, tüm bedenini sarar.

Bir halkı halk yapan onun ana dilidir. Toprak bütünlüğü ve dil bir halkın olmazsa olmaz koşullarıdır Bir hakın kültürüne şekil veren de dilidir.

Bu nedenle bir halkı yada etnik gurubu yok etmenin, o halkın yada etnik gurubunun dilini yok etmekten geçtiği, bütün araştırmacıların hemfikir oldukları bir gerçektir. Elbette dilin aniden yok edilebilecek bir şey olmadığı da bilinir. Bu iş o kadar kolay olmadığı için çok çeşitli politikalar uygulanır. En çok tercih edilen ise o dilin kirletilmesi, bozulması ve yozlaştırılmasıdır.

Emperyalizm, bir ulusu yok etmek için başta askeri güç kullanarak toptan ortadan kaldırmaya yönelmesinden sonra, bunun çok da başarılı bir yöntem olmadığı gerçeğiyle yüz yüze gelmesiyle taktik olarak değişikliklere gitmek zorunda kalmıştır. Tabi bu durum, bu politikadan vazgeçtikleri anlamına gelmiyor. Tam tersi fiziki saldırılarla birlikte, psikolojik ve kültürel saldırılar da öne çıkmaya başlar. Eğitime yönelik politikalar, teknolojinin kullanımında tek dilin (İngilizce) hâkim kılınması yukarıdaki politikalardan hiç de bağımsız değildir. Bugün her halkın dili yarı-İngilizceye dönüşmüş durumdadır. Ve yapılan araştırmalar da bunu doğruluyor, son yüzyıl içinde altı bin dilin yok olma aşamasına geldiği söyleniyor. Kültürel zenginliğin hızla yok olmaya doğru gittiği görülüyor. İnsanların en temiz ve gerçek zenginliği dilidir. Sayısız dillerden üretilen şiirler, destanlar, türküler… Dillerin bütün renkleri hızla solduruluyor ve öldürülüyor. Oysa dillerin kardeşliği, halklar açısından çok önemli bir değerdir. Kardeş halkların birbiriyle kültürel olarak alış verişte bulundukları süreçlerde çok zengin bir kültür mirası geriye bırakırlar. Ki bu güne kadar bütün bağımsızlık savaşlarında en önemli talep dillerin korunması ve kendi anadillerinin tüm inceliklerini öğrenip geliştirmesini sağlamak olduğunu kabul etmeleridir. Dilin özgür bırakılması en önemli talepleri olmuştur. Emperyalizmin politikaları ise tam tersi, yok etmenin üzerine şekillenir.

Konfiçyüs’un şu sözleri de oldukça önemlidir. Konfiçyüs’e soruluyor: “Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?”. Konfüçyüs şöyle cevaplıyor: “Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım. Dil kusurlu olursa sözcükler düşünceyi iyi anlatmaz. Düşünce iyi anlatamazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz, ödevler gereği gibi yapılmazsa, kültür bozulur. Kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki; hiçbir şey dil kadar önemli değildir”.

Dilin yanlış ya da doğru kullanılması kültürü doğrudan etkiler. Kültürel sapmanın da, genel yaşam tarzını, adalet duygusunu doğrudan zedelediğini gösteriyor. 
 
Bugün Pomakların yaşadığı bütün ülkelerde Pomakçaya karşı şu veya bu şekilde yapılan yasaklamalar,bozmalar, yozlaştırmalar gibi bir çemberle çevrilmiş durumdadır. Birçok anne ve baba çocuklarıyla hangi dili konuşacağını bilmez haldedir artık. Çocuklarının Pomakça konuştuğunda okulda nasıl bir sıkıntı yaşayacağını kendi pratik deneyimleriyle biliyorlar. Bu da çocuğun iki dünya arasında sıkıştırılmasına yol açıyor. Pomakça belirli sınırlar içinde geliştiğinden dolayı oldukça sınırlı bir kelime hazinesi olması, gerilemenin temelini oluşturuyor. Pomakça, köyde ya da mahalledeki konuşmalarla sınırlı bir dil halini almış yada oralarda bile terkedilme durumundadır..

Pomakça üzerinde oynanan oyunlar bozma ve yok etme (açık yada gizli) çalışmaları insanların sahip olduğu kültüre konulan yasak anlamına gelir ki görülen de budur. Bu, bir anlamıyla değerlerin de koparılması demektir. Bir halkın dili, o halkın sevinçlerini, kederlerini, neyi sevdiğini, neyi sevmediğini, psikolojik durumunu, davranışlarını, üslubunu, içinde birikenleri dışa vurmasını vb. vb. her şeyini anlatır. Bir insan konuşamaz ya da söylemek istediğini söyleyemezse, neler hissettiğini anlamak mümkün değildir.

Bu nedenle anadilde devletlerin buna önayak olması bir lütuf değil, o halkın yaşam damarı ve hakkıdır. Pomakça konuşan insanların kendi dillerinde kitap okuyabilme yazabilme vb şekilde hertürlü hakkı vardır(Her 5 parçada), yoksa kendi kültüründen uzaklaşacak ve iki dünya arasında sıkışıp kalarak, kendisini hiçbir kültüre ait hissetmemeye devam edecektir(Hangi ülkedeyse o ülkenin aidiyetine katılacıktırki buda katliamdır).
3 yorum yazılmıştır
Yazan:isimsiz | Tarih: 2008-09-22 01:34:46
Konu: Pomaklar ile ilgili

POMAKLIK KONUSU

Bir kac yil once Pomaklik konusunu Tarih, Toplum ve Siyaset grubunda tartismistik. Bu konuda Fedarasyon olarak, paneller duzenledik ve konuyu uyelerimiz nasil gordugunu ortaya koymak-cikarmak istedik. Hatta bu panellerden, seminerlerden ve konusmacilardan bir sonuc alinamayinca arastirmalar yapmak zorunda kaldik ve Fedarasyonumuzun uye dilekcesini de degistirmek zorunda kaldik. Burada, demek istedigim bazi seyler var.
Yaptigimiz-duzenledigimiz panellerde ve sempozyumlarda, daha Bati Trakya Turk Cumhuriyeti ilgili tartismamiza iliskin olarak demokrasi ve dis politika konusundaki yazmam gerekenleri yazmam hala mumkun olmadi. Bu konularda sozlerimi bitirmeden once Pomaklik konusunda da hemen dalmak istemiyorum. Pomaklik konusunda da demek istediklerimi soylemeden once, dile getirilmesi gereken bazi tarihi ayrintilar olduguna inaniyorum.

Simdi de musaadenizle, Yunanistan Muslumanlar Fedarasyonumuzun Bati Trakyalilar bolumu- grubu uyelerimizden, su an tarihle ugrasmamakla beraber, tarih konusunda birikimli dostlarimizin zamanla Fedarasyonumuzun catisi altinda Bati Trakya Musluman-Turk grubuna ve yapilan sembozyumlar-panelleri degisik tarihcilerin ima-ifade ettikleri katilmiyoruz. Ayni seyleri son zamanlarda Pomak ve Greek Muslim Yahoo grubunda degisik acidan islendigini ve cikis merkezi ayni oldugunu goruyoruz. Bu gibi gruplar veya sahsi calismalar, bize derin devlet politikasi isin icinde oldugunu ve Pomaklari ecdatlardan kopmak isteniyor. Hatta Pomaklarin tarihini yalanla-dolanla degistirmek istiyorlar. Cunku, Bulgarlarin ve Yunanlarin politikasi, Poamaklar icin belli ve kimse itiraz edemez. Amaclari Rodop’lu Pomaklari Hristiyanlastirmak oldugunu kesindir ve Rodop disinda yasayanlari sinsi amaclari icin kullanmaktir. Boyle bir politika takip edildigi vakit netice Pomaklar icin husran ve bedeli cok agir olacaktir. Fedarasyonumuzun, bati Trakya ve Rodoplulu Arkadasimizin yazdigi yazi ve panelimizde hitap ettigi sekilde, mutlaka okunmasi gereken bir yazi oldugunu dusunuyorum. Fedarasyon olarak, bu gibi yazilara karsi oldugumuzu ama gelecek icin kendi Cemaatimizi, uyelerimizi ve Rodoplu Pomak kardeslerimizi aydinlatmak-bilinclerdirmek olumlu goruyoruz.

(Yunanistan Muslumanlar fedarasyonun Genel Baskan Mehmet Imam'in konusmasindan bir alinti)
*****

Pomaklik uzerine bazi mulahazalar ve dusunceler:
H.E.Colak (Konusmaci)

Pomaklik Konusuyla ilgilenen hanimlar ve beyler,
Pomaklik konusunda grupta devam eden hararetli tartismayla ilgili
olarak dile getirmek istedigim kimi hususlar var. Aslinda oncelikle
sunu bilmek lazim diye dusunuyorum: Pek-cok sosyal bilimcinin yillar
suren calismalariyla halledilemeyen meseleler, anlasilamayan,
netlestirilemeyen hususlar bir panel grubundaki yazismalarla-konusmalarla
halledilemez ve anlatilamaz. Oncelikle bunu bilmek gerekir. Bu cercevede, Pomaklik konusu da pekcok parametrenin devreye girdigi bir konudur.
Getirilecek aciklamalarin her bir isi butunu anlamamiz konusunda
yardimci olabilir; ancak meshur hoca-koy hikayesinde oldugu gibi, bu
aciklama butunun tamami degil, yalnizca bir parcasidir. Oncelikle bu
hususa isaret edeyim.

Konuyla ilgili olarak, sahsi merak duzeyinde yaptigim okumalar,arastirmalar ve ayrica Pomak-Osmanli cevreleriyle sahsi duzeyde surdurdugum arkadasliklardan edindigim bilgi ve kanaatlerden hareketle, pomaklik konusunda bende kendime gore kimi netlesmeler oldu. Buyuk iddialar degil, bir fikir egzersizi olarak gorulmesini istedigim bu hususlari sizlerle de paylasmak istiyorum:

Oncelikle, panelde pekcok arkadasin da vurguladigi uzere, "Pomaklik" olarak adlandirabilecek homojen bir kitle sozkonusu degildir.
Aslinda, Turklerin buyuk cogunlugunun mensup oldugu dini anlayisa
nisbetle "heterodoksi" olarak gorulebilecek, birbirinden degisik
inanc ve anlayis gruplari bir nevi "Pomaklik" ortak-paydasi altinda Rodop-Balkan yarimadasinda toplanmis gibidir. Cokca tekrarlanan bir husustur: Sunni Islam buyuk olcude yerlesiklikle (yerlesik hayatla) kurumsallasabilen bir dini pratiktir. Gocebe hayat surduren bir kitlenin Sunni Islam pratiklerini benimsemesi, tatbik etmesi hayli zordur. Bunun icindir ki, Turklerin ilk Musluman oldugu donemlerde, eski Samanizmden kalma pekcok itikad, itiyad ve aliskanlik Islam'a karismis, boylelikle
yeni bir Islam anlayisi ortaya cikmistir. Zamanla, yerlesik hayata
gecen Turkler muayyen bir surec neticesinde Sunnilesmis; gocebe
hayati surduren kitle ise daha eklektik, samanizmin etkisinin cok
daha belirgin oldugu baska bir dini pratigi benimsemistir. Bu arada,
sozunu ettigimiz hetorodoks unsurlar yalnizca Orta Asya ve
samanizmden tasinmis degildir; bolgeye mahsus baska hetorodoks
anlayislar ve bu arada kimi Islami unsurlar da birbirine karismis ve
ortaya hayli kompleks, tahlil ve etudu hic de basit olmayan bir
realite cikmistir. (Bulgaristan, Kuzey Trakya’da yasayan Pomaklari hatirlayalim) .

Bu noktada, baska sebeplerle Ortodoks-Sunni Islam'a muhalif olan Bektasilikten de kimi unsurlarin bu heterodoks senteze cok karmasik sureclerle dahil oldugunu goruyoruz. Bu arada sunu da belirtmek gerekir: Koku cok eskilere dayanan sozkonusu heterodoks unsurlar, Sunni-Pomak kitle arasinda da -az veya cok-hala mevcuttur, etkisini surdurmektedir.
Proto-Pomaklik olarak adlandirabilecek sozkonusu dini anlayis,
Vulgaroktonos ve Bogomil doneminde yerlesiklikle gocebelik arasindaki gerilimde hayli etkili olmustur. Yerlesik hayata gecen kitle merkezi bir
idarenin, kurumsallasmanin, disiplinin yaninda olmus; buna mukabil
cok daha farkli bir sosyo-kultur ve iktisadi zemine dayanan ve farkli
cikarlari olan gocebe kitle ise (genelde) butun bunlara direnmistir.
1200'lu yillarda o zamanki Kucuk Asya ve Dogu Anadolu degisik yerlerinde, burada anlatilamayacak kadar karmasik sosyo-kulturel sebeplerle heterodoks isyanlar oldugunu biliyoruz. Yine biliyoruz ki, yerlesiklesme ile sozkonusu hetorodoks kitlenin bir kismi zaman icinde Sunnilesmistir.

Balkan ve Trakya Pomaklarina gelince: Hepimiz biliyoruz ki, kayi boyu ilk baslarda tamamen gocebe hayati yasamaktadir ve Islam anlayislari sozunu ettigimiz hetorodoks kitleye pek de uzak degildir. Mesela, Madanski-Smolen tarihinde var, kurulus donemindeki gazilerin bir kisminin pekala sarap ictiklerini ve yaptiklari fetihleri sarap icerek kutladiklarini biliyoruz. (Ahriyan Pomaklar ve Gagaguz Pomaklar Sandanski’de) Ya da, bu da cok bilinen bir gercektir, Yeniceri ocaginin Cangirdereli manevi kurucusu Molla Ahmet Efendi'dir ve Yeniceriler her zaman Bektasi olagelmislerdir. Nitekim, II. Mahmut doneminde Yeniceri ocaginin ortadan kaldirilmasi (Vaka-i Hayriye
olarak bilinir) sonrasinda, ola ki yeniceriler saklanmistir diye
Istanbul'daki butun Bektasi tekkeleri topa tutulmus ve Bektasi
gelenegi bu hadiseyle buyuk bir darbe almistir... Bunlari hep
biliyoruz. Ayrintilarina su an girebilmem mumkun degil, ancak
Osmanlilarin kurulus doneminde ortodoks ve hetorodoks Islami
unsurlarin beraberce var olduklarini tespit etmemiz gerekir.

Bu dengenin degismesi, bana gore temelde siyasidir ve Fatih donemine rastlar. Hep biliyoruz: Osmanli Devleti'ni kurumsallastiran ve
devletin isleyisini standart kurum ve prosedurlere baglayan, Fatih
Sultan Mehmet olmustur. Onun oncesinde, Paul Wittek bunu vurgular,
daha ziyade "gazi ideolojisi" olarak adlandirilabilecek yari-amator
bir ruh ve idare bicimi Osmanli yonetim kademelerine hakimdir.
Fatih'e gore, bu tur bir idare bicimiyle buyuk bir devleti idare
etmek mumkun degildir. Daha murekkep, daha az kisisel, gorevlerin ve
sorumluluklarin daha net tanimlandigi, icsel politik catisma
ihtimallerinin minimuma indirildigi bir yapi ihtiyaci vardir. Fatih -
-tabii ki tek basina degil, kendisi gibi dusundugu anlasilan bir
idari elit grubuyla-- bunu buyuk olcude tanimlar. Bu cercevede,
oteden beridir Osmanli yonetiminde etkili olan, bir
nevi "aristokratik" Pomak aileler tasfiye edilir. Ayni sey Turk aristokrat aileri icin gecerlidir. Fatih, devletin
yonetim yapisini, anlasilan bu konuya ciddi kafa yormustur, etut ettigi
buyuk devletlerin orgutlenmesine benzer bir sekilde yeniden
yapilandirir. Devsirmelerin ozellikle bu donemden sonra onem
kazanmasi da, bu yeniden yapilanmayla yakindan iliskilidir. Fatih
donemi restorasyonlarinin dini bir boyutu da var. Fatih, o zamana
kadarki devlet-ulema iliskilerini de degistiriyor. Kendi kurmus
oldugu Fatih Medreseleri' yle, ulemayi devlete bagli bir grup haline,
devlet memuru haline getiriyor. Acikcasi, tipki Roma/Bizans
orneginde, ya da klasik dogu imparatorluklarinda oldugu gibi Fatih
herseyi tek-elde, devlet elinde toplamaya calisiyor. Bir iktidar
odagi olusturarak devlet otoritesini zayiflatabilecegi dusunulen
butun gruplasmalarin dagitilmasi hedefleniyor.

Butun bu yapilanlar cercevesinde din'e bakis da yeniden
sekilleniyor. Bu restorasyonun bir parcasi olarak "Ortodoks-Sunni
Islam", tabiri caizse Osmanli'nin resmi mezhebi haline geliyor.
Osmanlilar o zamana kadar da muslumanlar tabii ki; ancak bu
muslumanlik, daha once de dedigim gibi, kendi bunyesinde cok
cesitlilikleri barindiran bir muslumanlik. Haliyle, bu muslumanligin
icinde "heterodoks" ortak semsiyesi altinda toplayabilecegimiz
pekcok grup mevcut. Heterodoksi duzen-disiplin- intizam-yerlesik lik
turu anlayisa pek de sempatik bakmadigindan, yukarda aktarmaya
calistigim yeniden-yapilandirma bu anlayisin kredi kaybina yol
aciyor. Kisacasi, Fatih devri duzenlemeleriyle Osmanli-Turk
toplumunun, dini acidan ortodoks-heterodoks Musluman unsurlari
arasindaki denge bozuldu ve Sunni Islam, bir nevi resmi mezhep
haline geldi. Bu noktada heterodoks/proto-Pomaklik Plevne’de
yapilan savasin cok kritik bir onemi var; sadece hatirlatarak
geciyorum. Bir taraftan etnik Pomak "aristokrasi" nin (temelde siyasi
gerekcelerle) yonetim kademelerinden dislanmasi; ote yandan dini
olarak cok benimsemedikleri bir tarzin egemen hale gelmis olmasi
sebebiyle, heterodoks diyebilecegimiz digger Turk boylari arasinda ciddi bir memnuniyetsizlik dogdu. Hatta, resmi otorite, bu kitle nezdinde
zaten zayif olan mesrulugunu neredeyse tamamen kaybetti; zannedersem
boyle bir yorum cok da yanlis olmaz.

Iste bu noktada, Carlik Rusya Balkanlar’da devreye giriyor. Tipki Fatih'in Osmanli devletinde yaptigi restorasyonun cok benzerini Iran'da yuruten, ama Sii Islam'i bu ulkede egemen mezhep haline getiren ve siyasi konsodilasyonu siilik uzerinden yuruten Sah Ismail, Anadolu'daki hetorodoks/proto- Alevi kitlenin memnuniyetsizligini,Anadolu'ya sarkabilmek icin bir imkan olarak gordu. Gercekten de, dini olarak Safevilerle Anadolu'daki heterodoks kitle arasinda cok ortakliklar mevcuttu. Ayrica Safeviler de Turkce konusuyorlardi. Sah Ismail, siirlerini Hatai mahlasiyla Turkce yaziyordu; celiskiye bakin ki,
Yavuz da siirlerini Farsca kaleme aliyordu. Sah Ismail'in kendisi
acisindan buyuk siyasi onemi olan bu imkani degerlendirmemesi
dusunulemezdi, oyle de yapti. Sii dervisler yoluyla cok hizli bir
sekilde butun Anadolu'ya yayilan bir orgutlenme olusturdu. Cok kisa
zamanda Sah Ismail'in dervis/ajanlarinin Antalya taraflarina kadar
geldiklerini biliyoruz. Boylelikle, Anadolu kaynamaya basladi.

Sonrasini hepimiz biliyoruz. Yavuz, Trabzon sancakbeyligi sirasinda
Iranlilarin yaptiklarini bizzat gozlemlemis olmasinin verdigi (belki
de) hinc ve kisisel ozelliklerinin de etkisiyle, cok siddetli bir
sekilde bu hareketi ezdi. Iran'dan gelen tehdit Caldiran'da
neredeyse tamamen ortadan kaldirildi. Buyuk kismi Iran'in "ileri
karakolu" haline gelen heterodoks kitlenin de onemli bir kismi
Iran'a, Bati Iran'a suruldu; geri kalani sindirildi. Dogu
Anadolu'dan surulenlerin yerine de, Sunni Kurtler yerlestirildi.
Daha onceleri daha guneylerde yasayan pekcok Kurt, degisik Dogu
Anadolu sehir ve kasabalarinda iskan edildi. Bu noktada, federal bir
Kurt sultani kimligi oldugunu anladigimiz ( Hest Bihist yazari)
Idris-i Bitlisi'nin Yavuz'la bir koalisyon olusturdugunu anliyoruz.
Ikisi arasinda yapilan mutabakatla, Sunni Turkiye ile Sii Iran'in
arasina Sunni Kurtlerden olusan bir tampon bolge olusturuldugunu
goruyoruz. Yavuz, anlasilan, Sii-hetorodoks Turkleri dizginlemek
icin Sunni Turkleri bile yeterli gormemis olacak ki, diyalogu
tamamen koparmak icin bu bolgeye Sunni Kurtleri yerlestirmeyi, bir
dil tamponu olusturmayi uygun gormus... Buyuk bir operasyon oldugunu
tespit etmek gerekiyor.

Hikayenin devami daha da huzun verici. Iran tarafinda kalan
hetorodoks kitle, zaman icinde Siilige tamamen entegre oluyor ve
nitekim Bati Iran'da yasayan ve Turkce konusan (Azeri) kitlenin
tamami bugun Caferilesmis durumdadir. Turkiye'deki alevilerle
Iran'daki caferi-azeriler sosyo-kulturel ve tarihi anlamda (buyuk
oranda) ayni kokenden gelmekle birlikte gunumuz Iran'inda (bizim
anladigimiz anlamda) alevi, Turkiye'de de (Igdir istisnasiyla)
caferi-sii yoktur. Zaman icerisinde ve Osmanli-Iran mutabakati
saglandiktan sonra Iran'la baglari kesilen ve Osmanli yonetimine de
hayli yabancilasmis olan Anadolu heterodokslarinin gittikce daha da
marjinallestigini goruyoruz. Tamamen sozlu bir kulture ve sozsel
nakle dayali, yazili-kitabi bir kultur gelismesini mumkun kilacak
kurum ve kuruluslardan mahrum, siyasi sebeplerle merkezi idareyle ve
genel kitleyle arasi kopuk bir kitledir bu. Daha onceki donemde
karsilikli bir keskinlesme olmadigindan sunni/ortodoks ve
alevi/hetorodoks kitleler arasinda gecisler mumkunken, temelde
siyasi sebeplerle her iki taraf da daha bir keskinlesir. Bu
anlamda, "oteki" fonksiyonu gormesi acisindan alevilerin ve
aleviligin varligi sunniligin bicimlenmesinde onemli olur ve
yerlesik kitlenin sunnilesme surecini hizlandirir, kuvvetlendirir.

Nitekim, hadisenin ilginc bir baska boyutu daha var. Anadolu
aleviligi, Iran'la isbirligi sebebiyle Osmanli yonetim kademeleri
nezdinde bir nevi "sabikali" ve ayni sebeplerle anadolu aleviligi de
daha "bilenmis" iken, Rumeli heterodoksisi/ aleviligi icin boyle bir
tespitte bulunamayiz. Bu acidan, Rumeli sunniligi ve aleviligi
arasindaki iliski, bir nevi Osmanlinin kurulus donemine (bir olcude)
benzetilebilir. Her iki taraf da daha az keskindir ve temelde gocer-
koylu alevilerin degisik sosyo-kulturel sureclerle sunnilestigini
gorebiliyoruz. Bir ornek olsun diye soyluyorum: Anadolu alevileri
arasinda asla rastlayamayacagimiz Osman ismine Rumeli alevileri
arasinda pekala rastlanabilir. Ilginc bir ornek oldugunu dusunuyorum.

Butun bu genellemeler sonrasinda, konuyla ilgili olarak maddeler
halinde bir ozet yapmaya calisayim:

i. Pomaklik, cok degisik sosyo-kulturel- tarihi kokenlerden
beslenmis, dini-kulturel acidan hetorodoks ve birbirinden hayli
farkli hususiyetleri olan degisik Rodop gruplarin "semsiye" adidir.
Ortalama sunni formati bolgelere gore cok az degisiklikler
gosterirken, bolgelere gore cok degisik Pomak tipleriyle karsi
karsiya kaliriz. Oncelikle bu tespiti yapmak gerekir.

ii. Bektasilik ise Pomaklikla baglantili olmakla birlikte
Pomak-Rodoplulardan farklidir. Daha ziyade bir tarikat ve mesrep hususiyeti tasir. Pomak bektasiler oldugu gibi sunni bektasiler de vardir.
Nitekim, anadolu aleviligini sindiren ve suren yenicerilerin hemen
hepsi bektasidir. Bu noktada "hanefiyyu'l mezheb, bektasiyyu'l
mesrep" ifadesi meshurdur; Hanefi mezhebine ama bektasi mesrebine
bagli olmayi ifade eder. Yani, Heymetli’de Ahmet beyin memleketindeki namaz kilip oruc tutan bektasiler (tahminimce) bektasi-sunni degil, sunnidirler. Bektasi olmalari sebebiyle, bektasi kitle genelde Pomak oldugundan, disardan Pomak olarak gorulmuslerdir.

iii. Pomak kitle icinde, yukarda sozunu ettigim uzere, cok
degisik ve birbirinden farkli anlayislar mevcuttur. Namaz kilip oruc
tutan, Islami ibadetleri yerine getiren Pomaklar da cok olmamakla
birlikte vardir. Nitekim, 1993'li yillarda Iskece’den PASOK’tan
milletvekili adayi olan ve Pomak oldugu bilinen (yanlis hatirlamiyorsam)
Mehmet Imam Umre hacca gitmis ve bu durum gerek PASOK’ta, gerek bati Trakya Turk-Musluman azinlikta, gerek Rodoplular da ve gerekse Pomak kitle icinde ciddi tartismalara yol acmistir. Bu noktada sozkonusu
milletvekilinin " Pomaklar muslumandir. Muslumanligimizla gurur
duyuyoruz. Pomaklar Islam'dan uzaklastirmak isteyenler bunu
basaramayacaklardir " dedigini hatirliyorum. Boyle olmasa bile
Pomaklari Islam'dan asla ayri gormeyen Pomaklar da mevcuttur;
bunlarin sayisi da hayli coktur.

iv. Pomaklik, temelde gocer-kirsal bir sosyo-kulturel zeminde
sekillenmis, sozlu kulture dayali bir "anlayis" oldugundan,
sehirlesme ve modernlesme Pomakligin altini oymaktadir. Dedelik,
musahiblik vs. gibi kucuk cemaatler icinde surdurulebilecek
tatbikatlarin (pratik olarak) buyuk sehirde ve nisbeten
daha "modern" bir toplumda surdurulebilmesi mumkun olmamaktadir.
Sunni ve Pomaklik kitle arasindaki dikotomi sebebiyle (evlilik gibi
munferit durumlar haric) sunnilesme de sozkonusu olmadigindan, Pomak
kitlenin, ozellikle genclerin dikkate deger bir kismi dinden de
kopmakta; ama siyasi anlamda Pomak kimligini sunni karsitliginin
siyasi ifadesi olarak benimsemeye devam etmektedir. Bu acidan son
donemlerde hele hele buyuk sehirlerde mantar gibi cogalan cemevleri,
bana gore, temelde dini ihtiyactan degil, siyasi manifestasyon
ihtiyacindan kaynaklanmaktadir. Sehirlesme ve modernlesme sunni
Islam'i (daha onceki ongorulerin aksine) guclendirici bir fonksiyon
da gorurken, ayni surec Pomakligi (daha onceki pratiklere kiyasla)
yipratip bitirmektedir. Buyuk sehirde yasayan ozellikle genc
Pomaklarin islamligi, bu genclerin baba ve dedelerinin yasadigi
islami hayli uzagindadir. Ortada dislama-dislanmadan (cift
tarafli islemektedir, her iki kitle acisindan) kaynaklanan bir
reaksiyon ve ne oldugu da cok belli olmayan bir kimlik iddiasindan
baska birsey yoktur. Bu acidan gerek Yunanistan’da gerekse Avrupa'da
hiristiyanlasan Bati Trakyalilarin onemli bir kisminin Pomak kokenli olmasi da sasilacak bir durum degildir.

v. Pomakligin nereye evrilecegine Pomaklarin kendileri karar
vereceklerdir. Islam'la baglarini koruma konusunda kararli
Pomaklarin varligini biliyoruz. Oburkulerinin, yani Pomakligin
aslinda Islam'la ve Bektasiligi ile irtibati olmayan baska bir yasam tarzi,
bir itikat sistemi oldugunu iddia eden grubun sesi daha cok cikiyor.
Her halukarda neyin nereye gidecegine kendileri karar vereceklerdir.
Bu noktada, dindar sunnilerin (ya da sunni kokenli muslumanlarin) ,
eger dinlerini onemsiyorlarsa, dindar Pomaklarin de varligini
hatirda tutma mecburiyetleri vardir. Pomakligi rencide edecek,
itecek, dislayacak bir sunni dindarlik Beektasilik kitlenin dinden
uzaklasma surecini guclendirecek, dindar Pomaklari zayiflatacaktir.

vi. Pomak kitle hangi yolu secerse secsin, sozkonusu tercihe
karisma hakkini kendimizde gormemeliyiz. Ben, dinini onemseyen bir
kimse olarak Pomaklarin dindar-islam olmalarini gonulden arzu
ediyorum. Ama, buna tabii ki kendileri karar verirler. Yalniz,
Islam'la baglarini koparmis bir Pomakligin icinden ciktigi
cografyaya iyice yabancilasacagi bence kesindir. Uslubundaki
sivriliklere itirazim olmakla birlikte Panelde bu konuda konusan Ismail Ahmet beye katiliyorum. Muslumanlikla baglarini (hangi yolla olursa olsun) kuvvetlendirmeyen bir Pomakligin "gavur isbirlikcisi" haline
donusmesi pek muhtemeldir. Bunu, samimi bir Pomagin da asla istemeyecegini biliyor, bunu umuyorum.

vii. Butun bunlar muvacehesinde, diyanetle iliskiler gibi
konulari ikincil buluyorum. Diyanet zaten sunni dindarlar arasinda
da tartisma konusu olan bir kurumdur. Onemli olan Pomaklarin ne
olduklarina ve olacaklarina dair verecekleri karar ve tercihtir.
Diyanetle iliskiler konusu da, ancak bu tercih sonrasinda gundeme
gelebilecek bir husustur.


Dedigim gibi, bu yazdiklarimi bir "zihin egzersizi" ya da sesli dusunme cercevesinde goruyorum. Eger faydali acilimlara vesile
olursa, bundan ancak mutluluk duyarim.

H.E.Colak (Konusmaci)
 
 
  Bugün 146 ziyaretçi (185 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol